13 Ocak 2011 Perşembe

Türk Yurdu Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dilde, fikirde, işte birlik.. Yakışan bir cümle, doğru, olması gereken birlik şekli. Türk fikir hayatında 99.yıl içinde bir dergi: Türk Yurdu.
30 ncu cilt içinde, zirveye çıkıp, bağdaş kurup oturan, oradan, oralardan seslenen Aralık 2010 ayında 280 nci (641) sayısıyla, okurların karşısına çıkan, çıkarılan bir dergi: Türk Yurdu. 
Türk Ocakları Genel Merkezinin aylık yayın organı. 280 nci (641.) sayısıyla göz dolduran Türk Yurdu’nun sahibi: Galip Tamur. Genel Yayın Müdürü: Prof. Dr. M. Çağatay Özdemir, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Prof.Dr. Necmeddin Sefercioğlu.
Yayın kurulu var, Akademik danışma ve hakem kurulu var değişik isim ve imzalardan oluşan. Genel Merkez adresi: Türk Ocağı Cad. Prof. Dr. Osman Turan Sokağı, No:1 Balgat-Ankara. İdare yeri: Sezenler Cad. No: 4-2 Sıhhıye-Ankara.
Türk Yurdu Dergisinin elimizdeki, masamızdaki sayısında imzaları bulunanlardan bazıları:  Nuri Gürgür, Mehmet Macit, Özcan Yeniçeri, Orhan Kavuncu, Recep Kök-Üzeyir Aydın, Hilmi Demir, Necati Cemaloğlu, Feyzullah Eroğlu, Mustafa Asım Mutlu-Müslüm Işıklar, Levent Bayraktar, Vedat Bilgin, Erhan Afyoncu, Mustafa Aksoy, Fahri Atasoy, M. Nihat Malkoç, Yücel Hacaloğlu, Ayşe D. Kuşçu, A.Filiz Avşar, Ömer Özcan, Haberler… Haberler..
Dergi içindeki, Türk Yurdu’nun 280 (641) nci sayısındaki yazılardan, imzalarıyla bazı alıntılar yapalım efendim:
-Tutuklu sanıklar ve avukatları, duruşmaları Kürtçülük gösterisine dönüştürmek istiyorlar. Tamamı Türkçeyi iyi konuşan sanıklar, ifadelerini Kürtçe vermekte direniyorlar (Nuri Gürgür, Sayfa:3)
-Milliyetçilerde milletlerine yönelik feragat ve fedakârlık duyguları daha baskındır (Özcan Yeniçeri-Sayfa:7)
-Türkçe konuşan ülkeler onuncu zirvesinde yayınlanan bildirinin birinci maddesi Kırgızistan’a desteklerini sürdüreceklerini teyit etmektedir (Orhan Kavuncu, Sayfa:12)
-Nurettin Topçu’yu Türk düşünce geleneği içerisinde konumlandırmak, onu anlamak ve kültürümüzün sürekliliğini kavramak açısından elzemdir (Levent Bayraktar-Sayfa: 52)
- Fikirler, düşünen insanların sadece eserleri değil, aynı zamanda onların varoluşlarını ifade ediş biçimleridir (Vedat Bilgin)
- Bir ülkenin düşünen, münevver insanları çok büyük bir zenginliktir bizler için (M. Nihat Malkoç, Sayfa:66)
- Bir Kasım da kaybettiğimiz Ömer Öztürkmen, mütevazı tavrıyla, merhametliliğiyle, güçlü kalemiyle, üslup sahibi kişiliğiyle, günümüzde gittikçe azalan vefa duygusunun enginliğiyle örnek bir insandı. (Yücel Hacaloğlu, Sayı: 69)
***
GÜNÜN SÖZLERİ VE BİR DUYURU:
1- Halkın hizmetkârı olmak en büyük rütbedir. (Süleyman Tapsız, Burdur Valisi)
2- Yerel Basın zor şartlar altında hizmet vermeye çalışır, ancak samimidir. (Müslüm Arslan, Burdur- Bucak Cumhuriyet Başsavcısı)
3- Güneykent Mahallesi 94008  Ceviz sok. No:1/9 Toroslar/ Mersin adresindeki Alevi Kültür Derneği kitap ve dergi bağışlarınızı bekliyor.
***
İsmet Tahtacıoğlu’nun Sevinç Atan’la yaptığı röportajdan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Röportaj diyelim, söyleşi diyelim, bu iki kelimeden hangisini tercih edersek edelim, karşılıklı konuşma, konuşan kişiden önce, konuşulan kişinin söylediklerinin bir araya getirilmesi, toparlanması önemlidir.
İsmet Tahtacıoğlu’nun, şair-yazar ve araştırmacı Sevinç Atan’la yaptığı bir röportaj dikkatimi çekti. “Birharf.net” adlı e-dergide yayınlanan uzunca bir röportajdı bu.
Sevinç Atan hanımın 1947 yılının 9 Eylül günü İzmir’de doğduğunu öğreniyoruz. Bu günün İzmir’in kurtuluş günü olması bakımından Sevinç hanımın doğum günü ayrı bir önem taşıyor.
Orta Okul 2. sınıftan itibaren şiir ve düzyazılarıyla çevrenin, kamuoyunun dikkatini çekmeye başlayan Sevinç Atan, Ege Telgraf ve Ege Ekspres gazeteleriyle, Yelpaze Mecmuasındaki şiir ve denemeleriyle okurlarıyla buluşuyor. 1966 yılında PTT Telgraf Müdürlüğünde göreve başlıyor. Daha sonra memuriyetten ayrılıyor.
İsmet Tahtacıoğlu’nun ilginç sorularına, ilginç cevaplar vermeye devam eden Sevinç Atan’ın, 2002 yılında sanat ve edebiyat dünyasındaki yerinden seslenmeye başladığını öğreniyoruz. Aktif olarak 48 yıldır, sanat ve edebiyatın içinde olduğu hatırlatmasıyla, Sevinç hanımın bu alandaki kıdemliliğini görüyoruz.
Sevda Köşe Başında, adlı şiir kitabı yanında, değişik bestekârların bestelediği beş yüzden fazla şiirin altına imza attığını görünce, şaşırıyor, tebriklerimizi sunuyoruz. Bunlardan üçü tango, biri çocuk şarkısı ve 31 tanesinin de TSM dalında olmak üzere  35 adedinin TRT Repertuarındaki yerini aldığını sevinçle, gururla öğreniyoruz.
İsmet Tahtacıoğlu’nun, Sevinç Atan’a soruları sürerken, Sevinç hanımın cevapları da birbiri ardına geliyor. Şiir ve şairle ilgili soruya verilen cevaplar:
-Bence şiir, hayata dair her duygunun, belli bir ses ahengi ve anlatım güzelliği içinde dile getirilmesi sanatıdır. Yazdıklarıyla okuyucuyu etkilemeyi, duygulandırmayı, kalıcı olabilmeyi başarabilen kişi şairdir.
Şiire gönül vermiş gençlere Sevinç hanım, “Okumalarını, araştırmalarını” öneriyor. “şiirde kalıcı olabilmek, uzun ve yorucu bir çalışma sürecini, sağlam bir bilgi birikimini gerektirir” diyor.
Türk sanat musikisinin bugünkü durumuyla ilgili görüşlerini de sıralayan Sevinç Atan; “Müziğimizde bir takım yeni atılımlar olduğunu görmenin, duymanın mutluluğu içinde olarak, biraz daha iyimserim” dedikten sonra, “TRT Radyo Nağme ve TRT Müzik kanalıyla yeni eserlere yer veren program yapımcıları, yeni eserleri okuyan değerli sanatçılar sayesinde TSM’nin yeniden can bulacağına inanıyor ve mutlu oluyorum”la noktasını koyuyor.
Böyle bir röportajı gerçekleştirdiği için İsmet Tahtacıoğlu’nu kutluyorum. Sevinç hanımın; “Ben, kendi yazdığım şiirleri zaman zaman önüme serer, üzerinde uzun uzun düşünür, eleştiriler yaparım” deyişini de takdirle karşıladığımı ifade ederek, noktamı koymak istiyorum efendim. Sevinç Atan’ın bugüne kadar aldığı ödül sayısı 37 olarak ifade ediliyor.**
TRT Ankara Radyosu TSM Ses Sanatçısı:
Zeki Topçuoğlu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Musiki alanındaki beğeni ve zevkleriniz farklılık gösterebilir. THM sevenler yanında, TSM sevenlerin de bulunduğunu, bulunabileceğini kabul ederiz. Hatta her ikisi için tutkun, sevdalı olanlar bile vardır. Örneğin bendeniz, her ikisi için sevdalıyım. Ama laf aramızda, THM’ye karşı birazcık yakınlığım fazla.
Bir vesileyle tanıştığınız ses sanatçıları. Zaten onların sesiyle, yıllar önce tanışmışsınızdır. O sanatçılar sizin için bir dosttur, sıcak ses ve el sahibidirler
Zeki Topçuoğlu, TSM alanında kendini yetiştiren, kulaklarımızda ismi ve seslendirdiği eserlerle yereden, sevdiğimiz, gelecek için daha büyük başarılara imza atacağını inandığımız bir sanatçımız efendim.
Zeki Topçuoğlu’nun TRT-Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu’nun 107 arşiv seri  numaralı, “Türk Sanat Müziği –Zeki Topçuoğlu solo albümler serisi”nde çok güzel parçalar yeralmış. Zeki Topçuoğlu’nun yakışıklı fotoğraflarıyla da karşılaşıyoruz bu albümün sayfalarında.
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in üç paragraflık bir (sunuşu)var sayfalardan birinde. Burada sayın Şahin: “Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu olarak ‘sesli, yazılı ve görsel Müzik Arşivi’mizden seçtiklerimizi siz değerli müzik severlerin hizmetine sunmaya devam ediyoruz-Zeki Topçuoğlu’nun bu albümünü zevkle dinleyeceğinizi umuyoruz”diyor.
Merkezi İstanbul’da bulunan “Ulus Müzik” firması çalaşması olarak ortaya çıkan, çıkarılan bu çalışmaların kalıcılığının bulunması bakımından önem taşıyan, anlam taşıyan bir yayın hizmeti ortaya konuluyor.
TRT’nin Müzik Dairesi Başkanlığının solo albümler serisindeki bu çalışmanın Koordinatörü: Cihat Gencer, Kayıt Stüdyosu: Ankara Radyosu, Albüm hazırlık: Kader Kaysı, Tasarım ve uygulama: Tunç Elmacıoğlu. Müzik Dairesi Başkanlığı Audio Yayınları: 150.
Zeki Topçuoğlu (Solo albümü serisi) içinde yeralanların sıralanışı: 1-Acem kürdi peşrevi (Beste: İsmail Hakkı bey, Makam: Acem Kürdi), 2-Bir vefasız yare düştüm hiç beni yad etmiyor (Beste: Selanikli Ahmet efendi, Güfte: Anonim, Makam: Acem Kürdi), 3-Şimdi anladım neden bana küstüğünü (Beste ve Güfte: Arif Sami Toker, Makam: Acem Kürdi), 4- Ud taksimi: Ali Osman Güngör, Makam: Acem Kürdi), 5- Sönmesin ışıklar yüzün görünsün (Beste: Teoman Alpay, Güfte: Halit Çelikoğlu, Makam: Acem Kürdi), 6- Klarnet taksimi (Klarnet: İsmail Oytun, Makam: Rast), 7- Gönlümün ezhar içinde gül gibi dildarı var (Beste: Fehmi Tokay, Güfte: Anonim, Makam Rast), 8- Bir gönlüme bir hal-i perişanıma baktım (Beste: Tatyos efendi, Güfte: Ahmet Rasim bey, Makam: Rast), 9- İçime hep hüzün doluyor (Beste-Güfte: Yıldırım Gürses, Makam: Rast), 10- Her tel saçı bir ter dudağın değdiği yerdir (Beste: Kaptanzade Ali Rıza bey, Güfte: Anonim, Makam: Kürdilihicazkâr), 11- Gül yüzünde güller solsa ağlarım (Beste-güfte: Erol Sayan, Makam: Kürdilihicazkâr), 12-Tez geçsede her sevgide bin hatıra vardır (Beste: Selahattin İnal, Güfte: Necdet Atılgan, Makam: Hüseyni), 13-Meşeli dağlar meşeli (Türkü, Makam: Hüseyni), 14- Her halinle, her şeyinle güzelsin (Beste: Erol Sayan, Güfte: Mehmet Erbulan, Makam: Muhayyer), 15- Gideceğim gurbet eldir, ya gelinir, ya gelinmez (Türkü, Makam: Muhayyer), 16- Sarı gülüm var benim (Türkü, Makam: Uşşak).
Zeki Topçuoğlu:1957 yılında Ankara’da doğdu. Müzik çalışmalarına Ankara’daki çeşitli dernek ve kuruluşların musiki çalışmalarına katılarak başladı. 1986 yılında TRT Erzurum Radyosunun açmış olduğu “Yetişmiş ses sanatçısı” sınavında başarılı oldu ve aynı yerde bu göreve başladı. 1993 yılı başına kadar Erzurum’da çalışan sanatçı, 1993-1997 yılları arasında TRT Müzik Dairesi Başkanlığı TSM Uzmanlığı ve Ankara Radyosu ses sanatçılığı görevlerini birlikte yürüttü.
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünü ve daha sonraki yıllarda da Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinin Halkla İlişkiler, Sosyal Bilimler ve İdaresi bölümlerini bitirdi. Evli olan sanatçı halen Ankara Radyosunda TSM ses sanatçısı olarak görevini sürdürüyor.
***
Dr. Nedim Uçar’dan: Gönlümün ırmakları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Eskişehir’den seslenen, şiirimizin usta isim ve kalemlerinden 1.sınıf Emniyet Müdürü olarak yıllarca başarılı hizmetlerin altına imza atan Dr. Nedim Uçar’ın “Gönlümün Irmakları” adlı, 214 sayfalık dörtlüklerinden oluşan kitabı masamda efendim.
İltifat dolu cümleleriyle imzalayıp gönderdiği kitaplarıyla, sanat ve edebiyat dünyamızdaki yerinden, Eskişehir’den seslenen Dr. Nedim Uçar’ın yazdıkları, yayınladıkları takdir görüyor, alkışlanıyor. Tebriklerimle, uzun soluklu bir alkışlama da benden.
Dörtlük yazmak, duygularını dörtlükle sınırlı tutarak ortaya koymak, koyabilmek zordur. Dr. Nedim Uçar bu “zor”un altından başarıyla kalkmış, kalkabilmiş şairlerimizin başında gelmektedir, yer almaktadır.
Kitap içinde, ilk sayfalarda Dr. Nedim Uçar’ın biyografisiyle ilgili bilgiler, arkasından, kendisiyle ilgili görüşlerini ifade edenlerin birer- ikişer cümleleri. Dr. Nedim Uçar’ın sevilen, takdir edilen bir isim ve imza olduğunu (biliyoruz) buradan da anlıyoruz.
Dörtlüklerinin şekil özelleri hakkında da bilgi veren Dr. Nedim Uçar; “şiirlerinde duygu yoğunluğu ve anlam bütünlüğünü yaşayan şair” olarak biliniyor. Tabiat konulu dörtlükler yanında, duygusal konulu dörtlükler, Türk büyüklerine duyduğu sevgi konulu dörtlükler, Ölüm konulu dörtlükler, Hayat hakkındaki düşüncelerini belirttiği dörtlükler, Dini tasavvufi dörtlükler, Sosyal içerik taşıyan dörtlükler, şeklinde bir sıralamayla karşılaşıyoruz. Sayfa 33’de başlayan dörtlüklerden ikisi:
İLKBAHARDA KIŞLARIM
Bozkırın sabahında güne sensiz başlarım,
Kirpiklerin ucundan süzülür gözyaşlarım,
Sen güller arasında mutluluğu tadarken,
Ben dikenler içinde ilkbaharda kışlarım…
***
MEVSİMLERİN İÇİNDE
Mevsimlerin içinde en taze baharımsın,
Haziran’da güneşim, Eylül’de rüzgârımsın,
Aldığım her nefeste sevincim efkârımsın,
Hayatı paylaştığım, Emsal’imsin, karımsın.
***
Dr.Nedim Uçar’dan: Sılaya özlem
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Dr. Nedim Uçar, Emniyet teşkilatımızın duayenlerinden…
Yıllarca, 1.sınıf Emniyet Müdürü olarak görev yaptı, başarılı hizmetlerin altına imza attı. Teftiş kurulu Başkanlığından, Başmüfettiş olarak 2005 yılında (ben de aynı yıl emekli oldum) emekli oldu.
Şiirleriyle, yazıp yayınladıklarıyla tanıdığımız, şiirimizin meşakkatli yolculuğunda emin adımlarla yürüyerek önemli mesafeler olan Dr. Nedim Uçar’ın iki kitabı geldi yenilerde.
Bugün gündemimde yer alan şiir kitabının adı: Sılaya Özlem. 132 sayfayla şekillenmiş, şekillendirilmiş kitabın ilk sayfalarında Dr. Nedim Uçar’ın biyografisi, kendisiyle ilgili yazılanlardan (İmza sahipleriyle) birer- ikişer cümle yer almış öncelikle.
İltifatkâr cümlelerle imzalayıp gönderdiği kitaplarının, gelecek yıllara taşınacak şiirlerle dolu olduğunu kaydetdikten, teşekkürlerimi ifade ettikten sonra, Sılaya Özlem’in sayfalarına dönelim:
Hayatı değişik üniversitelerde tez konusu edilmiş, Dr. Nedim Uçar imzalı ilk şiir Sılaya Özlem’in 13. sayfasında yer alan “Seyyah Bulutlar” karşımıza çıkıyor. 6 dörtlükten meydana gelen bu şiirin son dörtlüğü efendim..
- Gurbet elde mevsim kışa dönüyor,
Gün geçtikçe umutlarım sönüyor,
Dokunmayın ciğerlerim kanıyor,
Yol ver dağlar ben sılama geleyim.
Eskişehir’de yaşayan Dr. Nedim Uçar, konu seçiminde zorluk çekmediği için, ele aldığı konuların işlenişini ustaca gerçekleştiriyor. Anlatım yumuşaklığı ve anlaşılırlığıyla şiir severlerin gönlünde yer etmede gecikmiyor.
O’nun şiirlerinin başlıklarında da anlam zenginliği olduğunu görürüz. Bunlardan: Bir yudum sevgi, Son kuşlar, Yıldızlar güler şafakta, Efil efil yeller, yorgun kalbim v.d.
Sayfa 90’da yer alan “Kalbimdeki gözlerin” adlı şiirden (bu şiir altı dörtlükten meydana geliyor) iki dörtlükle noktamızı koyalım:
Denizin mavisi ufku sarınca,
Sularda aksini gören gözlerin,
Bulutlar semada divan durunca,
Dört mevsim kutlanan tören gözlerin.
*
Uçarın sevdası büyür cihanda,
Şarkıdır gözlerin sarayda, handa,
Ansızın karşıma çıktığın anda,
Kalbime ok gibi giren gözlerin..
***
         Burdur, Burdurlu sevdalısı Celal Oğan'dan: İki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur ve Burdurlu sevdalısı, Ankara’da yaşayan Anamurlu Celal Oğan’ın önceki Burdur şiirine ilave olarak, bir Burdur şiiri,  birde bendenize ithaf ettiği şiir var aşağıda.
Buyrun birlikte okuyalım:
ONURUM- GURURUM, BURDURUM (Celal Oğan, 01 Ocak 2011)
Akşamları bir başka güzeldir Susamlık tepesi,
Unutulur mu hiç, Burdurumun şiş köftesi,
Kızların düğünlerde taşıdıkları kına tepsisi,
Çok uzaklardan duyulan, zurnanın, sipsinin sesi,
Hayalimde hep, onurum, gururum, Burdurum.
*
Anlamlı bakışlarıyla yürekleri yakan,
Tarihi konaklardan manalı manalı bakan,
Sevdaya hasret gönlüme, ılık ılık akan,
Bembeyaz tenleri, parfüm gibi gül kokan,
Kızlarını unutamam, onurum, gururum, Burdurum.
*
Yörük adetlerini, lehçesi farklı dillerini,
Buram buram kokan, anasonunu, güllerini,
Yanık yanık öten kekliğini, bülbüllerini,
Yörüklüğün, Türklüğün diyarı her yerini,
Unutamam, onurum, gururum, Burdurum.
*
Yüreğime damgan olacak güzelliğindeki her durum,
Hep senin sevdanı yazar, sevdanı okurum,
Gönlüme desen desen sevgini dokurum,
Sende güller diyarındayım, gül kokarım,
Hasretim sana, onurum, gururum, Burdurum.
Burdurludan Burdurlu, Anamurlu Celal OĞAN (Ankara, 01 Ocak 2011)
***
BU NE BİÇİM HEYECAN, KARDEŞİM İSA KAYACAN (Celal Oğan, 01 Ocak 2011)
Burduru tanıtmak var senin ereğinde,
Burdur sevdası var hep yüreğinde,
Burduru tanıttın, Anadolunun her yerinde,
Bu ne biçim heyecan, kardeşim İsa Kayacan.
*
Burduru yazdın hep gazete gazete,
Burdur sevdası işlendi, sendeki kemiğe, ete,
Nasılda tanıttın Burdur’u, tüm memlekete,
Bu ne biçim heyecan, kardeşim İsa Kayacan.
*
Burdurla kalktın, Burdurla yattın,
Körpe gönüllere, Burdur tohumu attın,
Burdur sevdasıyla, kimbilir neler sattın?
Bu ne biçim heyecan, kardeşim İsa Kayacan.
*
Biliyorum, eşin-benzerin olmayacak,
Burdur sevdası, sende bir türlü solmayacak,
İçindeki boşluk yıllarca dolmayacak,
Bu ne biçim heyecan, kardeşim İsa Kayacan.
*
Senin gibi sevda adamını, bağrıma basarım,
Bu ideal insanı gökkubbeye asarım,
Böyle arkadaşım var diye kendimi kasarım,
Bu ne biçim heyecan, kardeşim İsa Karacan.
Burdurludan Burdurlu, Anamurlu Celal OĞAN (Ankara, 01 Ocak 2011)
NOT: 252. “İsa Kayacan” şiiri. Şair sayısı: 135
***
         Müzeyyen Düdük annemizin ardından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Vefatla aramızdan ayrılanların ardından söylenenler, yazılalanlar. Bir sıralama bir değerlendirmeyle ortaya konulanlar. Şiir annemiz, Müzeyyen Düdük 18 Aralık 2010 tarihinin ilk saatlerinde aramızdan ayrıldı.
Üzüntülerimizi sıraladık birbir, ifade ettik satır satır, mısra mısra. Bu görüşlerden:
1-                  Şiir annemiz Müzeyyen Düdük, Derneğimizin üyesi, şairi, büyüğüydü. İnsancıl, çalışkan, güler yüzlü, iyi kalpli biriydi. (Ahmet Ali Bilgen- Burdur),
2-                  70 yıllık eşimin vefatıyla yıkıldım. O’nun ölümü beni perişan etti. Onsuz hayat benim için boş. Günlerim zindan gibi. O, eşim, hayat arkadaşım, her şeyimdi. Üzgünüm, bomboşum (Eşi, Hacı Hüseyin Düdük- Burdur)
3-                  Müzeyyen Düdük annemiz, şiiri ve insanları seven, çalışkan bir insandı. (Çetin Bozcu-Burdur)
4-                  Şiir pınarı olan Müzeyyen annemiz, “son nefesime kadar şiir yazacağım” demişti. Öyle de oldu. O, hep yazdı, yazdı. O, insanları, hele çocukları çok severdi. Biz de Müzeyyen annemizi çok sevdik. O’nun “Gönülden Gönüllere” adlı şiir kitabı hep dillerde dolaşacak (Sevtap Gümüş Azaklı- Burdur),
5-                  “Yaşamak istersen, dünyaya küsme gül, güneşe gül, Ay’a gül, güllere gül, gülümsemek şirinlik demek,
Tatlı tatlı gül” diyen, şiir annemizi 18 Aralık 2010 tarihinin ilk saatlerinde kaybettik. O’nun mor menekşeleri soldu, şiir pınarları sustu. Güneş, ay dünya ya gülmedi, sanki ağladı.
Müzeyyen Düdük annemiz hem hacı, hem şair bir insandı. O benim için bambaşkaydı. “Gönülden Gönüllere” adlı şiir kitabı insanlara armağan oldu. O’nun güzel yüzü hep karşımızda, şiirleri de gönüllerde olacak (Sebahat Gümüş- Burdur),
6-                  Müzeyyen Düdük annemiz, sevgiyle doluydu. İnsanların birbiriyle dost olmasını ister, arzu ederdi. O’nun bulunduğu yerde hep sevgi ve dostluk kazanırdı. (Durmuş Öcal- Burdur),
7-                  Müzeyyen Düdük annemizi tanıdığım günden itibaren, vefatına kadar geçen süre içinde, gülen yüzüyle, memnuniyet ifadelerinin yansıdığı gözleriyle, mutluluğun yolunu gösteren konuşmalarıyla, genç kuşaklara tavsiye niteliğindeki şiirleriyle, aradığım takdir ettiğim bir değerimizdi. O, yayın yoluyla kendisine yapılan hizmetlerin ne anlama geldiğini bilen; vefalı, fedakâr büyüklerimizin önde geleniydi. Daha çok işimiz vardı. Yeni yazdığı, yazacağı şiirleri dinleyecek o’nu alkışlayacaktık. O, “Gönüllerden Gönüllere” adlı şiir kitabının yayınlandığı günün heyecanını hep yaşadı, yaşattı. O, Kadir- kıymet bilenlerden, benimle ilgili en çok şiir yazanlardan biriydi. (Prof. Dr. İsa Kayacan- Burdur- Ankara)
***
Deniz Dinçcan’ın yeni kitabı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Bazı kitaplar, değişik, şair, yazar- sanatçı arkadaşlarım tarafından bana gönderiliyor.
Şair, yazar ve ressam Sevinç Güven’in gönderdiği kitap “Artık Kendimle Sevişiyorum”un şairi Deniz Dinçcan. (Bu isim pek hoş olmamış, doğru olmamış.. İnsanın kendisiyle sevişmesi doğru değil, pek anlam ifade etmiyor.. Ama konulmuş!)
Kitap 60 sayfayla şekillenmiş, şekillendirilmiş. Deniz Dinçcan’la karşılaştık mı bilmiyorum!.. Serbest tarzındaki, serbest şiir türüyle yazmış, bu şiirlerini sayfalara aktarmış. Sayfa 15’deki “Çözümsüz” adlı şiir:
- İçimde bir acı var,
Yıllardır çözemediğim.
Gözlerimde incilerim var,
Yıllardır dökemediğim,
Bana ait bir sen var,
Yıllardır kavuşamadığım.
               Sana ait bir kalp var,
Yıllardır çürütemediğim.
Deniz Dinçcan, şiir dünyasına attığı adımların ayak seslerinin duyulmaya başlamasıyla, sanat ve edebiyat dünyamızdaki yolculuğuyla mesafe almaya başlayacaktır. Bunun kolay olmadığını hatırlamalı, kabul etmeliyiz.
Kendisi için gerekli ilaç veya ilaçların arayışı içinde olan, ama bu ilaçların bulunuşunun kolay olmadığını kabul ederek, kendisinin ilaç yapımına başlaması bir anlatım, bir kabullenme şekli olarak karşımıza çıkıyor.
Şiirlerin başlangıç sayfalarından sonra, bitim sayfalarının arkasına, özlü söz manasında kabul edebileceğimiz, böyle yorumlayabileceğimiz birkaç mısralık anlatımlar eklemiş Deniz Dinçcan.             Bunlardan:
1-                  Aynaya baktığımda benim,
            Sana baktığımda senim. (Say.22)
2-                  Eğer susuyorsam,
            Kabullendiğimden değil, sıramı beklediğimden. (Say.44),
3-                  Farklılıklar, her zaman değişimleri yaratmaz (Say.48)
4-                  Ay ışığında saklıdır derler,
            Benim ay’ım sensin.
            Işığımı kaybettim,
            Söyle ay’ım nerdesin? (Say.16)
***
         Osman Akkoç şiirlerinin içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Osman Akkoç, Burdur’un Gölhisar ilçesinde yaşayan, Burdur- Burdurlu hayranı, sevdalısı bir hemşehrimiz.
Halk ozanı, araştırmacı, yazar, gazeteci olarak Burdur kültürüne verdiği hizmetler zirvelerde. O’nun üç ayrı şiiri var masamda. Bunlar sırasıyla:
“Gel deme bana” adlı şiir 9 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin iki dörtlüğü öncelikle:
Uzatsan da ellerinden tutamam,
Hatırın var, fırlatıp ta atamam,
Kırk yıl sonra bir yatakta yatamam,
Yatılacak halin kalmamış senin.
*.
Aşkında ömründe kesat zamanı,
Şimdi bana düştü hesap zamanı,
Bıraktın tam aşkın hasat zamanı,
Hasatın- masadın kalmamış senin.
Gölhisar Gündem Gazetesinde araştırmaları, şiirleri yayınlanan Osman Akkoç’un “Bir hicazkâr şarkı” adlı şiiri beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirin bir dörtlüğü efendim:
- Hasretin fırtınadır, dertlerin bir  kasırga,
Sevgimi köle ettin, aşkım ise yasır da,
Hep ney çalar durursun, neyzen miyisin fasılda?,
Çöle dönüştü sinem, yeşiller düşman bana.
Ve son Osman Akkoç şiiri “Televizyon” adıyla karşımıza çıkıyor. Dört ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin iki dörtlüğü şöyle:
Kötü haber vermekten bıktırdı, usandırdı.
Aldattı hepimizi, yalanlarla kandırdı,
Radyoları özletti, mazimizi andırdı,
Misafirimiz gelse, bakar konuşamayız.
*
Osman Akkoç, yazarsın ama sende bakarsın,
Asabın bozulursa, hep canını sıkarsın,
Yabancı müzik çalar, kulağını tıkarsın,
Ne kadar sevmesekte, bunu bırakamayız..
***
         Gelenlerin içinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Gelenlerin içinden seçtiklerimiz.. Gelenlerin bir sıralama, değerlendirme içinde verilişi.. Zaman içinde anlam kazanır, değer kazanır.
FAİK BAKOĞLU’NDAN YENİ GELENLER
1-                  Haber Karedeniz Gazetesi: Rize merkezde 6 büyük sayfayla günlük, Reşat Tula’nın sahipliğinde günlük yayınlanıyor.
2-                  Yenigün Doğdu Gazetesi: Rize merkezde, 6 büyük sayfaya Reşat Tula’nın sahipliğinde günlük yayınlanıyor.
3-                  Karadeniz Vira Haber Gazetesi: Rize Merkezde, sekiz büyük sayfayla Ahmet Topçu’nun sahipliğinde yayınlanıyor.
4-                  Yeni Viçe Gazetesi: Fındıklı (Rize)’de 10 normal sayfayla Hasan Sarıhan’ın sahipliğinde haftalık yayınlanıyor.
5-                  Gaziantep Yeni Çizgi Gazetesi: Sekiz büyük sayfayla Bekir Şahin’in sahipliğinde haftalık yayınlanıyor.
6-                  Karadeniz Gazetesi: Trabzon’da 20 büyük sayfayla Türkay Yılmaz’ın sahipliğinde günlük yayınlanıyor.
7-                  Çanakkale Gündem Gazetesi: 20 normal sayfayla Ali Güngör Yıldız’ın sahipliğinde günlük yayınlanıyor.
8-                  Zümrüt Rize Gazetesi: Sekiz büyük sayfayla Faik Bakoğlu’nun sahipliğinde günlük yayınlanıyor.
EFE OLTU’NUN ŞİİRLERİNDEN
Çiğli (İzmir)’den seslenen, şiirleriyle sütunumuzda yer alan Efe Oltu’nun yazdıkları, mısralarıyla şekillendirdiği şiirlerinden:
1-                  Sevda Çiçeğim: Şans Meleğim/ Aşka geleceğim/ Seni özledim/ Sevda çiçeğim
2-                  Songül: Hep son gülüyordu/ Adı Songül kaldı.
            *
OLMUŞUM
-Aşık Sümmaniyi hiç okumadan
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana,
Deyip Aşık Şenlik olmuşum,
Aşık Şenliği okurken bir gün,
Ben razı değilim hicrana, gama,
Deyip aşık Sümmani olmuşum.
*         
YALANCI AŞKIM
İhanet meleği olmuş,
Gerçek seven kalmamış,
Acı vermekten zevk almış,
Merhaba yalancı aşkım.
*
Sevgi nedir bilmemiş,
Aşkta yüzü gülmemiş,
Demek ki aşkıda yalanmış,
Merhaba yalancı aşkım.
***
Ergün Veren’den üç kitap
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Ankara’dan Ergün Veren’in üç kitabı var masamda. Bunlar sırasıyla:
1- Okyanusu göle sığdırmaktır şiir,
2- Eskişehir Odunpazarı Bölgesinde “Çıngıl” inanması ve uygulaması,
3- Milli piyango çekiliş günleri ile “Sekiz yıldız Ahkâmı” inancı arasındaki ilişki.
Birinci kitap: Okyanusu göle sığdırmaktır şiir.74 sayfa ile şekillenmiş, yayınlanmış.
Başlarken ve önsöz başlıklarının altındakiler Ergün Veren imzalarının taşıyıcıları efendim. Şiirler kısa ve uzun soluklu. Altlarında yazılış yerleri ve tarihleri kaydedilmiş. Sayfa 73’deki “Yaşa” başlıklı, Kısa ama anlamlı mısralar:
-Yaşa, doya doya,
Yaşa hoyratça,
*
Gözün yaşlanmadan,
Gönlün yaşlanmadan
Hayat seni yaşlandırmadan.
İkinci kitap: Bir makale... Eskişehir Odunpazarı bölgesinde “Çıngıl” inanması ve uygulaması. Ergün Veren imzalı, 12 sayfalık bir kitapçık. Buradan öğrendiğimiz, halk bilimi açısından yıla çıkılış, değerlendirmelerde bulunuş çalışmasının oluşu. Sayfa 10’dan aldığımız cümle:
-“Çıngıl adı verilen nazarlıkta kullanılan nesnelerin, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yörelerinde kullanılan ve nazara karşı etkili olduğuna inanılan nesnelerle büyük benzerlikler göstermektedir”
Üçüncü yayın da bir makale: Milli Piyango çekiliş günleri ile –Sekiz Yıldız ahkâmı-inancı arasındaki ilişki. Kitapçık 13 sayfa ile şekillendirilmiş.
Ergün Veren: 1965 yılında Eskişehir’de doğdu. 1983 yılında Jandarma Astsubay Okulundan mezun oldu. Anadolu’nun değişik yerlerinde görev yaptıktan sonra,1983 yılında emekli olan Ergün Veren, Anadolu Üniv. Halkla İlişkiler Bölümünden de mezuniyetini gerçekleştirdi. Ergün Evren değişik konulardaki yayın çalışmalarını sürdürüyor.
***
Hayrettin İvgin’den: Hüzünlü şiirler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hayrettin İvgin, Türk folklorunun-edebiyatının ustalarından, duayenlerinden. Değişik konulardaki 49 eserleriyle, bilinen, alkışlanan bir isim ve imza.
Şiirleri de var Prof. Dr. Hayrettin İvgin’in sevinç yüklü, hüzün yüklü. Duygu zenginliği içinde bu şiirler.
Elxan Yurdoğlu Memmedov’un Azerbaycan Türkçesine aktardığı şiirleri, Hayrettin İvgin şiirleri 80 sayfalık bir kitap da toplandı ve Hayrettin İvgin hocanın sahibi olduğu Kültür Ajans Yayınlarının 92 nci yayını olarak Ankara’da günyüzü gördü.
Elxan Yurdoğlu uzunca bir önsöz-sunuş yazmış. Kitabın ilk sayfalarında okuyoruz. Bir yerinde; “Hayrettin İvgin, bir gönül adamıdır. Bunu, onu görmeden de anlamak mümkündür. Şiirlerini okumak her şeyi ortaya koyar. Hatta fotoğraflarını bakmak da yeterli” diyor. (Azerbaycan’da fotoğraf: Şekil, olarak ifade ediliyor).
Azeri Türkçesine çevrilen şiirler, Türkiye Türkçesine göre biraz farklılık gösteriyor, anlatım, dil ifadesi bakımından. İlk şiir 18 Ekim 1960 tarihinde yazılmış. “Her akşam bu sınıf da” başlığının taşıyıcısı bu şiir. Buradan, bu şiirden:
Könlüm gırılan sazın sesini inilder,
Gurbet mandolinlerinin çaldığı,
Her akşam bu sınıfda.
*
Hey düşünürem derin-derin,
Gözlerimin heyallara daldığı,
Her akşam bu sınıfda.
Prof. Dr. Hayrettin İvgin hocanın şiirleri okuyan için bir gönül ferahlatıcısı, bir rahatlatma, geriye dönüp bakma dünle bugün, bugünle yarın arasındaki önemli bir anahtardır.
Elxan Yurdoğlu Memmedov kardeşimizi, böyle bir çalışma yaparak, Hayrettin İvgin dostumun şiirlerini Azerbaycan Türkçesine aktardığı için tebriklerimi, sevgi saygılarımı sunuyorum.
Elxan Yurdoğlu-Memmedova: Azerbaycan Milli İlimler Akademiyası Nahçıvan Bölmesinin İnce senet, Dil ve Edebiyat Enstitüsünün Folklor Şubesinin emekdaşı, Azerbaycan Yazıcılar Birliğinin üyesi, şair.
***
Burdurlu Durmuş Öcal’dan dolu dolu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
İnsanoğlu olaylar karşısında dolar, sitemlerini peş peşe sıralamaya başlar. Duyan olur, dinleyen olur.. Veya kimseden “çıt” çıkmaz, ses gelmez.
Durmuş Öcal Burdur’da yaşayan, kendi ölçülerine göre, fotokopi tekniğiyle yayınladığı bülteniyle Burdur’un, Burdurlu’nun sesini duyurmak için gayret sarfeden bir hemşehrimiz. A4 ölçülü-boyutlu kağıdın ön ve arka yüzünü hiç boşluk kalmayacak şekilde yazmış, mektup anlatımı-türüyle duygularını, düşüncelerini ortaya koymuş. Bu mektubu, kısaltarak aşağıya almak istiyorum, Durmuş Öcal duygularının duyulması, üzerinde düşünülmesi bakımından:
-Adıyla, şöhret ve şanıyla dürüst, kişilik haliyle muhterem, sayın Prof. Dr. İsa Kayacan; Bizler için verdiğin tüm emeklerin, yaşamak için yediğin acı-tatlı, lezzetli yemeklerin, kendine has giydiğin mavi gömleklerin, ülkemiz için yazıp yayınladığın, insanlık uğruna bilgilerin, ilgili köşe yazıların, gönüllere fetheden, özellikle ilimiz Burdur için çektiğin emeklerin için ne kadar teşekkür etsek, ne kadar tebrik etsek az olduğunu biliyorum, görüyorum.
Senin gibi bir dostum olduğu için mutluluğum gururum artıyor. Her gittiğim yerde senden bahsediyorum. Rahatsızlandığım günlerde, ilk önce senin aramış olman sağlığımı geri getirdi. Başta sen olmak üzere, Mansur Ekmekçi, Baki Yıldırım, Necdet Çelikdönmez, Melahat Ecevit, Zeki Çelik telefonla, mesajla rahatsızlığımı paylaştılar. Gönderdiğin gazeteleri alıyorum. Burdur Suna Uzal İlköğretim Okulunda birlikte bulunduğumuz anı yayınladığın için, sana minnet borçluyum. Kent Gazetesinde “Durmuş Öcal üzüntülü” başlığıyla yayınladığın yazın beni mutlu etti. Seni çok özledim, her şey için teşekkür ederim. Ruhen sıkılıyorum, bülteni biraz ara verdim. Sağlığım önemli.
Burdur’dan, bir Allah kulu “nasılsın?” diye soran olmadı. Gelde üzülme. Zengin veya Başkan, Müdürlerden biri rahatsızlansa, yağ çekmek için çiçekler dolup taşardı. Burdur böyle bir memleket!
Adını sevdiğim sevgili İsacığım, iyilikte, kötülükte insanın içinden çıkmıyor. Seni takdir edip özlüyorum. Gönlünde ne gibi muradın varsa onu versin Allah. Burdur halkı, senin gibi bir insanın kıymetini bilsin. Senin gibi değerli bir insan, hayata bir defa gelir. Burdur’un ileri gelen, mevki sahipleri, bu yazarımızın, bu şairimizin, bu ozanımızın, bu kalemşörümüzün, İsa Kayacan’ımızın kıymetini iyi bilin, gecikmeyin derim. Bir gün gelip O’nu bulamayınca, çok ararsınız!.. O zaman, aradığınız zaman bulamayabilirsiniz. Hayatta olanın kıymetini bilmeyip, hayatta olmayana-olmayanlara değer veriyorsunuz. Ben İsa Kayacan’ın değerini biliyorum, O’na çok değer veriyorum, kıymetini biliyorum. (Durmuş Öcal, Burdur, 05 Aralık 2010)
YILDA İKİ BAYRAM (Durmuş Öcal)
Bir dini bayramın, asıl gününde,
Dargınlar barışır, el bayram eder.
Gül dalında bülbül şakır ise,
Güller bayram eder, dal bayram eder.
*
Dertli Durmuş der ki, kalmasın yaslar,
Silinsin gönülden, karalar paslar,
Bayramdan bayrama görüşen dostlar,
Sarılır beller, kol bayram eder.
                *
Baktım ki posta kutusunda mektup var,
Satır satır okunacak gazeteler var,
Durmuş yollar, İsa Kayacan yazar,
Dil bayram eder, kalem bayram eder.
***
Yeniden PTT
Prof. Dr. İSA KAYACAN
PTT ile herkesin ilişkisi var. Hayatında PTT kuruluşlarına uğramayan yoktur.
1960’lı yılların başından beri PTT ile giderek artan yoğunlukta, gönderdiklerim, bana gönderilenler gelip-gidiyor.
Zaman zaman PTT’deki gönderilerle ilgili APİM’den kaynaklanan sıkıntılarımız oluyor. İlgililerle konuşuyoruz. Bazen gazete sütunlarına aksedenler oluyor. Ankara’da PTT görevlilerinden, yetkililerinden, yönetici-Başmüdür, Müfettiş düzeyinde konuştuklarımız, meramımızı anlattıklarımız oluyor.
Hatta, bugüne kadar gönderdiklerim-gelenler yüz binlere ulaştığı için, “PTT’den benim adıma özel pul bastırılması” talebinde bulunan arkadaşlarımız bile vardı..
PTT Genel Müdürlüğü, bugün “PTT’nin 1840 yılından bu yana hikâyesi”ni anlatan, yayınlar gerçekleştiriyor. Tanıtım ve Pazarlama Daire Başkanlığı aracılığıyla kamuoyuna yansıtıyor. İlk posta teşkilatının, Osmanlı Devletinin tüm halkın ve yabancıların posta ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla Nezaret olarak 23 Ekim 1840 tarihinde kurulduğunu öğreniyoruz.
PTT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Osman Tural’ın; “Kuruluşlar içinde yaşadığı toplumun bir parçasıdır, bu bağlamda yegâne hedefimiz bu sorumluluk duygusu içinde daha fazla çalışmak ve daha iyisini yapmaktır” dediğini duyuyor, görüyoruz.
PTT’nin hizmetleri arasında; mektup postası gönderileri, Kayıtlı posta gönderileri, Karma posta sistemi, (posta yollamanın dijital yolu), PTT’nin kişisel pul hizmeti, Havale hizmeti, posta çeki hizmeti, Efektif döviz, PTT nerde borsa orada, Sigorta hizmetleri, Bilet satış hizmetleri, Tahsilat hizmeti, PTT matik hizmetleri, Ucuz para transferi, Emekli maaş ödemeleri, Lojistik hizmetleri-Kargo hizmetleri, (her yere zamanında ulaşıyoruz sloganıyla) Kargoda VIP hizmeti, Kapıdan kapıya teslim servisi, Acele posta servisi, Engelli gişeleri, Ağaçlandırma seferberliği, Kitap bağış kampanyası, Huzurevi ziyaretleri vd. (Bana yazılan, sayın İsa Kayacan; Gönderilerinizde PTT Kargo’yu tercih ettiğiniz için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz-PTT Genel Müdürlüğü, imzalı bir mektup). PTT’nin hizmet detaylandırılışları:
1. Posta yollamanın dijital yolu, (gönderilerinizi dijital ortamda alarak, PTT güvencesiyle basıp, zarflayıp alıcısına ulaştırıyoruz),
2- Bir PTT hatırası kişisel pul (kişisel pul hizmetiyle size özel değerler kazandırıyoruz),
3- Tarihi yaşatan kültürel bir tutku filateli (Slogan: Pul kültürdür),
4- Bankacılık hizmetleriyle PTT güvencesi sizinle (Havalelerinizde daha ekonomik bir sistem)
5- Posta hizmetleriyle gelenekten geleceğe (1840’dan bu yana sizinle aynı duyguları taşıyoruz)
6- Her yere zamanında PTT kargo (Her yere zamanında ulaşıyoruz).
7- Kaliteli hizmet sunmak için, sürekli gelişerek çalışıyoruz.
GÜNÜN HATIRLATMALARI:
1-İlk posta teşkilatımız 23 Ekim 1840 tarihinde kurulmuş olup, Ülkemizde ilk postane ise İstanbul’da Yeni Camii avlusunda “Postahane-i Amire” adıyla açılmıştır.
2- PTT, ihtiyaç duyduğunuz her yerde, her zaman sizinle.

Hiç yorum yok: