16 Nisan 2010 Cuma

Prof. Dr. Taciser Onuk’a armağan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bir kitap, bir armağan: Prof. Dr. Taciser Onuk’a armağan. 432 büyük sayfayla şekillenmiş, yayınlanmış.
Editörler var: Yrd. Doç. Dr. H. Feriha Akpınarlı, Yrd. Doç. Dr. H. Serpil Ortaç, (Dr.h.c.) Nail Tan, (Dr. H.c.) Hayrettin İvgin’den meydana gelen.
Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans Yayınlarının 26 ncısı olan kitap, editörler adına Yrd. Doç. Dr. H. Feriha Akpınarlı imzalı bir sunuşla devam ediyor, daha doğrusu başlıyor.
Bir yerinde, sunuşun bir yerinde, “Prof. Dr. Taciser Onuk’un emekliye ayrılması dolayısıyla dostları, meslektaşları ve öğrencileri, bir armağan kitap hazırlamayı düşünüp harekete geçtik. Sonuç olarak elinizdeki kitap ortaya çıktı”deniyor.
İçindekiler bölümüne, sayfalarına bakıyoruz. Gördüğüm ana başlıklardan, bölüm başlıklarından:
-Eğitim ve kültüre adanmış bir ömür,
-Sevgi, saygı yazıları ve anılar, yürek sözleri,
-Armağan makaleler,
Ayrıca, Taciser Onuk hocanın albümünden seçilen fotoğraflar, yıllar itibariyle ortaya çıkan, çıkarılan genel tablo, tablolar.
Prof. Dr. Taciser Onuk hoca, yüzlerce bilimsel kongreye, panele, toplantıya katılmış. Sunduğu bildirileriyle, bilgi ve deneyimlerini aktarmış. Onlarca kez Türkiye’nin temsilcisi olmuş, yurtdışında, başarılara imza atmış. O’nunla ilgili onlarca makale yazılmış, düşünce ve tespitler sayfalara aktarılmış. Kitabın 79 ncu sayfasında yeralan, Taciser Onuk hocaya yazılanların altında imzası bulunanlardan bazıları şöyle sıralanıyor:
-Prof. Dr. Kemal Abdullah, Handan Ağlargöz, Abdülkadir Akıl, Yrd. Doç.Dr. H. Feriha Akpınarlı, Yrd. Doç.Dr. K.Özlem Alp, Prof. Mustafa Aslan, İmran Baba, Mustafa Cöhce, Şebnem Ercebeci, Dr. Gönül Göktekin, Prof. Arsal İmer, Doç.Dr. Hanım Halilova, Sami Küçükusta vd.
Prof.Dr. Taciser Onuk: 1963 yılında Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Resim Bölümünde ön lisansını alıyor. Yüksek Lisansını 1980 yılında AÜ. Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi bölümünde tamamlıyor.
Sanatta yeterliliğini GÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Bölümünde 1986 yılında alıyor. Doktorasını Ankara Ü.DTCF Sanat Tarihi Arkeoloji Ana Bilim Dalında 1990 yılında yapıyor.
1986 yılında Mesleki Eğitim Fakültesinde Yrd. Doç. olarak çalışırken, 1987 yılında Mesleki Eğitim Fakültesinde Doçent unvanıyla çalışmaya başlıyor, 1992 yılında da yine Mesleki Eğitim Fakültesinde Profesör olarak görevini sürdürüyor. ***
Gülşen Şimşek’den: Kadınım
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kadın sorunlarıyla ilgili tespitlerin, kadınlarımız tarafından yapılması, ortaya konulması daha doğrudur.
Gülşen Şimşek, Payda yayıncılık bürosunda tanıdığım isim ve imzalardan biri. Hareketli, değerlendirme çabukluğu içinde olduğunu dışa yansıtan bir kalem sahibi.
Merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık içerisinde günyüzü gören 492 sayfalık bir kitap “Kadınım”.
Bir röportajlar serisi, arkasından kadınlarla, kadınlarımızla, kadın sorunlarıyla ilgili görüşlerini ortaya koyan isim ve imzaların görüşlerinin sayfalara aktarıldığı bir çalışma, bir yayınla karşı karşıya olduğumuzu görüyor ve anlıyoruz.
Mesleklere göre bir ayırım, bir sıralama yapılmış içindekiler bölümünde. Devlette görev yapanlar, halktan katılımcılar, kadın örgütleri, sanatçılar sendikalar, siyasiler yazarlar şeklinde bir ayırım sıralaması yapılmış.
Gülşen Şimşek imzalı bir sunuş var ilk sayfalarda. Bir yerinde: “Bu çalışma, sınırlı bir toplum katmanında, toplumumuzun kadına bakış açısının sınırlı bir yansıması olarak tasarlandı. Amacımız, kadın sorununa katkıda bulunmak, çağdaş kadının nasıl olması gerektiği üzerine düşündürmektir” deniliyor efendim.
Sorular bir genelleme içinde görünmekle birlikte, meslek sahiplerine göre bazı değişiklikler yapılmış. Örneğin doktorla yapılan röportaj sorularıyla, hâkimle yapılan röportaj sorularında farklılık var. Birkaç soru: Kadınlar günü nasıl algılanıyor?, Türkiye’de kadın kendisini yeterince ifade ediyor mu?, Gelişmiş ülkelerin kadınlarıyla Türk kadınını karşılaştırdığınızda, bir fark görüyor musunuz?, nelerdir?. vb.
Kendisiyle röportaj yapılanlardan (isimsizler de var); Akif Uğurlu, Zeynep Öksüzoğlu, Dr. Anıl Gümüş, Ülkü Önal, Prof. Dr. Leziz Onaran, Ülkü Günay, Durul Gence, Rüştü Asyalı, Leyla Polat, Ertuğrul Günay, Muhsin Yazıcıoğlu, Melda Bayer, Ufuk Uras, Prof. Dr. İ. Agâ Çubukçu, Hüseyin Atabaş, Işık Kansu, Prof. Dr. Mehmet Hengirmen, Gülşen Şimşek.vd.
Ahmet Özer’in bir soruya verdiği cevap arasında (S.433): Kadınlarla ilgili atasözlerinden birkaç örnekle sözümüzü sürdürelim:
-Er kocarsa koç olur, karı kocarsa hiç olur/At besle Avrat besleme/İtte vefa olur, avratta vefa olmaz/Kadın şerri, şeytan şerrine eşittir.
-“Kadın ile erkeğin toplumsal yerini günümüzde de, toplumların evrimleşme sürecinde aramak gerekir” (Hüseyin Atabaş)
Gülşen Şimşek: 1966 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Ü.Hukuk Fakültesi, Adalet Meslek Yüksek Okulundan mezun oldu. Değişik türlerdeki yazıları, değişik gazete ve dergilerde yayınlandı, yayınlanmaya devam ediyor. ***
Burdur’dan: Karamanlı Türküsü
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Doğup büyüdüğüm, ekmeğini, aşını yediğim Burdurla ilgili her türlü bilgi ve belge beni ilgilendirmeye devam ediyor. Burdurlu, onur ve gururlarımız Hamit Çine ve Salih Urhan hocaların araştırmaları ve yayınları, Burdur türküleri için ilk sırada yeralan kaynaklarımız.
Ankara’da yaşayan Burdur’un Karamanlı ilçesinden Murat Özmen hocanın, merkezi Ankara’da bulunan “Ürün Yayınları” arasında, 148 sayfayla Mart 2008’de günyüzü gören, yayınlanan “Karamanlılı Olmak” adlı kitabının 95 ve 96 ncı sayfalarında yeralan bir “Karamanlı Türküsü” var. Anılan türküyü aşağıya alıyorum, birlikte gözden geçirelim efendim:
KARAMANLI TÜRKÜSÜ
Karamanlının alt yanı dere,
Geliyor göğsünü gere gere,
Köpekler ısırmış her yanı bere.
*
Aman Karamanlı, yandım Karamanlı,
Senide seviyor üç beş delikanlı.
*
Karamanlının alt yanı kuyu,
Kuyudan alırlar buz gibi suyu,
Şu güzelin pek tatlı huyu.
*
Aman Karamanlı yandım Karamanlı,
Senide seviyor üç beş delikanlı.
*
Vallahi sarmecen göynek üstünden,
Soyunup goynumna girmeden keri.
*
Boynu boncuklu gelin,
Boynu boncuklu gelin.
*
Yayla dedikleri ne aman yayla,
İk-elim goynumda merhamet eyle,
Eğer sevilerim galırsa böyle,
Gabirde kemiğim ah çeker sene.
*
Boynu boncuklu gelin,
Boynu boncuklu gelin.
*
Koyun gelir kab’ardıca dayanır,
Sümbülün kokusu cana boyanır,
Güzel seven ilk akşamdan uyanır,
Severim güzeli korkmam ölümden.
*
Boynu boncuklu gelin,
Boynu boncuklu gelin.
*
Cavır gızı ne bakarsın kaleden,
At kendini kurtar beni belâdan,
Ne güzel yaratmış seni Yaradan,
Seni yaradanın ben de guluyum.
*
Boynu boncuklu gelin
Boynu boncuklu gelin.
*
İnci midir mercen midir dişleri,
Guduretten çekilmiş kaşları,
Bir omuzdan bir omuza saçları,
Sallandıkça döğer ince belini.
*
Boynu boncuklu gelin,
Boynu boncuklu gelin.
*
Sen bir padişahsın otur tahtında,
Ne ararsın burada ayak altında,
Sabah namazında seher vaktında,
Oğlan kıza nergiz verir gül alır.
*
Boynu boncuklu gelin,
Boynu boncuklu gelin.
***
Özkaynak Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ülkemizde pek çok dergi ve gazete yayınlanıyor. Bunlar içinde bize ulaşanlar var, ulaşmayanlar var.
Araştırmacı-Yazar Mustafa Nevruz Sınacı’nın bürosundan bize ulaşan ve Burdur Tefenni ilçesine bağlı (doğum yerim) Ece Köyü İsa Kayacan Kütüphanesinde demirbaş listesine pek çok sayısı kaydedilen Özkaynak Dergisinin 2009 yılına ait, 86 ve 87 nci sayıları masamda.
Aylık yayınlanan Özkaynak Dergisinin kimlik bölümüne bakıyorum. Gördüklerim;
Özkaynak. Aylık dergi. Ücretsizdir. Sahibi: Oğuz Altın. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Neslihan Başbuğ, Yönetim Yeri: Ataç -1 Sk. No: 5/3 Yenişehir-Ankara Tlf: 0312-431 73 01
Bu genel kimlik tespitinden, bilgi aktarımından sonra “Özkaynak”ın sayfalarına dönelim. Bazı başlıklar verelim:
-Niçin buradayız, neden beraberiz?.. İnsan nedir?., Ey insanlar..
-Farkında mısınız? (Cengiz Numanoğlu)
Özkaynak Dergisinin bir sayfasında yeralanların çoğunluğu, büyük harflerle diziliyor, böyle veriliyor. 86 ncı sayısının 32 nci sayfasında yer alan “Ben yerine sen desen” adlı, başlıklı şiirden, duygu bütünlüğü içinde sayfalara aktarılan dörtlüklerden:
Dünya Gülistana döner,
Ben yerine, sen desen..
Ne gam kalır, ne keder,
Ben yerine, sen desen..
*
İnsanlar birlik olur,
Yaşamda dirlik olur,
Benlik ahmaklık olur,
Ben yerine, sen desen.
Özkaynak Dergisi, bir çağrı ve davet bütünlüğü sunuyor. İbret ve uyarılar var sayfalarda yeralan. 87 nci sayının 36 ncı sayfasındaki ara başlıklardan biri: İlimden maksat: İnsanlığa hizmettir.. şeklinde verilişi, aktarılışı, yorumlanışı.
Hz. Mevlâna’dan 39, 40, 41, 42 ve 43 ncü sayfalarda verilenler (87 nci sayı) mısralar itibariyle anlamlılık içinde. Bunlardan:
Dünya dönüyordu;
Dünya küçülüyordu,
Her yerde hayat yükseliyordu,
Bir cazibe kâinatı içinde,
Her düzen Allah’a hamd ediyordu.. ***
Nasrattınoğlu Seyahatnamesinde:
Moldova ve Gagauzya
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun birbiri ardına yayınladığı ve “Nasrattınoğlu Seyahatnamesi” çerçevesinde yeralan kitapların bir başkası, “Moldova ve Gagauzya” adını taşıyor.
Büyük boy 222 sayfalık kitap uzunca bir önsözle başlıyor. Buranın girişinde, bir yerinde; “Biz, 1980 yılından başlayarak, dağılan SSCB’nin pek çok bölgesine gittik. Moldova ve Gagauz Yeri’ne ilk gidişimiz ise 1988 yılında oldu. Edindiğimiz izlenim o idi ki, bütün SSCB içerisinde en geri kalmış olan iki yer, Karakalpakistan ve Gagauziye’dir” deniyor. Sayın Nasrattınoğlu’nun tespitleri bu yönde efendim.
Sayfa 25’den: “Romanya’nın başkenti Bükreş’ten kalkan tren, 13 Ağustos 1991 sabahı, Ungheni’den Moldova’ya girdi. O dönemde halâ Sovyet egemenliği vardı. SSCB sınırından içeriye girecek olanlara, adeta kök söktürülürdü!.. Bu kez de öyle oldu. Bulunduğum kompartımana üç görevli birden girdiler! Biri pasaport kontrolü yaptı. Biri valizlerimi açtırıp baktı. Biri de önce bir deklarasyon doldurttu, sonra da, deklare ettiğim markları cebimden çıkartarak, teker teker saydı!.. Tren çok pisti. Tuvalette ne sabun, ne de kağıt vardı. Karasineklerle, sivrisinekler cirit atıyorlardı”..
Bunlar, İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun gözlemleri. O günlerin, o yılların SSCB yönetimindeki bir bölgenin fotoğraf kareleri olarak bugünlere ulaşıyor, ulaştırılıyor.
Nasrattınoğlu Seyahatnamesi içinde yeralan yayınlar, dünle bugün, bugünle yarın arasında kurulan çok önemli köprülerin oluşturucusudur. Bu yayınların önemi vardır, anlamı vardır.
Sayfa 189’a bakalım ve “Gagauz Türkleri’nin bahar bayramları” başlığı altındaki satırlardan bazı alıntılar yaparak devam edelim. Buyrun:
-“Gagauz Yeri Özerk Bölgesinin nüfusu 200 bin olup, bunun 170 bini Gagauz Türkü’dür. 30 bini ise Rus, Moldovan-Romen, Ukraynalı, Bulgar vb.dir. Başkent Komrat ile birlikte Volkaneş ve Çadır kentleri ve bu kentlere bağlı köylerden oluşan bir coğrafi yapı mevcuttur”.. 225 nci sayfada “Şair Mina Köse öldü” başlıklı bir araştırma ve değerlendirme var. Gagauzların sevilen şairi Mina Köse’nin “Dilim” adlı, 5 ayrı dörtlükten meydana gelen şiirinden iki dörtlük efendim:
Ana dilim, ana dilim,
Sensiz ben soluksuz gibi.
Gece gündüz sen aklımda,
Gagauz’un şu kanında.
*
Nice fidan gitmez köksüz,
Öyle insan olmaz, dilsiz,
Ben şükrederim dilime,
Ondan hoşluktur keyfime… ***
Bırak kalbin bende kalsın
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İstanbul’dan Mualla Tetik hocanımın geçmiş yıllarda yayınlanan, 96 sayfalık şiir kitabının adı:
-Bırak Kalbin Bende Kalsın.
Gazeteci yazar, şair ve araştırmacı dostumuz Ahmet Özdemir’in uzunca bir sunuşu var. Bir yerinde;
-“Yedi yılda Mualla Tetik, şiirin gül dikenli yollarında kilometreler katetmiş. Ölçülü şiirlerinde, duraklar, ayaklar, uyaklar yerli yerine oturur olmuş. En önemlisi, ahenkle, anlam birbirini bütünlemiş” deniyor. Ahmet Özdemir, edebiyatımızın önde gelen isim ve imzalarından olduğu için, tespitleri doğrudur, değerlendirmeleri gerçeklerle içiçedir.
Kitabın adı olan şiir 20 nci sayfada karşımıza çıkıyor. Buranın girişinde şöyle denilmekte efendim:
Biliyorum kalmadı hiçbir ümit,
İşte geldi o vakit,
Haydi git.. git!..
Sonu bilinmez bir geleceğin kucağına
Ruhumla git.. Aşkımla git.
Şiirin son mısrasında, “Ama, bırak kalbin bende kalsın” deniliyor. Israr olmasa da hatırlatılıyor.
Muallâ hocanın serbest tarzdaki şiirleri ağırlıkta bu kitapta. Duygu zenginliği var, anlatım bütünlüğü var.. Konu seçiminde sıkıntı hissetmeyişini de hemen anlıyoruz, arkasından kutluyoruz.
Sayfa 86’daki “Bir ışık ver” başlıklı, adlı şiirinin ilk dörtlüğüyle devam edelim. Buyurun:
Bir ışık ver gönlünün sıcağından,
Bir ateş gönder sevgi ocağından,
Bir yaşam ver analar kucağından,
Seni de mutluluk duvağı sarsın.
Şiirimizin bütünlüğüyle ilgili yaptığımız değerlendirmelerde, Mualla Tetik’lerin sayısının artmasını dileyişimizin doğruluğunu kaydediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
İSA KAYACAN’a AKROSTİŞ (Sadi Teltik)
İhtiyacı var size edebiyatçıların
Sayısız eser yazdın, binlerce sayfaların
Asil duruşlu, örnek, gazeteci-şairsin
*
Konu sıkıntın hiç yok, sen her şeye dairsin
Asıl mesleğin nedir, insanlara yardım mı?
Yalvaç, Tefenni, Bucak; Burdur senin yurdun mu?
Aklın, fikrin kitapla haşır - neşir olmaktır
Can-u gönüldensin hep, derdin Hakk’ı bulmaktır
Aşık oldum sendeki bu çalışma azmine
Nazım, nesir ne olsa, ölene dek yaz yine
* Sadi TELTİK (Nevşehir–20.12.2009) ***
Murat Özmen’den:
Sevgilerde buluşmak
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Murat Özmen.. Şair, yazar. Bunlardan öncede eğitimci. Bu arada hemşehrim olma özelliği de beni sevindiriyor, mutluluk veriyor.
Elimde bir başka kitabı var Murat Özmen hocanın. “Sevgilerde Buluşmak”. Denemelerden oluşmuş, şekillenmiş, sayfaları toparlanmış.
216 küçük sayfayla günyüzü gören kitabın ilk denemesi, anlatım bütünü “İnsanı sevmek” başlığının taşıyıcısı. Buranın ilk satırlarında;
-“İnsan, onurlu ve soylu bir varlıktır. Elden geldiğince onurlu ve insanca yaşamak ister. Ülkülerini ve amaçlarını gerçekleştirebilmek için, onurlu bir yaşam savaşı verir” deniliyor efendim.
52 deneme, anlatım ve değerlendirme bütünüyle karşılaşıyoruz “Sevgilerde Buluşmak” adlı kitapda. Bunlardan (bazı başlıklar):
-Uygar insan, sevgi güzellemesi, İnsanlık öldü mü?, İnanılır ve güvenilir olmak, anaların yüreği, çockular ölmesin, çocuk ve oyun, erdemli insan, Türk Milli Eğitim, Türkçe Eğitimi, Ozanların dünyası, Güzel sözler, Kitaplıklarımız, Kitaplar ve seçimi, Yaşlılık ve huzurevleri, Türklerde doğa sevgisi vd.
Şiirimizde taşlama, başlıklı deneme, anlatım bütünlüğü içinde verilenler sayfa 171 de başlıyor. Burada, “Nükte, taşlama ve yergi gibi sanatsal ürünler, insan ruhunun yelpazeleridir” diye söze başlanıyor, bazı örnekler veriliyor anlatım içinde. Bunlardan:
KAZAK ABDAL’DAN
Derince kazın kuyusun,
İnim inim inlesin,
Kefen dikmeye iğnesin,
Verenin de avradını…
BAYKUŞ GİBİ (Mehmet Artar)
Piyasa işçisi idi, sendikacı yaptılar,
İşçileri satınca, işverenler kaptılar,
Şimdi Belediye’yi karıştırıyor, her şeyi hile,
Velinimetini kötülüyor, zehirli dili ile.
ŞECERE (Mehmet Kemâl)
Dedenin adı Satılmış,
Babanın adı Satılmış,
Seninki Satılmış,
Ben senin sülâleni bilirim
Satılmış oğlu Satılmış. ***
Çoban Hüseyin Çemrek’ten:
Ozanlardan Hünkâra
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Çalışmalar, sonuçları.. Değerlendirmelerle ortaya konulanlar, zaman içinde önemlilik içine giriyor, anlam taşıyorlar.
Kısa AŞ-DER olan, Ankara Halk Aşıkları Kültür ve Araştırma Derneği Başkanı Çoban Hüseyin Çemrek çalışıyor, hep çalışıyor. Ortaya koydukları önemlilik içinde karşımıza çıkıyor.
AŞ-DER 2009 yılı başında, “Hacı Bektaş-ı Veli’nin Doğumunun 800. Yıldönümü” nedeniyle bir şiir yarışması düzenledi.
Bu satırların yazarı İsa Kayacan’da bu yarışmanın jüri üyeleri arasındaydı.
Değerlendirmeler, sonuçlanmalar ve Ankara’da, yurdun değişik yerlerinde düzenlenen törenlerle, dereceye girenlere ödüllerinin verilmesi, diğer etkinliklerle ortaya konulan kültürel faaliyetler sonundakilerin de toparlanmasıyla 76 sayfalık bir kitapçık-kitap ortaya çıktı, yayınlandı.
Aşıklar Bayramı törenlerinin sona erdiğine ilişkin bir sunuşla başlıyor söz konusu kitap. 23 Haziran 2009 tarihinde Nevşehir ili Hacı Bektaş ilçesinde Belediye Başkanı Ali Rıza Selpakoğlu’na yapılan ziyarette kayıtlarda yeralıyor, ifadeler cümleler arasında karşımıza çıkıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran’la, yine Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Danışmanı İbrahim Sarıtaş’ın AŞ-DER etkinlikleriyle ilgili görüşleri, görüşlerinin yeraldığı sayfalar var kitap içinde.
Arkasından bu satırların yazarı İsa Kayacan’ın biyografisi ve Ece Köyünde Akşam adlı, başlıklı şiiri 12, 13 ve 14 ncü sayfalarda yeralıyor.
Panel konuşmalarından bölümler verilmiş, “Gelenek taşıyıcılarına ait halk kültürü” alt başlığıyla 15 nci sayfada başlayan. Timur Yılmaz, Prof. Dr. Naki Selmanpakoğlu imzaları var buralarda.
Mahzuni Şerif Kültür ve Araştırma Derneği Başkanı Derya Mahzuni Demir’in yazdıkları da dikkat çekenler arasında yeralmakta.
Sonra şiirler, rumuzlarının karşılığı olan isim ve imzalar sayfalardaki yerlerinden bizlerle selamlaşıyorlar. Sıralanan isim ve imzalardan:
-Müslüm Koygun, Davut Cömert, Ali Gözütok, Abbas Yurt, İbrahim Gösterir, Metin Lökçü, Fikret Dikmen, D.Ali Sağlam, Haydar Kılıç, Hatice Şahin, Mehmet Erdönmez, Mehmet Özkeya, İbrahim Doğan, F. Bozdağ Zebuni, Sabri Dil, Gazi Barışcan, İmrahim İmer, Ozan Zebuni, Aslan Karabacak, Aşık Sefil Selimi, vd.
Arka kapakta yeralan “Türkünün savaşçısı”ndan bir dörtlükle noktamızı koyalım:
Omzunda sazı silah, sözü kurşundan hızlı,
Türkünün savaşçısı budur halkın ozanı,
Kaybolmuşa yön verir, sanki zöhre yıldızı,
Türkünün savaşçısı budur halkın ozanı.

Hiç yorum yok: