1 Haziran 2010 Salı

Şiirimizin usta kalemi,
Vedat Fidanboy’dan:
Kardelensin kalpte açtın
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yazanlar, yayınlayanlar. Şiirimiz için emek verip, cefa çeken, yol kat edenler. Kişilikleriyle takdir görüp, örnek gösterilenler.. Bunların karşısında, içinde yeralan, 1970’li yıllardan beri tanıdığım, çizgisinde hiç kırıklık bulunmayan şiirimizin usta kalemi, örnek insan, isim ve imza Vedat Fidanboy.
Ankara’dan seslenişiyle, yazdıkları yayınladıklarıyla takdir gören, alkışlanan Vedat Fidanboy’un yenilerde bir şiir kitabı geldi masama. İsmi: Kardelensin Kalpte Açtın.
Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 76 ncısı olarak 192 sayfayla okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan kitabın sayfalarında gezmek öyle kolay değil. Çünkü her şiirin okunduktan sonra, saatlerce düşünüp, ayrı bir değerlendirme yapılması gerekiyor.
Önsöz Hayrettin İvgin’e ait. Vedat beyin uzunca bir biyografisi, şiirlerini besteleyen 18 ayrı bestekârın isimlerinin sıralanışı. Vedat Fidanboy isminin geçtiği (yer verilen) kitaplar ve imza sahipleri. Birinci bölüm: Aşk ve sevgi üstüne. Bu bölümün başındaki dörtlük:
Kin ile nefretten arınırım ben,
Sevgiyi ruhuma sarınırım ben,
Harun’un malına dönüp bakmam da;
Mecnun’un aşkını kıskanırım ben.
Vedat Fidanboy, yazdıklarıyla, yayından önce dinlendirip, değerlendirmelerden sonra şekillendirdiği şiirleriyle, kendine özgü anlatımı ve sunuşuyla hep takdir almış, alkışlanmış bir şairimizdir.
Kardelensin Kalpte Açtın’ın ikinci bölümünde, Vedat Fidanboy için yazılan yazı ve şiirler yeralıyor. Üçüncü bölümde kendisinin başkalarına ithaf ettikleri (bunlardan ikisi de bendenize ithaf edilmiş, teşekkürlerimi sunuyorum), Dördüncü bölümde Atatürk’e sesleniyor, Beşinci bölümde “Çuvaldızlar-iğneler” duygu olarak, şiirler olarak verilmekte.
Vedat Fidanboy: 1944 yılında Kırşehir’de doğdu. Erzurum Nenehatun Kız İlköğretmen okulunu dışarıdan bitirerek öğretmen olan Fidanboy, çeşitli köy okullarında öğretmenlik yaptı. Sonra değişik kuruluşlarda çalıştı. Sanat ve edebiyat alanına, şiir ve öykü yazarak adım attı. Beş ayrı şiir kitabı yayınladı.
***
Burdur TSO’dan:
Ceviz Ezmesinin
TPE Tescil Belgesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Başlığımızdaki kısaltılmışın açılışı, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası. Bu odamıza yaptığım her ziyarette yeni ve geniş kapsamlı çalışmaların yansımasıyla karşılaşırım.
İki ayrı broşür var elimde, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası faaliyetlerini yansıtan. Birinci, “Burdur hayvancılığının bel kemiği yem sorunudur” başlığıyla karşımıza çıkıyor. Buradan, Burdur yem fabrikalarının atılıma hazırlandığını öğreniyoruz. Bu konuda, TSO Başkanı Yusuf Keyik;
-“Her sorunda olduğu gibi; yemcilik sorunlarına da çare arıyoruz. Soruna çare ise, sizsiniz, bunu biliyoruz. Bu yüzden, sorunun çözümüne birlikte gitmeliyiz” diyor.
Şiirimsi bir anlatım var “Biz bize lazımız” başlığıyla verilen. Bunun bir dörtlüğü:
Bugün var, yarın yok değiliz,
Burdur sevdamız, baş tacımız,
Yardan ve serden geçici değiliz,
Ve Burdur’dan göçücü de değiliz.
İkinci broşür “Burdur Ceviz ezmesi” adıyla karşımıza çıkıyor. Bu broşür içinde, Türk Patent Enstitüsü (TPE’den) Burdur’a has ürün olduğuna ilişkin tescil belgesi alınan Ceviz Ezmesiyle ilgili detaylı bilgi veriliyor. TPE’nin coğrafi işaret tescil belgesinin genel görüntüsü yanında, bilgilerin arasında;
-“Burdur ceviz ezmesi, içerdiği fosfor ve kalsiyum nedeniyle zihni yorgunluğu giderir, kemik ve dişleri güçlendirir. Potasyum açısından zengin olan ezme, sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gereklidir/Cevizin beyin sağlığına olumlu katkı sağlamasının yanı sıra kalp ve kolesterol için de vazgeçilmez bir meyve olduğu unutulmamalıdır.
Ceviz sadece ileri yaştaki bireyler için değil, gelişme çağındaki çocuklar için de tüketimi gerekli bir meyvedir. Bu bakımdan ceviz, Burdur Ceviz Ezmesi içerisinde doğal hali ile bulunduğu için bu tatlının gün içerisinde yenilmesi, vücudun ihtiyacı olan cevizin alınmasını sağlayacaktır” denildikten sonra, irmiğin Burdur yöresindeki un fabrikalarından temin edildiği ve ince irmik kullanıldığı anlatılıyor.
İrmiğin taze, nemsiz ve kuru olması gerektiğinin altı çiziliyor. Bayatlamış veya nemli irmiğin ezmenin lezzetini bozacağı, hatırlatılarak, şekerin Burdur Şeker Fabrikası ürünü olmasının tercih edildiği bilgisi veriliyor.
Kısa adı TSO olan, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası önemli ve kalıcı hizmetlerin altına imza atmaya devam ederken, gündemlerinde “Burdur Şiş” için de TPE tescil belgesi alınabilmesi çalışmalarının bulunduğu bilgileri bize ulaşıyor ve sevindiriyor. ***
İnsan Vatanını Sever

Prof. Dr. İSA KAYACAN
Doğrudur. İnsan vatanını sever, sevmelidir. Elimde başlığımızın adıyla, ifade edilişiyle yayınlanmış bir kitap var.
Dr. Şemsettin Küzeci tarafından bana ulaştırılan yayınlar arasında yeraldı bu kitap.
“İnsan Vatanını Sever” adlı kitap, 14 Temmuz 1959 Kerkük Katliamının 50. yılı nedeniyle yayınlanmış, günyüzü görmüş.
İç kapağın altında; “1920’den buyana kendi vatanlarında uğradıkları 20’ye yakın katliamda hayatlarını kaybeden Türkmen şehitlerinin aziz hatırasına” notu bulunuyor.
Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği tarafından hazırlanan kitabın takdim yazısı, Irak Türkmen Cephesi Başkanı, Irak Ulusal Meclisi Kerkük Milletvekili olan Sadettin Ergeç imzası bulunuyor:
Önsöz ise, Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilci Vekili Sadun Köprülü’nün efendim. 6 nci sayfada başlayan Irak’taki Türk varlığının tarihçesi başlığı altındaki bilgiler arasına, bazı mısralar da yerleştirilmiş. Uzayıp giden şiirler, şiirli anlatım duyguları. Bunlardan:
Kerkük’üm, mahmur Kerkük,
Tarihte meşhur Kerkük,
Barını yadlar yiri,
Bağvanı mağdur Kerkük.
1959’dan başlayarak verilen şehitlerin fotoğraflarının yeraldığı sayfalar kitabın arka sayfalarına yerleştirilmiş. İbret verici bir tablo, tablolar oluşturulmuş.
Değişik imzalı yazılar, yorumlar, hatırlatmaların da sıklıkla yeraldığı sayfalarda imzaları görülenlerden:
Kerkük faciasına ağıt (A.Rıza Alaslan), 1959’un Temmuz bayramı (Mustafa Gökkaya), Kerkük katliamı (Ayhan İnal), Bir Türkmene Ağıt (Ali Akbaş), Altunköprü Katliamı (Osman Oktay), Altunköprü Şehitlerine (Sadun Köprülü), Kerkük Katliamı (Nejdet Koçak), Kerkük gecesi (Galip Erdem), Irak’ta Kerkük şehri, kara neft akar nehri (Nuri Gürgür), Tarihin İzi (Nevzat Köseoğlu), Kerkük Türktür Türk kalacaktır (Nefi Demirci), 50. yıldönümünde Kerkük katliamı (Prof. Dr. Suphi Saatçi), Kerkük ağıtı (Yavuz Bülent Bakiler), Kerkük için (Şemsettin Küzeci) vd. Sayfa 109’daki Şemsettin Küzeci imzalı şiirden:
Kerkük için arzular al kanlara boyandı,
Ne gül kaldı ne çiçek; ne dağ başında karlar,
Ne güvercin ne kumru, ne millet seven erler,
Kıyım aştı haddini, bıçak göğse dayandı.
*
Kerkük için serpildi topraklara yüreğim,
Ellerimde zincirler sıkı sıkı büküldü,
Gökyüzünden yıldızlar bir dağ gibi söküldü,
Işıldadı gözümde pembe-yeşil dileğim. ***
Mehmet Kıyat’tan: Şiirse bekler beni
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Yine benzer bir girişle başlamak istiyorum: Merkezi Ankara’da bulunan “Doku sanat galerileri” (kuruluşu) aracılığıyla bana gelen kitaplardan biri. Mehmet Kıyat’ın “Şiirse Bekler Beni” adının taşıyıcısı.
Merkezi Ankara’da bulunan “Mutluson Yayınları” arasında günyüzü görmüş.
96 sayfayla şekillenen, yayınlanan kitabın ilk sayfalarından birinde “Kurbağa nallamak” ve “Kuş beyinli” adlarında mısralar var. Bunlar:
Kurbağa nallayarak geçirmiş yaşamı,
At nerden bilsin pezevenk.
*
Kuş beyinli bencilliğe düşmüş,
Erdemsiz erdemsiz geziyor ortalıkta.
Mehmet Kıyat ele aldığı konular üzerinde çalışırken, kalemini oynatırken zorlanmıyor. Anlaşılır bir üslupla ortaya koyuyor, sayfalara aktarıyor görüşlerini.
Kitabın adı olan “Şiirse bekler beni” başlıklı şiirde: “Şiirse bekler beni gecemi aydınlatıp/Güneşine sarılarak sonsuzluğun umutla/ Bin yıllık özlemini ısıtarak yüreğimin/Sözcükler, tümceler ortamı, içime sığmayan güzelliğin” diye devam ediyor.
Mehmet Kıyat imzasında, şiir isimleri, mısraların getirdikleri, dikkatle üzerinde durulduğunda, verilmek istenilenin “en iyisi” oldukları konusunda fikir birliklerinin olacağını söylemeli, kaydetmeliyiz. Sayfa 49’dan:
Kazan kaldırmadan yaşayıp,
Mutlandım diyemezsin çocuk.
*
Kafayı yemiş bu adamlarla,
Yaşamın elinden tutamayız.
Yazmak, yayınlamak. Yıllarla birlikte varılması gereken noktalar, ortaya konulması gereken başarı grafiği, Mehmet Kıyat ismiyle bütünleşmişlerdir. Ustalarımızdan bir imzanın Mehmet Kıyat’la ilgili görüşleri:
-Kırk yıllık dostum ozan Mehmet Kıyat, Türk şiir akımının sessiz ve derinden giden bir ozanı. O’nun şiiri, özgün ve imge ağırlıklıdır. Yalın ve içten bir duyarlıkla toplumsal, gerçekçi konulardan yana olmuştur şiirlerinde. (Mahmut Makal). Sayfa 65’deki Mehmet Kıyat mısralarından:
Düzmece mutluluklar pazarında,
Bir sırıtış gibi geçiyor günler.
*
Karıncan kanatlanmasın güzelim,
Ölümüne davul çalar bu aymazlar. ***
Sevgi Yolu-81
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hangi sevgi yolunun 81’i? Merkezi Manisa ilimize bağlı, Salihli ilçesinde bulunan aylık, kültür ve sanat dergisi olarak yayınlanan “Sevgi Yolu” Dergisinin Ocak-Şubat 2010 aylarına ait 81 nci sayısından sözetmek istiyorum efendim.
Sevgi Yolu Dergisinin kurucusu (merhum): Mustafa Aydın. Ay Yayınları adına sahibi ve yazı işleri müdürü: Gündüz Aydın. Genel Yayın Yönetmeni: Deniz Şahinoğlu.
Türkiye’nin değişik yerleşim birimlerinde 20, Almanya ve Azerbaycan’da (birer) iki temsilcisi bulunuyor Sevgi Yolu Dergisinin.
Yazışma adresi P. K. 36 Salihli-Manisa olan Sevgi Yolu Dergisinin elimizde bulunan 81 nci sayısının 48 sayfalık genel görünümü içine girip, bazı örnekler verelim dilerseniz:
Sevgi Yolu Dergisinin 81 nci sayısında isimleri geçen şair ve yazarlardan (bazıları) bir sıralamayla devam etmek istiyorum: Gündüz Aydın, Deniz Şahinoğlu, Melahat Ecevit, Aysel Al, Baki Yıldırım, Vedat Fidanboy, Ünal Şöhret Dirlik, Ahmet Şahinoğlu, Nusret Turan, Şükrü Öksüz, Ömer Erhalim, Abdülkadir Güler, Nurdane Uzun, Nurettin Göktepe, Ahmet Canbaba vd.
İç kapakta, Necip Fazıl Kısakürek ve Nazım Hikmet Ran imza ve fotoğraflarının (şiirlerinin)yan yana getirildiği Sevgi Yolu Dergisinin 81 nci sayısından, (şiirlerinin) yan yana getirildiği Sevgi Yolu Dergisinin 81 nci sayısından, şiirlerinden örnekler verdiğimiz isim ve imzalar:
AZ SONRA (Gündüz Aydın)
Yüreğime kar düşse, benimle üşür müsün?,
Sana gelmem zorlaştı, günler bitiyor şimdi,
Verilen süreleri, yarına taşır mısın?
Saatin tik takları bana yetiyor şimdi..
UNUTTUM SANMA (Melâhat Ecevit)
Unutulmuş ne varsa, unuttum sanma,
Unutmak, sevmekten daha acıdır,
Gönülden sildiğin, takvime kanma,
Hatıralar medyum, izler falcıdır.
DANDİNİ (Vedat Fidanboy)
Her şey tuhaf oldu bu son yıllarda,
Şarkılar dandini, sözler dandini.
Bir garip vuruyor mızrap tellere,
Makamlar dandini, sazlar dandini.
GÜLLER DERDİM (Ömer Erhalim)
Gönül bahçesinde seyran eyledim,
Tevhidin gülünü derdim yarenler.
Muhammed kokusun gülden almışım,
Katında postumu serdim yarenler.. ***
Kayseri’den: Yeniden Diriliş Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kayseri ilimiz merkezindeki, kültürel faaliyetler, sanat ve edebiyat çalışmaları, diğer illerimiz ve öteki yerleşim birimlerinde pek görünmüyor, örnek olarak gösterilmiyor, gösterilemiyor.
İnce uzun boyu, yakışıklı görünümüyle, ortalama 36 sayfayla gün yüzü gören, yayınlanan ve okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan “Yeniden Diriliş” kültür dergisinin iki sayısı masamda. Bu dergi, Kayseri’de aylık yayınlanan bir başka dergi “Erciyes” postasıyla bana ulaşıyor, ulaştırılıyor. Teşekkürlerimi sunuyorum.
Yeniden Diriliş Dergisinin Ocak 2010 ayına ait 61 nci, Şubat 2010 ayına ait 62 nci sayılarının sayfalarına dönelim. Önce derginin kimliğine bakalım efendim:
Sahibi ve yazı işleri müdürü Alim Gerçel, Genel yayın müdürü: Alpaslan Gerçel, Genel sanat yönetmeni: Aysel Fındık, Teknik müdür: Hayriye Gerçel, Büro ve dağıtım: Tuğrul Gerçel. Yazışma: P.K.138 Kayseri.
“Yeniden Diriliş”in her iki sayısında isim ve imzaları bulunanlardan bazılarının sıralanışı şöyle:
Alim Gerçel, Zübeyde Gökbulut, Mehmet Köylüoğlu, İsa Kayacan, Sami Yavrucuk, Semra Meral, Emin Zeybek, Mustafa Bilir, M. Halistin Kukul, Oğuz Çetinoğlu, Yılmaz Aslan, Ahmet B. Ercilasun, Kâzım Poyraz, Halil Gülel.
Bazı başlıklar (imza sahipleriyle de) devam edilen dergiler içinden:
-Necip Fazıl ve Çile (Emin Zeybek, S.62), Melâhat Ecevit’in şiir dünyası (İsa Kayacan, s.62), Türk Olmak (Ahmet B. Ercilasun, S.62),
Yeniden Diriliş Dergisinin 62 nci sayısının 33 ncü sayfasında yeralan, Manisa’dan Kâzım Poyraz’ın “Yavrum” adlı, başlıklı şiirinden:
Bayrağımın o al rengi,
Al akar şehidin kanı,
Sev yavrum toprağını,
Bir gün nöbet gelir sana..
*
Denizlerde ve karada,
Dalgalansın hep orada,
Ereriz onla murada,
Bir gün nöbet gelir sana
İSTİKLAL GAZETESİ: 16 normal sayfayla, Kayseri’de aylık yayınlanan “İstiklâl” Gazetesi, seçkin araştırma ve yazılarıyla, yorumlarıyla dikkat çekmeye devam ediyor. 67 nci sayısı masamda anılan gazetenin.
Sahibi ve yazı işleri müdürü: M. Emin Batur, Genel yayın yönetmeni Abdülmecit Avşar efendim “İstiklâl” Gazetesinin. ***
Türk’e gözaltı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Erdoğan Asılyüce dostumuzun masamızda yeralan geçmiş yıllarda yayınlanmış kitaplarından biri daha: Türk’e Gözaltı.
150 sayfayla İstanbul’da Yesevi Yayıncılık arasında günyüzü görmüş. Sunuş Timuçin Mert’e ait. Önsöz Erdoğan Aslıyüce imzalı. İlksöz ise Metin Hacı Mustafaoğlu’nun.
11 nci sayfadaki bölüm başlığı: Fransızlar tarafından Türk Birliği isteğinin soruşturulması.
Olivier Roy kimdir? sorusunun altında yeralan bilgilerden:
-“Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı Erdoğan Aslıyüce ile söyleşide bulunan Olivier Roy, 1949 yılında Fransa’nın La Rochelle şehrinde doğdu” şeklinde devam eden bilgiler sıralanıyor.
Uzunca bir söyleşi. Erdoğan Aslıyüce’nin soruları, O. Roy’un cevapları.
Sonra bir başka röportaj. Frederique-Jeanne Besson ile.
Bu arada, kitabın içinde yer alanlardan bazı satırbaşları nakledelim (yukarıdakiler dışında) demek istiyorum efendim:
- Türk gençleriyle Türk Birliği üzerine konuşma,
- Mahtumkulu yayın birliği,
- Mahtumkulu ile görüşme,
- Türk kültürünün Tunus’ta bıraktığı izler,
- Doç. Dr. M. Öcal ile görüşme,
- Türkler Mısır’da yanlış tanınıyor,
- Muhammed Harb kimdir?,
- Öksüz kalmış Türk yurdu,
- Nadya Yuguşeva ile görüşme vd.
F.J Besson ile yapılan söyleşi, sohbet sırasında ortaya konulan değişik soru ve cevaplar var. Yer yer Erdoğan Aslıyüce açıklamalarda bulunuyor. Örneğin, 59 ncu sayfadaki ara başlık “Katliamlar” la birlikte sayfada yeralanlardan:
Buralarda büyük katliamlar olmuş. Meselâ Özbekistan’da 1929-37 döneminde katledilen insan sayısı 6 milyon. Bütün aydınlar katledilmiş. Ben kısa kısa “Yesevi’nin Gönül Penceresi” bölümünde orada katledilenlerden bahsediyorum. Türk okuyucusu da bilmiyor bunları. Meselâ burada “Ey Türk oğlu” diyor. Bak 1917’den sonra:
“Kimin oğlusun düşün
Gözünü aç, dünyayı gör.
Sönmekte olan ateşleri yak.
Toprak altında yatan atanı unutma!..
Sen Türksün, esirliği kabul edebilecek misin?” diyor.

Hiç yorum yok: