30 Nisan 2010 Cuma

Ali Yücel’den:
Burdur-Aziziye Folklor Ekibinin tarihçesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Geçmişte yaşananlar.. Bilgiler arasında kalanlar, sıralananlar. Tarihçe olarak kabullendiklerimiz. Burdur folkloru içinde önemli yeri olan, merkeze bağlı Aziziye Köyü “Aziziye folklor Ekibi”nin geçmişiyle ilgili bilgiler önemli. Bu önemli bilgiler, emekli bürokrat, yazar-araştırmacı, Burdur merkezde yaşayan hemşehrim Ali Yücel’den geldi. Ali Yücel, Aziziye Folklor Ekibinin tarihçesiyle ilgili neler söylüyor, okuyalım, dinleyelim. Buyurun:
AZİZİYE FOLKLOR EKİBİNİN TARİHÇESİ
1958 yılında Prof. Dr. Halil Bedii Yönetken ve Prof. Dr. Ahmet Kutsi Tecer, Folklor araştırmaları için Aziziye köyüne gelmişlerdir. Aziziye köyü halkı bir meş’ale yakarak, orta oyunları, halk oyunları ve gece muhabbeti ile gösterilerini sunmuşlardır. Bu gösteri ve oyunlardan çok memnun olan hocalar, Aziziye köyünde bir folklor ekibi kurmaya karar vermişlerdir.
O tarihte köy ilkokul öğretmeni olan Ali Aksungur’un Başkanlığında, sazcılar; Musa Başer ve Kemal Kalkan, Kavalda; Mehmet Bozca, Boğazda; Ahmet Can ve Mustafa Ceylan, Oyuncular; Arif Karakaş, Mehmet Aksungur, Hüseyin Ali Acar, Musa Çetin, İsmail Karaca ve Rafet Atmaca’dan oluşan Aziziye Folklor ve Halk Oyunları Ekibini oluşturmuşlardır.
Ekibin elbiseleri ve ihtiyaç olan malzeme köyün imkânları ile temin edilmiştir. Kepeleri köyün yaşlı kadınları tarafından “Karaşayak bez” üzerine sarı sim işlenerek hazırlanmıştır. Çakşırlar yine köyün kadınları tarafından siyah yünden dokunmuştur. Çoraplar, tek şiş olarak beyaz yünden, çarıkları ise dana derisinden köyün yaşlı erkeklerince örülüp, dikilmiştir. Fes ve poşileri ise eski sandıklar karıştırılıp elde edilmiştir.
Folklor ekibi 1959 yılında Prof. Dr. Halil Bedii Yönetken ve Prof. Dr. Ahmet Kutsi Tecer’in davetleri ile İstanbul Radyosunda gösteri yapmıştır. Bu gösteride tanınan ekip, çeşitli festivallere katılmış, yarışmalara iştirak ederek muhtelif dereceler ve madalyalar almıştır.
Folklor ekibi Burdur ilinde olan karşılama törenlerinde ve festival gibi etkinliklerde Burdur’u temsil eden tek folklor ekibidir. Ekip bu faaliyetlerini 1974 yılına kadar sürdürmüştür. Fakat elbiseleri ve malzemeleri eskimiş ve yıpranmış olması nedeniyle, dağılma noktasına gelmiştir.
Bu dönemde, Aziziye köyünden olan Ali Yücel, Aziziye Köyü Folklor ve Geliştirme Derneğini kurarak, folklor ekibine sahip çıkmıştır. Folklor ekibinin elbise ve tüm malzemeleri araştırmalar yapılarak, aslına uygun olarak, yeniden yaptırılmıştır.
Kepe; Burdur’a has olarak camgöbeği, mavi aba kumaş üzerine siyah kordon işlemedir. Folklor ekibi, 1998 yılına kadar faaliyetine devam ederken, elbiselerin bir kısmı kaybolmuş, bir kısmıda yıpranmış olduğundan, Ali Yücel ikinci defa olmak üzere 20 takım elbise yaptırarak, ekibin faaliyetlerini sürdürmesini sağlamıştır.
Aziziye Köyü Folklor Ekibi, Burdur ili ve çevresinde, zaman zaman başka illerdeki festival ve etkinliklere katılarak faaliyetlerini sürdürmektedir (Ali Yücel, Burdur, 13.04.2010)
NOT: Her ne hikmetse, ne gereği varsa, Aziziye köyünün adı sonradan “Çamoluk” olarak değiştirilmiştir!.. (İK)
GÜNÜN PANEL HABERİ: 18.04.2003 tarihinde kurulan kısa adı BAYŞA-DER olan Burdur Araştırmacı Yazar ve Şairler Derneğince, 28.04.2010 tarihinde Burdur’da, Prof. Dr. İsa Kayacan’ın yönettiği, Sami Bülbül, A.Ali Bilgen’in konuşmacı olarak katıldığı “Öztürkçemiz” konulu panel gerçekleştirildi. Panelin sonunda, Burdurlu ve Ispartalı şairler şiirlerini seslendirdiler.
Plaket: Prof. Dr. Sayın İsa Kayacan, Gazeteci-Şair, Yazar ve BAYŞA-DER Onursal Başkanı; Burdur Araştırmacı Yazar ve Şairler Derneğine yaptığınız hizmetler nedeniyle kutluyor, tebriklerimizi sunuyoruz. (Sebahat Gümüş BAYŞA-DER Başkanı Burdur, 28.04.2010) ***
(Burdur) Karamanlılı olmak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanlar, doğup büyüdükleri yerleşim birimlerine karşı (genel sevgiden farklı) ayrı bir yakınlık ve sevgi duyarlar. Bu gerçek hemen hemen herkes için geçerlidir, doğrudur.
Murat Özmen, sanat edebiyat dünyamızın önde gelen, bilenen, alkışlanan isim ve imzalarından. Burdur iline bağlı Karamanlı ilçesinde doğdu. Yani hemşehrim.
Murat Özmen hoca, Karamanlı ilçemizle ilgili bir de kitap yazmış. Adı: “Karamanlılı Olmak”. Merkezi Ankara’da bulunan “Ürün yayınları” arasında günyüzü gören kitap, 148 sayfayla okurlarının karşısına çıkmış, çıkarılmış.
Önsöz 5 nci sayfada başlıyor. Buranın bir yerinde, “Karamanlılar çalışkan, girişken ve üretken insanlardır. Büyük hedeflere ulaşabilecek güçtedirler. Yapılacak şey, çağa ayak uydurmak, Karamanlı’yı kültür, eğitim, sanat ve iş merkezi yapmaktır” deniyor. İmza sahibi Murat Özmen hoca.
Murat Özmen hoca, çocukluğunu anlatarak söze başlamış. Buradaki cümlelerinden: “Bizi yönlendirecek kitaplarımız yoktu. Büyüklerimiz, bizlere güzel öğütler veriyorlardı, ama bunlar yetmiyordu. Ufkumuz çok dardı. Ufkumuzu açacak kimselere ihtiyacımız vardı”..
Kitabın adı olan, 11 nci sayfadaki “Karamanlılı Olmak” ara başlığı altında neler var. Bakalım: “Bir kış günü Karamanlı’da doğmuşum. Rahmetli anam, içli, yumuşak huylu, duygulu bir insandı. Rahmetli babam, yürekli ve çalışkan bir kimseydi. Her ikisi de dürüst ve namuslu insanlardı”
Karamanoğullarının siyasal soyağacı var 23 ncü sayfada başlayan.
Karamanlı’nın (A) dan (Z)ye özellik ve güzellikleriyle anlatıldığı “Karamanlılı Olmak” kitabı, bir ayna görünümü ve netliği taşıyor. Mesut Özkaya imzalı “Karamanlı” şiirinden bir dörtlük (s.87):
Karamanlının soğanları,
Bal doldurur kovanları,
Kadın, erkek çalışırlar,
Artırmaya çalışırlar.
Murat Özmen: 1932 yılında, Burdur’un Karamanlı ilçesinde doğdu. İlkokulu Karamanlı’da, ortaokulu Burdur’da, Liseyi Antalya’da okudu. İstanbul Ü. Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduktan sonra, liselerde ve yüksekokullarda edebiyat öğretmenliği yaptı.
Ilgaz, Kemalist Ülkü, Kıyı, Çağdaş Türk Dili, Türk Dili, Müdafaa-i Hukuk Dergilerinde, denemeleri, incelemeleri yayınlandı. 1-Sevgilerde Buluşmak (1991), 2-Evrensel Yunus Emre (1997), 3- Yaza Yaza Yaşamak (2001), 4- Atatürk’le Yaşamak (2006), 5-Karamanlılı Olmak (2008) adlı kitapları yayınlanan “ortak çalışmalarla” ortaya konulan 4 ayrı kitapda da imzası bulunan Murat Özmen Ankara’da yaşıyor. ***

Mersin’den “Maki” Dergisinin sayfalarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İl, ilçe ve öteki yerleşim birimlerimizde yayınlanan gazete ve dergilerle ilgili değerlendirmelerimiz sürerken, bunlardan birisi, bir yenisi; Mersin Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayın organı, kültür, sanat, edebiyat dergisi: “Maki”nin geride bıraktığımız yıla ait 72 nci sayısı var elimde. Sayfalarında mini bir gezinti yapmak istiyorum efendim:
Kapak’ta Mersin’den Sabahattin Akgül’ün bir şiiri ve fotoğrafı var. Bir ölçüde, Maki’nin ilgili sayısının onur konuğu Sabahattin Akgül. Maki Dergisinin bu hizmeti ve yayın anlayışını alkışlamalıyız. Tebrikler efendim.
Maki’nin (MEŞYAD adına) sahibi ve yayın sorumlusu: Abidin Güneyli. Yayın kurulu ve temsilcilikleri var ülke genelinde. MEŞYAD Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Güneyli hocanın bir sunuşu, başyazısı var her sayıda olduğu gibi bu sayıda da. Sanat ve edebiyat dünyamızda, daha doğrusu dergilerinin, derneklerinin bünyesinde olup-bitenlerin kısa bir özeti veriliyor burada.
Bendenize ait, “Sevgi ve barış şairi: Ahmet Tufan Şentürk’ü andık” başlıklı bir yazı veriliyor 3 ncü sayfada. Sonra şiirler ve değişik imzaların ortaya koyduğu, deneme, öykü ve sanatsal yazılar dikkat çekiyor.
İmzalardan bazıları: Halit Kaçar, İsa Kayacan, Deniz Sütel, Ahmet Canbaba, Seher Duman, İsmail Ateş, Dursun Tombul, Meryem Özdemir, Asım Kısbet, Mustafa Ayvalı, Mustafa Emre, Kâzım Poyraz, Seyfullah Vatansever, Ali Akar, Ahmet Tan, Dr. Nedim Uçar, Şükrü Kacar, Z. Nesrin G. İnankul, Mustafa Doğan, Günay Özdemir, Nurten Emre, Celal Oymak, Sabri Çiçekli, Nurdane Uzun, Nafiz Nayır, Seçkin Gündüz, Bilge Çalıcı, Ayşe Kantaroğlu, Abdullah Tufan, Uğur Gültekin, Nusret Turan, Hikmet Elitaş, İ. Bora Binatlı, Abidin Güneyli, Kenan Yazıcı, Hasan Polat, Ahmet Yurtsever, Münevver Düver, Mehmet Örsel, Hüseyin Gökçek, Noyan Alkaya vd. İki şiirden birer dörtlük:
BİLESİN (Abidin Güneyli)
Dilekçe üstüne yazdığın azmış,
Yazdığın sırların basına sızmış,
Yetkili görünce sana çok kızmış,
İnternete geçti adın bilesin.
SENSİZ YAPAMIYORUM (Kerim Özbekler)
Gözlerinle gözlerime bir selâm çakıp gittin,
Hayırsızsın sevgilim, beni derbeder ettin,
Ne olurdu sanki “evet” demiş olsaydın,
Şu manasız hayatı sensiz bana zehrettin. ***
Hüseyin Kayacan’dan: Gözel bir Burdur istiyorum
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hüseyin Kayacan, yeğenim. Burdur’da yaşıyor. Yazan, araştıran, bilgisayar teknolojisinin zirvesindeki yerinden seslenen bir isim ve imza. Hazırlamakta olduğum “Şiirlerle Burdur–2” adlı yayınımda yeralmak üzere bir şiir yazmış. Burdur ve Burdurlu duygularını anlatıyor birlikte okuyalım:
GÖZEL BİR BURDUR İSTİYORUM (
Hüseyin Kayacan- Şubat 2010)
Burduru tarihdeki yeriyle,
Geleceğe taşıyan
Sözde değil, özde,
Çağdaşlığı yaşayan,
Göç vermeyip, göçde almayan
“Kendisine yetsin gali”sözüyle kucaklaşan
Gözel bir Burdur istiyorum.
*

Bir Burdur ki,
Birlik ve beraberlikte yarışan,
Fesatlığı göle atıp,
Kenetlenerek yaşayan,
Ortak akılda birleşip,
Burdur’un hizmetinde olan,
İlçelerine kuçak açıp,
Gali, gönüllere, yüreklere dolan,
Gözel bir Burdur istiyorum.
*
Bir Burdur ki, her mahallede çarşısı olan,
Her caddesi işlek,
Yolları karşı karşı duran,
Otopark derdi olmayıp,
Trafikte zaman yarışı içinde bulunan,
Gözel bir Burdur istiyorum.
*
Bir Burdur ki,
Bir asır ileriye hazırlanan,
Uyumayan, gadın Burdurlusu çoğalan,
Böyyük olsun, hepimizin olsunla dualanan,
Garnı tok, teke gibi gururlanan,
Efe gibi onurlanan,
Gözel bir Burdur istiyorum.
*
“Yaşanabilir” değil “yaşamaya değer” denilen,
“Tozlu Burdur, sözlü Burdur”luğu bitirilen,
“Batının geri kalmış ili” olmaktan kurtarılıp,
İleriye, çağdaşlığa götürülen,
Gözel bir Burdur istiyorum.
YALNIZLIKLAR BENİMDİR (Kerim Özbekler)
Nazilli ilçemizde yaşayan Kerim Özbekler’in iki dörtlükten meydana gelen “Yalnızlıklar Benimdir” adlı şiirinden:
Son bir defa baksanda mazim yine senindir,
Bana yar olan o baş elbet senin tenindir.
Git artık bakma yeter, ağlasamda gam yemem,
Mutluluklar seninse, yalnızlıklar benimdir. ***
Aşık Erbabi’den iki kitap
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İzmir’de yaşayan, Aşık Erbabi’den iki kitap geldi yenilerde. Bunlar, Aşık Erbabi şiirlerinin (1) ve (2) şeklinde ayrı ayrı bir araya getirildiği şiir kitapları.
Birinci kitap 128 sayfayla “Gülümser Müzik Yayınları” arasında günyüzü görmüş.
Edebiyat öğretmeni Ömer Karataş’ın söze başlarken, söyledikleri var. Bir yerinde; “Elinizde tuttuğunuz eserin sahibi Aşık Erbabi, Batı Anadolu’nun aşıklık meydanında ve hem de 21. yüzyılda söylediği önemli bir sözdür” diye devam ediyor efendim.
Sayfa 5’de yeralan ilk şiir “Derim” başlığının taşıyıcısı. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin son dörtlüğü şöyle:
Erbabi oturmuş umudun süsler,
Dokunuverseniz, feryada başlar,
Alaca kargalar, yuvaya pisler,
Aslan yatağından, bilinir derim.
Görülüyor ki Arif Çubuk-Aşık Erbabi, şiirdeki anlatım zenginliğini hemen gözlerimiz önüne seriyor. Mısralarındaki cesaretliliği, mana zenginliğini sonraki sayfalardaki mısralarda da karşılaştığımızı ifade etmeliyim, sizlere duyurmalıyım efendim.
İKİNCİ KİTAP
“Aşık Erbabi-Şiirlerim-2”adlı 130 sayfalık şiir kitabında da anlatım zenginliğinin örnekleriyle karışlaşıyoruz.
Bi kez önsöz, Aşık Erbabi’nin kendisine ait. Şiirler yine hece vezniyle yazılmış ve sayfalara aktarılmış. İkinci kitabın 118 nci sayfasındaki “Uçmuşum gibi” adlı, başlıklı şiirden (şiir 5 ayrı dörtlükten meydana geliyor):
Sen bu sevdaları kolay sanırsın,
Bana dokunursan, parlar yanarsın,
Yaptığım işte, beni kınarsın,
Senden başkasını, seçmişim gibi..
Arif Çubuk-Aşık Erbabi, yazdıklarıyla, yayınladıklarıyla, gelecek için düşülen notların altına imza koyanlar arasında yeralacaktır. Tebriklerimizi, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz efendim.
Aşık Erbabi (Arif Çubuk): 1946 yılında Nazilli’de doğdu. 1961 yılında şiir yazmaya başladı. 1968 yılında Erzincanlı Aşık Diyari ile tanışmasından sonra, gönül dünyasında, şiir dünyasında önemli değişim ve gelişmeler oldu.
“Zahirde çürüyüp paslanmaktansa saza yaslanmayı” tercih eden Aşık Erbabi, şiir yazmaya, çalışıp söylemeye başladı. İki bin dolayındaki şiirinden 300 kadarı müzikle birleştirildi. Aşık Erbabi; “Bir halk aşığının manevi yükünü çekebilecek kadar güçlü olan ailemi her zaman sevgi ile kucaklarım” diyor. ***
Şavşat Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yerleşim birimlerimizle ilgili çalışmalar, yerleşim birimlerinin dışındaki hemşehrileri, yöre sevdalılarınca ortaya konulan hizmetlerin takdiri önemlidir.
Artvin merkez ilçeleriyle ilgili, Ankara’da yapılan çalışmalar, kurulan dernekler aracılığıyla, bu derneklerin yayın organları aracılığıyla hemşehrilerine, kamuoyuna (bizlere) duyuruluyor.
Elimde bir derginin, yöresel kültür, tanıtım ve sanat dergisi “Şavşat” ın iki sayısı var.
Şavşat Dergisinin Şavşat Derneği adına sahibi: Mazlum Çelik. Yazı İşleri Müdürü Vedat C. Demiral. Yayın kurulu ve temsilcilikleri var Derginin.
Ankara’daki Şavşatlıların bir araya gelebilmeleri, bir “Şavşat Evi” alımı çalışmalarına, yakından tanıdığım iş dünyasının önemli isimlerinden Türker Gündüz, Erhan Gündüz ve Turhan Gündüz başta olmak üzere, hemşehrilerinin destekleri için Dernek Başkanı Mazlum Çelik teşekkürlerini sunuyor.
Derginin tasarımı Payda Yayıncılık tarafından gerçekleştiriliyor. Şavşat Derneğinin adresi: Yüksel Cad. 36–8 Kızılay-Ankara şeklinde kaydedilmiş. Tlf: 0312 4340406.
Şavşat ağırlıklı haberler, fotoğraflarıyla (görüntüleriyle) sayfalardaki zenginliğin sağlayıcısı. Ortalama 64 sayfa yayınlanan “Şavşat” Dergisinin her sayısı hemşehrileriyle, okurlarıyla buluşuyor, buluşturuluyor. Tebriklerimi sunmak istiyorum. Dergi içinden bazı alıntılar:
-Şavşatlı kadınlar buluştu, 58. geleneksel Artvin yemeği, Ankara’da Artvin Evi’nin temeli atıldı, Şavşat’ın kurtuluş günü (7 Mart), folklorda amaç ve gelişim, Halk eğitimi ve öğretmen, Hatıralar ve hayaller, Şavşat’ın sorunlarının çözümü hakkında yerel yöneticilerin düşünceleri,
-Ankara Şavşat Derneği 1. olağanüstü kongresini yaptı, Bursa izlenimleri, Türkiye gerçeği, 3. geleneksel tavla şampiyonası, İnsan ve çevre, Kapanan köy okulları müzeye dönüştürülsün, Gurbetten Şavşatlı hemşehrilerime sesleniş, Şavşat sözlerim, Nurettin Aziz ile söyleşi, Zaman tünelinin ucundaki Şavşat vd.
Sayfalarda imzaları bulunanlardan bazıları: Mazlum Çelik, Osman Kaya, Necmettin Ermişoğlu, Osman Gül, Bekir Karadeniz, Kasım Dursun, Selami Gümüş, Prof. Dr. H. Dursun Yıldız, Dursun Özdede, V.Cengiz Demirel, Y. Ziya Bilir, Prof. Dr. Ali Demir, Muhittin Aliz, Kemal Ocak, Yılmaz Çakal, Doç.Dr. Muhittin Gül, Bekir Demir, Rasim Yılmaz, Kâmil Aydemir, D.Altun Dede, Şahver Karasüleymanoğlu, N. Kemal Demirel vd. Fatma Biber imzalı “Şavşat bana gel eyledi” adlı şiirden:
Sılam düştü, yüreğime dilime,
Şavşat bana el eyledi gidelim.
Set çekilmez oldu gönül selime,
“Gel, neşeyle gül” eyledi gidelim,
Gidelim de acımı bal edelim. ***
Mektup ve şiirlerle devam
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bana gelen mektuplardan ve şiirlerden örnekler vererek devam ettiğim bir genel görüntü daha:
Değerli dost sayın İsa Kayacan: İlettiğiniz bir demet gazete daha geldi. Her zaman ki teşekkürlerimi yine çoğul olarak yolluyorum. Yürekten, eşi enderi bulunmaz bir şahsiyetsiniz. Sizinle gurur duyuyorum. Duymayan tek kişi var mı ki?. İyiliklerinizi hayat boyu unutmayacağıma çok oldu söz vereli. Sayenizde kavuşuyorum yayınlanan gazetelere. Katlandığınız zahmete tekrar tekrar uçsuz bucaksız teşekkürler. Sonsuz, saygılar, selam ve sevgiler. Bir yazarım, diyorum ya ben.. Bir zamanlar tuttum bir kaşe yaptırdım. İsmimin önüne “Ozan-yazar” koydurdum. Nereye ne yolluyorsam, zarf üstüne basıyorum. Sözde gurur kazanıyorum ya, yolluyorum gitsin.
Az zaman, uz zaman sonra şiirlerim (şiir denirse)sayesinde rahmetli, sayın Ümit Yaşar Oğuzcan beyle tanışıyorum. Ve yazışmaya başlıyoruz. Bir mektup zarfımın üstünde adresimle kaşeyi görüyor ve bana hemen bir mektup yazarak, “buna lüzum yok” diyor.
Bende o günden sonra bir daha o kaşeyi kullanmadım, kaldırıp attım. Ne kaybettim?, hiçbir şey. Adım yine dünyanın neresine yazdımsa orada anıldı. Değerli dostum Oğuzcan’da haklı çıkmış oldu.
Meğer gösteri-gösteriş fasa fiso imiş. İnsan kendi, sade adıyla, nerde olsa yine orda rahatça tanınırmış… Değerli insan büyük dostum, Ümit Yaşar Oğuzcan’a bir yeni teşekkür daha yolluyorum. Yerinde huzurlu ve rahat yatsın.
(Kemal Petricli, 01 Mart 2010- Köln-Almanya)
KEMAL AHMET ŞEN’DEN
Ankara’da yayınlanan, Tasvir, Yarın ve Olay gazetelerinde, önce İsa Kayacan sonra Kaya Burdurlugil, İshak Tefennili imzalarıyla düzenleyip yayınladığımız “Şiir Dünyası” ve “Mısraların Dili” köşelerine 09 Mart 2010 tarihi itibariyle, çalışma yoğunluğum nedeniyle veda ettim. Bu köşeler için Kayseri merkezden, Kemal Ahmet Şen imzasıyla yine şiirler geldi. Artık, şiirlerin teker teker yayınlanma olanağı kalmadığı için, hocanın “Biten bir koca ömür” başlıklı şiirinden iki bölüm alıyorum aşağıya:
1-80 yıllık bir ömrüm bu günlere ulaştı,
Sen oldu duygularım, yüreğimden hep taştı,
Bazen içimde sevinç, bazen gözümde yaştı;
- Dostlarım çabuk geçti dev gibi koca yıllar,
Halâ bu yüreğimde büyük bir heyecan var..
*
2-Aşkları, sevgileri hep mazide sakladım,
Acıya göğüs gerdim, her cefayı hakladım,
Kokusuna mest oldum, her çiçeği kokladım..
Dostlarım çabuk geçti dev gibi koca yıllar,
Halâ bu yüreğimde, büyük bir heyecan var.. ***
İstanbul’dan Trabzon’a
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Erdoğan Aslıyüce’den gelen kitapların bir yenisi:
-Aydınlar Ocakları 25. Şurası: İstanbul’dan Trabzon’a.
Aydınlar Ocağı yayınları arasında günyüzü görmüş. 208 sayfalık kitapla tarihe önemli not düşülmesi sağlanmış.
Kitap 9 bölümden oluşmuş, oluşturulmuş. Bölümler arasındaki başlıklardan:
- Yesevi’den Fatih’e
- Vurun kızlar gavurun ne canı var,
- Genel Başkan Prof. Dr. Mustafa E. Erkal’ın konuşması,
- Girit oyununun tekrarı,
- Hukuk-u Milliye Cemiyeti,
- Atatürk köşkü,
- Trabzon Şurasına katılanların intibaları vd.
Sunuş, Prof. Dr. Mustafa E. Erkal imzasıyla karşımıza çıkıyor.
Önsöz Erdoğan Aslıyüce’nin…
Sunuşun ikinci sayfasından: “Zaman birlik ve beraberlik dönemidir. Hizip ve şahsi çekişmelerle siyasi ayak oyunları ile geçirecek bir dakikamız bile yoktur. Aydınlar Ocağı kalitenin, samimiyetin, vatan sevgisinin inancın ve idealizmin sembolü olmaya devam etmelidir. Bu çizgiye uygun olmayanlar için üye olunabilecek bir çok dernek vardır”.
Sayfa 162’deki “Atatürk Köşkü” başlığı altında yeralanlardan:
-“Soğuk semtinde bulunan yapı, 1890 tarihlidir. 1923 yılında hazineye intikal eden köşk, 15 Eylül 1923 tarihinde Trabzon’a yaptığı ilk ziyarette Mustafa Kemal Paşa tarafından gezilmiş ve çok beğenilmiştir. Bunun üzerine köşk, Trabzon İl Daimi Encümeninin 18 Mayıs 1931 tarih ve 361 sayılı kararıyla Trabzonluların bir armağanı olarak Mustafa Kemal Paşa adına temlik ettirilmiştir.
10 -12 Haziran 1937 tarihlerinde Trabzon’a yaptıkları ziyarette burada konaklayan Atatürk, Cumhuriyet tarihimiz açısından son derece önemli bir kararı burada vererek mal varlığını hazineye bağışlama kararını burada almış ve bir telgrafla Başbakan İnönü’ye iletmiştir. Ölümü üzerine kardeşi Makbule hanıma intikal eden köşk, Trabzon Belediyesi tarafından 06.04.1943 tarihinde satınalınarak Atatürk Müzesi olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.
Sonuç bildirgesinin “Türkçe’ye saygı” ara başlığıyla verilen bölümünden bazı satırlarla sürdürelim yazımızı:
- Herkesi ve bilhassa özel radyo ve televizyonları, resmi kurumları Türkçe’ye saygıya davet ediyoruz. Yer ve kuruluş adlarındaki yabancılaşma önlenmelidir.
- Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı konularının üniversite giriş sınavlarında katsayısı artırılmalıdır.
- Türkiye’nin ve Türk Dünyası ile olan ilişkileri geliştirilmeli, engeller küçümsenmemeli ve karşılıklı dayanışma içinde sürdürülmelidir.
- Eğitim süreci içerisinde güzel ve Türkçe konuşma ve yazma becerisi kazandırılmalıdır, ***
Seherde titreyen heceler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bursa’dan seslenen Muhsin Aktaş’ın (Mizabi’nin) 122 sayfalık şiir kitabının adı: “Seherde Titreyen Heceler”.
Malcan Yayıncılık arasında günyüzü gören, okurlarıyla buluşan, buluşturulan kitabın editörü: Ferit Gürsoy. Bu isim ve imza yani Ferit Gürsoy, aynı zamanda önsözün imza sahibi.
Muhsin Aktaş’ın “hecede iddialı olduğu”nu söylüyor sayın Gürsoy. İlk şiirin adı “Yar”. İlk sayfada başlıyor. Altı dörtlükden meydana gelen bu şiirin birinci dörtlüğü:
Gözüne baksalar ciğerim yanar,
Elini tutsalar ellerim donar,
Beynimde cehennem alevi söner,
Sensiz uzaklarda patlıyorum yar..
Söylendiği, ifade edildiği gibi Muhsin Aktaş, hecevezni türüyle yazdığı şiirleriyle dikkat çekiyor. Bu konudaki anlatımları, ortaya koydukları gelecek için önemli mesajların getiricileri olarak görülüyor. Şiirlerinin son dörtlüklerinde “Mizabi” mahlası mutlaka kullanılmış. Tebrikler efendim.
Sayfa 76’daki “Cananım” dan bir dörtlük alarak devam edelim. Buyurun:
Sevginden kalbime kule yaparken,
Acı sözlerinle yıkma cananım,
İlk tanrıma, sonra sana taparken,
İnancıma kurşun sıkma cananım.
“Seherde Titreyen Heceler”in sayfaları arasındaki gezintimizin sonuna doğru geldiğimizde, bitmeyen Muhsin Aktaş heyecanı, anlatım zenginliğiyle karşılaştığımızı hemen söyleyelim, kaydedelim. Son şiir beş dörtlükten meydana gelen “Aşkın Anayasası” adının, başlığının taşıyıcısı. Buradan bir dörtlük var aşağıda:
Gözlerim gözlerinde can evinde köleyim,
Fizana de, istersen yalın ayak geleyim,
Ekşitme gül yüzünü söyle derdin bileyim,
Dudak aranda gizli, ömrümün hülasası.
Espiyeli Muhsin Aktaş: 1966 yılında Giresun’un Espiye ilçesinin Akaya köyünde doğdu. Bursa İHL’den mezun oldu. On yıla yakın İzmir’de yaşadı. Bursa’da bir fabrika da üst düzey yönetici olarak çalışmaya devam ediyor.
Muhsin Aktaş’ın ilk şiir kitabı: “Sürgün Gönül Sancıları” adını taşımaktadır. İkinci şiir kitabı “Seherde Titreyen Heceler”den sonra, yaşanmış bir olaydan yola çıkarak yazdığı, ilk romanı, yayınlanma aşamasına gelmiştir.

Hiç yorum yok: