8 Temmuz 2009 Çarşamba

Şu Dirmil’in yaylası
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Dirmil, Burdur’un ilçesi, folkloru zengin, sipsinin başkenti. Siyasiyeler, Dirmil adını “Altınyayla” olarak değiştirerek sanki önemli bir iş ve görev yaptılar. Halbuki, THM içerisinde yüzlerce halk türküsü Dirmil adıyla kayıtlara geçti.
“Burdur’un Saz ve Söz Ustaları” adlı araştırmamın, kitabımın 2 nci cildi için hazırlıklarımız sürüyor. Abdurrahman Ekinci hoca bu çalışmanın başkahramanı, önde gelen ismi. Yenilerde bir hemşehrimin biyografi ve fotoğrafını daha gönderdi. Bu isim:
AŞIK ÖMER ERKAN
Aşık Ömer Erkan: 1957 yılında Dirmil’de doğdu. İlkokul çağlarında, müziğe karşı ilgi duydu. Düğünlerde ustaları izleyerek, müzik dünyasını geliştirdi. Kadir Turan, Mahmut Kılınç, Aziz Karakaya, Mehmet Yıldıran, Mehmet Canyılmaz, Ali Tekin, Emir Kanyıldıran gibi ustalarla çalıştı.
Bağlama, sipsi, zurna ve davul çalan Aşık Ömer Erkan, TRT Bölge Radyosu ve mahalli radyo ve televizyonlarda programlara katılarak, sesini duyurmaya devam etti. Değişik kitaplarda “yörenin çalgı ustalarından” kayıtlarıyla yeraldı. Hayatını, düğünlerden kazandıklarıyla sürdüren, festivallere katılan, “Dirmil’li mahalli sanatçı” olarak bilenen Aşık Ömer Erkan’ın kendisine ait olan ve seslendirdiği türküler vardır.
Aşık Ömer şöyle sesleniyor:
Karşı dağdan bir yol iner, iner dolanı dolanı,
Şu Dirmil’in coşkun çayı, akar bulanı bulanı,
Hani benim yarım, hani?
Erisin dağların karı,
Şu Dirmil’in büklüm yolu,
İner dolanı, dolanı.
*
Bahçelerde olur gazel,
Kimi okur, kimi yazar,
Dengini bulmayan güzel,
Ağlar, ağlar kendi gezer…
*
ŞU DİRMİL’in YAYLASI
Curası sazı, sipsisi,
Halısı, çulu, kilimi,
Yaylalarda kekliği,
Gel gör gardaş Dirmili…
*
Şu Dirmil’in yaylası,
Serin olur havası,
Pek hoşuma gidiyor,
Güzeline bakması.
*
Elma toplarım, elma,
Dallarını kırmadan,
Kalk gidelim buradan,
Emin dayın duymadan…
Aşık Ömer ERKAN (Dirmil-Altınyayla-Burdur)
GÜNÜN HABERİ:
Burdurlu işadamı Mehmet Cadıl, Korkuteli lisesi öğrencileriyle yaptığı sohbette; “Kendinize hedef belirleyin, çalışkan ve tutumlu olun” dedi.
***
Üç imzadan
Prof. Dr. İsa KAYACAN
Bugün Kerim Özbekler ağırlıklı, toplam üç imzadan genel bir sergileme yapmak istiyorum efendim. Bunlar, Nazilli’den Kerim Özbekler, Isparta’dan Fatma Uçarlar, Dalaman’dan Birdal Can Tüfekçi efendim.
KERİM ÖZBEKLER
1951 YILINDA Nazilli’de dünyaya geldi, 1957 yılında Nazilli Turan İlkokulunda ilkokula başladı,. 1962’de Nazilli Cumhuriyet İlkokulundan mezun oldu, 1967’de İha-hha-aa-tha muhabirliklerine başladı, 1967’de ortaokuldan ayrılarak çalışma hayatına atıldı, 1967’de Nazilli’ye bağlı İsabeyli kasabası’nın futbol takımı ‘İsabeyli Gençlik Spor Kulübü’nün lisanslı futbolcusu oldu,
1.3.1972 yılında askerlik görevini yapmak üzere Sivas’a gitti
15.4.1974’te Nazilli Sümerbank Bez Fabrikası’na işçi olarak girdi.
5.11.1974’te Ticaret ajansı ismi ile bir ticarethane kurdu, Nazilli Ticaret Odası ve Bağ-Kur’a üye oldu. 1975’te muhabirlik isimli kitabını yazdı, bu kitap basın piyasasında isim yapmasına neden oldu. Bu sayede bir çok gazetenin muhabiri oldu,
2.10. 1975’te Aydın’ın Yenipazar İlçesinde Efe isimli gazeteyi yayınlamaya başladı. 1975’te işporta tezgahında kartpostal satmaya başladı.
9.8.1976’da merkezi Karabük’te olan gazeteciler derneği Ege bölgesi başkanlığı’na getirildi.
1976’da şairler ve şiirleri antolojisi isimli eseri yayınladı.
1976’da Nazilli isimli kitabını yayınladı, 1976’da Varan Bir isimli kitabını yayınladı, 11.12.1977’de Nazilli Belediye Başkanlığı için bağımsız aday oldu ve seçimi kaybetti.
1977’de Muhteşem Bir eser isimli kitabını yayınladı.
8.3.1978’de Nazilli Turizm Derneği Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi.
18.5.1978’de Bozdoğan İlçesinde fısıltı isimli gazeteyi yayınlamaya başladı.
24.12.1978’de Nazilli Belediye başkanlığı için aday olduysa da seçimi 2. kez kaybetti.
7.8.1978’de Aydın ve İlçeleri isimli kitabını yayınladı.
1979’da Aydın’ın 11 ilçesinde kitap piyasasına girdi.
1980’de çıkarmakta olduğu 3 gazeteyi kapattı.
1981’de aydın ve ilçeleri turizm rehberi isimlerini taşıyan 4 ayrı kitap yayınladı.
1981’de İlkokul-Ortaokul ve liselerde kitap-turizm konularında toplam 69 konferans verdi.
11.3.1984’te Nazilli Ticaret Odası meclis üyeliğine seçildi. 25.03.1984’te Nazilli Cumhuriyet mahallesi muhtar adayı oldu 253 oy alarak muhtarlık seçimini kaybetti
22.10. 1985’te Ege Zeybeklerini Anma ve Yaşatma Derneği Nazilli şubesi yönetim kurulu üyeliğine seçildi.
Nazilli’de bir çok sosyal ve kültürel faaliyetlerde imzası bulunan Kerim Özbekler bir kültür sanat elçisi olarak çalışmalarına devam ediyor.
GEMİ (Kerim Özbekler)
Gün gelir anlarsın belki ama
Gemi ayrılmış olur artık limandan
Bir beyaz köpük görürsün ufukta
İskeleye yalnız koşup geldiğin zaman.
*
MAHKUM (Kerim Özbekler)
Ben tek seni sevmişim bakamam işte huyum
Senin için yazılmış şiirlerim var ben buyum
Hepsi neyse ne ama bitmiyor bende sevgin
Merhamete gel artık gözlerin mahkumuyum.
*
YOKLUĞUNUN ACISI (Fatma Uçarlar)
Parmağım yandı,
Sana nazlanmak,
Öptürmek istedim.
Yokluğun geldi aklıma,
Yokluğunun acısı,
Yüreğimi yaktı,
Parmağımın acısını unuttum.
*
ANNE (Birdal Can Tüfekçi)
Saçlarıma öpücükler,
Kondururken hayalin,
Ninniler,
Fısıldardın kulaklarıma,
Sensizliği yaşarken,
Çocuk yüreğim,
Geçit vermezdim,
Korkularıma...
***
MAKÜ sanki üç yıllık
üniversite değil

Prof. Dr. İsa KAYACAN
Burdurlular olarak, yıllarca gayret gösterip kurulması, faaliyete geçmesi için sabırsızlıkla beklediğimiz, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi 2006 yılında faaliyete geçince hepimiz derin birer nefes aldık.
Kısa adı MAKÜ olan Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinin başarısının temelinde; Burdur’daki Eğitim Fakültesinin dekanı olarak görev yapan Prof. Gökay Yıldız hocanın Burdur ve Burdurluyu tanıması, azim ve kararlılıkla çalışma sürekliliğinin yatmakta olduğunu, bulunduğunu kaydetmeliyiz, teslim etmeliyiz.
MAKÜ’yle ilgili aldığımız bilgiler arasında; öğrenci sayısı 11 binlerden 14 binler seviyesine ulaşmış. Öğretim görevlilerinin sayısı 201 den 325’e çıkmış. Önümüzdeki 4 yıllık süre içerisinde öğrenci sayısının 22 bine ulaşması bekleniyor, hedefleniyor.
Yardımcı Doçent, Profesör gibi akademik kadrolarda yüzde 150’lere varan artış gözleniyor. “MAKÜ’ nün çekim merkezi haline” gelmesi bir tesadüf değil. 15 bin dönüm arazi üzerinde yükselme, yapılanma, bitirilen ve kullanılan yerleşim salon ve binalarıyla MAKÜ göz dolduruyor. MAKÜ örnek gösteriliyor ve ilk sıralarda yer alıyor. 15 üniversite içerisinde birinci.
Yeni kurulan birim ve bölümlerin sayısı hızla artıyor. Teke Yöresi Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi bunlardan biri. Mehmet Akif Ersoy’u araştırma bölümünün yakında açılacağı, faaliyete geçeceği ifade edilerek; “Mehmet Akif Ersoy’la ilgili her türlü bilginin buradan alınması sağlanacak” görüş ve kararlılığı sevindirici.
Yeni kurulan Teke Yöresi Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğüne hemşehrimiz, Yrd. Doç. Dr. Şevkiye Kazan’ın getirilmesi, bu yöndeki araştırma ve çalışmaların başarılı olacağının ilk işareti olması bakımından ümit verici.
Yukarıda adı geçen Merkezin organize ettiği, bir program çerçevesinde ve MAKÜ Rektörlüğünden aldığım bir davet üzerine, “Teke Yöresi Folklor Araştırmaları” konusunda bir konferans vermek üzere 08 Mayıs 2009 tarihinde, MAKÜ’ nün konferans ve sergi salonundaydım. Önceden hazırladığım 10 sayfalık bir konuşma metnimle, Burdur Folkloruyla ve Üniversitenin kuruluş öncesi ve kuruluş günlerindeki yayınlanmış yazılarımdan 55 sayfalık kitap formatında bir hazırlıkla gittiğim Burdur’da, önce bu konuda düzenlenmiş iki konferansa yöneticilerin tamamı katılırken, (hatta kendi içlerinde başka programlar bile geliştirip uygularlarken) 08 Mayıs’da MAKÜ salonunda bulunmayışlarını üzüntüyle seyrettim, buruklukla karşıladım.
Biz; Teke yöresi folklorunda, söz ve öz zenginliği, incelik centilmenlik olduğunu, gurbetin hüzünleşen bütünlüğü, yaylaların serinliği, ovaların sıcaklığı, çamların rüzgar hışırtısı, kabardıçların gölgesinde mola veren zeybeklerin çalımı olduğunu biliyor, her zaman ve her yerde söylüyoruz, yazıp, yayınlıyoruz… Teke yöresi folkloruyla, Burdur kültürü üzerine yaptığım, yapmakta olduğum çalışmalar artarak sürecektir.
Gururumuz, parlayan yıldızımız, Burdur’un geleceği Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinin çalışkan, Burdurluyla bütünleşen Rektörü, Prof. Gökay Yıldız’ı ve çalışma arkadaşlarını kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Onur Belgesi: Sayın İsa Kayacan; Gazeteci-Yazar kimliğinizle bir Burdur Sevdalısı olarak “Teke Yöresi Folklor Araştırmaları”na göstermiş olduğunuz çaba ve duyarlılığa üniversitem adına teşekkür eder, başarılarınızın sürekliliğini dilerim. (Prof. Gökay Yıldız-Rektör- 08.05.2009)
***
Şair Eşref
Prof. Dr. İsa KAYACAN
“Mezarlık Kültürümüzden Örnekler” adlı kitabımı yayınladıktan sonra, bana mezarlık, ölüm vb. konularda gönderilen yayınların sayısında gözle görülür bir artış oldu.
Hatay ilimizin İskenderun ilçesinde yaşayan, Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, 1958 yılında basılan Hilmi Yücebaş’ın, bir eseri olan “Şair Eşref” adlı, sararmış yapraklarıyla geçmişten seslenen, bize selam veren 160 sayfalık bir kitap gönderdi. Bu kitapta Şair Eşref’in, hayatı, hatıraları ve şiirleri yer alıyor.
Eşref’in bir şiiri var hemen iç kapakta, daha doğrusu iç kapaktan sonraki gelen sayfada. Bu dörtlük “Elli yıllık demokrat” başlıklı:
Ehali akıl ve hikmetçe müsavi,
Denilmez kim, şu Sokrat ve Bukrat!
Aristokrat eğer zengin demekse,
Bizim millet tamamıyla demokrat..
Süleyman Nazif’in, Eşref’le ilgili görüşleri var aynı sayfada. Burada da şu görüşlere yer veriliyor:
-Eşref edebiyatımızın hem korkunç, hem sevimli bir sima-yı muhalledidir. Hicviyatta bu büyük şair kadar ilhamat-ı mütevaliyeye mazhar olmuş bir sühansuz-ı tarih edebiyatımız gösteremez. Onunla beraber ve onun için çalışmak bu acize hem şereftir, hem vazife (1909).
Hilmi Yücebaş, “Şair Eşref’i anarken” şu mısralarıyla çıkıyor okurlarının karşısına:
“Fakat yarın ben eminim, senin de himmetini,
Senin de namını takdis eder bütün millet,
Senin de heykelinin haşmet ve celadetini
Görür, görür de duyar milletim şeref, azemet..”.
Eşref 1846 yılında Manisa’nın Kırkağaç kazasına bağlı Gelenbe nahiyesinde dünyaya gelmiş ve 22 Mayıs 1912 tarihinde, 65 yaşında, Kırkağaç Bahçevanpazarındaki evinde ölmüştür. Mezarı istasyon yolu kenarında olup, öldüğü zaman mezar taşına;
-“İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı!” mısrasıyla biten kıtasının yazılmasını istemiştir. Fakat ne yazık ki mezartaşı hakikaten çalınmıştır.
Eşref hakkın rahmetine kavuştuğu zaman bir arkadaşı şöyle demiştir:
-“Baktı dünyayı, deniye hicvine layık değil,
Akıbet Eşref dahi attı kapağı cennete”..
Evet, Hilmi Yücebaş, Eşref’le ilgili anlatımlarını, derleme ve değerlendirmelerini devam ediyor iç sayfalarda. Eşref’in gazelleri de yeralmış kitabın son sayfalarında. Birkaç bölümü gazellerinin:
Hicret etme ey gönül, humhaneden gamhaneye,
Varsa nakdin gez yürü, kerhaneden kerhaneye…
*
Bir vatanda adeta olduk muhacir Eşrefa,
Çünki hicret eyleriz, meydaneden meyhaneye.
*
Benden öyle gizlice aşk-u alaka bekleme,
“Tercüman”da yazdığım en gizli lafımdır benim..
*
Sararmış kitap, dergi ve öteki yayınların sayfalarında gezmek hoşuma gidiyor. Sapsarı yapraklarıyla sayfalarında gezdiğim “Şair Eşref” Hilmi Yücebaş imzasıyla 1958 yılında İstanbul’da kitaplaştırılmış…
***
Kırklareli
Prof. Dr. İsa KAYACAN

Kırklareli, Türkiye’nin kuzeybatısında kalan efsane bir yerleşim merkezi. 7 bin yıllık bir tarihi var.
Bu ilimizin, yani Kırklareli’nin İl Mahalli İdareler Müdürü, şair-yazar Alaeddin İkican, bir kültür elçisi… Yani, Kırklareli’yle ilgili bilgi ve belgeleri çantasında taşıyor.
Bir Antalya-Göynük programı çerçevesinde görüştüğümüz İkican, bir dosya dolusu yayın-doküman verdi Kırklareli’yle ilgili. Genel bir değerlendirmeyle bunlar:
Kırklareli broşürleri, Tempo Kırklareli, Burhan Öçal imzalı albümler, Uluslar arası Balkan Şiir Müzik Kültür etkinliği fotoğrafları (cd), sözünün Alaeddin İkican’a müziğinin Hasan Öztürk’e ait Kırklareli Türküsü cd.si, yayın merkezi Ankara’da olan, Siyaset Dergisinin Kırklareli özel sayısı (Ekim 2005),
KIRKLARELİ
Kırklareli bölgesi tarihin ilk devirlerinden beri iskan edilen bir bölge olarak biliniyor. Kültürel zenginliklerini de, yapılan arkeolojik kazılarla görmekteyiz. Bu ilimiz, zengin tarihi ve kültürel dokunun yanı sıra, olağan üstü doğal güzelliklere sahiptir.
Yöre iklimi, Yıldız Dağları’nın Karadeniz’e bakan tarafındaki Karadeniz iklimiyle bilinmektedir. Yaz ve kış ayları arasındaki sıcaklık farkı azdır.
Eğitim ve sosyo-kültürel yaşam açısından, Türkiye ortalamasının oldukça üstünde görünen Kırklareli ilk sıralarda yeralmaktadır.
Hızırbey Camii, Cedid Ali Pafla, Kadı Camii, belli başlı camileri arasında karşımıza çıkmaktadır. Bu arada, Beyazık, Karakaşbey, Kapan, Üsküp, Dere, Fatih camileri de sayılmalıdır.
Kilise, havra ve manastırlar vardır Kırklareli bünyesinde. Mağaralar, kale, kule-anfi tiyatro-sur kalıntıları genel değerlendirmeler arasında önde gelenler olarak görülmektedir.
Köprü, su kemeri yapıları, müze, ören yeri, anıt-abide, şehitlik ve türbeler, sivil mimarlık örnekleri görülmeye değer yerlerdir.
GELENEKLER İÇİNDE
Düğün gelenekleri: Düğünler süre ve uygulamalar bakımından, şehir ve köylere göre bazı farklılıklar göstermektedir. Bunun önde gelen nedeni, Balkanlardan gelen göçmenlerin kültürel farklılıklarıdır.
Hıdrellez inanışları: Hıdrellez, evlerde temizlik yapılarak karşılanmaktadır. İneklerin sütü kesilmesin diye Hıdrelleze 7 gün kala kimseye peynir ve yoğurt mayası verilmez.
FAİK BAKOĞLU’NDAN GAZETELER:
Rize ilimiz merkezinde günlük yayınlanan “Zümrüt Rize” gazetesinin sahibi, değerli dostum, Faik Bakoğlu’nun gönderdiği gazetelerden bir demet:
1- Güneydoğu Ekspres gazetesi: 16 sayfayla Diyarbakır’da yayınlanıyor.
2- Güne Bakış gazetesi: 8 sayfayla Adıyaman’da yayınlanıyor.
3- Mersin Bayram Gazetesi: Mersin Gazeteciler Cemiyetince 16 sayfa olarak çıkarılıyor
4- Sonsöz gazetesi: 12 sayfayla Malatya’da yayınlanıyor.
5- Diyarbakır Söz gazetesi: 16 sayfayla yayınlanıyor.
6- Ortam gazetesi: 24 sayfayla Yozgat’ta yayınlanıyor.
7- Yeni Bor gazetesi:8 sayfayla yayınlanıyor.
***
Ahmet Tufan
Şentürk’ü saygıyla andık

Prof. Dr. İsa KAYACAN
Vefatla aramızdan ayrılanların, Azerilerin deyimiyle, dünyalarını değiştirenlerin ardından ortaya koyduğumuz, duygularımız malesef giderek azalma gösteriyor, unutkanlıkta zirvede olduğumuzu bir defa daha görüyor ve yaşıyoruz.
09 Mayıs 2005 tarihinde kaybettiğimiz, şiirimizin beş yıldızlı çınarı Ahmet Tufan Şentürk’ün 4 ncü ölüm yıldönümü dolayısıyla, İLESAM’ın cumartesi toplantıları içerisinde 09 Mayıs 2009 Cumartesi günü, Milli Müdafaa Cad. Vakıflar Genel Müdürlüğü salonunda düzenlediğimiz anma toplantısında, Ahmet Tufan Şentürk severlerin sayısının fazla olduğunu söyleyemiyoruz.
Bendenizle, İsmail Kara’nın yönettiği, Ahmet Tufan Şentürk anma programına yeğenleri, F. Nuran (Şentürk) Karakılıç, Mustafa Şengül ve Yücel Şentürk başta olmak üzere, bazı şiirsever, şair ve Ahmet Tufan Şentürk severler katıldı.
H. Rıdvan Çongur hoca, Ahmet Tufan Şentürk’ü değişik yönleriyle anlattı. Bendeniz biyografisiyle birkaç şiirinden örnekler verdim. İsmail Kara, tanışma anılarını dile getirdi. Aysel Al, Murat Duman, Haluk Mahmutoğulları, Neriman Sayral’ın konuşmalarının ardından aile adına Nuran Karakılıç, Mustafa Şengül duygularını dile getirdiler.
Ahmet Tufan Şentürk şiirde zirvedeki isim ve imzaların başında geliyordu. Ama o ölçüde de nesirde başarılıydı. Değişik gazetelerde yayınladıkları yazılarında bunu görüyorduk.
Ahmet Tufan Şentürk barış ve sevgi insanıydı. Yaşamının her kesiminde, her kesitinde bunu görüyorduk. Makedonya’da sekizinci sınıf ders kitabında yer alan “Mutluluktan yana şarkılarımız” adlı şiirinden önce, Türkiye’de, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının kararıyla “İlköğretim–6” adlı ders kitabında, “Barışa özlem” adlı şiiriyle yer almış, çok sevdiği öğrencilerle her gün merhabalaşmış, onlarla kucaklaşmıştı. ‘Barışa özlem” den iki dörtlük:
Size sesleniyorum cümle insanlar,
Ne olursa olsun, dininiz, milliyetiniz,
Bırakın kavgayı, kini, garezi,
Atın silahları ellerinizden.
*
Nedir bu çabanız, öldürmek için?
Ne istiyorsunuz birbirinizden?
Suda balıklar tedirgin,
Gökte yıldızların rahatı kaçmış,
Birgün yıkılacak ihtiyar dünya.
Ve “Sevebilir misiniz?” adlı, başlıklı şiirinde Ahmet Tufan Şentürk: “Elleriniz var mı, elleriniz/ Dostça uzatabilir misiniz?/Başınız var mı, başınız?/ O başın içinde beyin/ Düşünebilir misiniz?/Yüreğiniz var mı, yüreğiniz?/Sevebilirmisiniz?”diye sesleniyordu….Ahmet abi, seni arıyor ve özlüyoruz. Ruhun şadolsun, mekanın cennet olsun (zaten, cennette olduğunu görür gibiyim).
Not: 103.4 den yayın yapan Arifan Radyo’da İsmail Kara’nın programında 12-19 Mayıs tarihlerinde Ahmet Tufan Şentürk’ü andık.
GÜNÜN SÖZLERİ:1- Şiir; kelimelere (sözcüklere) ruh verebilme sanatıdır.
2- Şiir; çok güzel bir kadın gibidir. Asla kuma kabul etmez (Ahmet Tufan Şentürk)

Hiç yorum yok: