2 Şubat 2011 Çarşamba

Gazeteci-Yazar İsa Kayacan’ın
“Guinness Rekorlar Kitabı” na başvuru öncesi, Kayacan’ın çalışmaları kitaplaştırılıyor.
            ANKARA-) Gazeteci-Yazar Prof. Dr. İsa Kayacan’ın Çalışmalarını Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu’nca yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi:
            1956 yılında attığı ilk adımlar başlangıcıyla, Türk Basınındaki genel yayın görüntüsü, gazete ve dergiler itibariyle detaylandırılmakta olan, sürekli basın kartı sahibi, Anadolu Basını’nın Fahri Hemşerisi, Gazeteci- Yazar İsa Kayacan’ın “Guinness Rekorlar Kitabı”na başvuru çalışmaları çerçevesinde (İsa Kayacan imzasıyla) yayınlanacak:
- “Guinness Rekorlar Kitabı’na adaylık çalışmaları ışığında; Türk Basın – Yayınındaki Yerim” adlı kitabın yayın hazırlıklarına başlanılmıştır. Bu çerçeveden bakarak yapılan önceki değerlendirmelerde İsa Kayacan’ın;
Babaeski Söz G. (20.01.2011)
1. 31.12.2010 tarihi itibariyle 42 bin 065 makalesinin yayınlanması,
2. Yine bu tarih itibariyle, bugün kapananlar dâhil 3 bin 560 gazete ve dergide yazılarının yeralması,
3. 31.12.2010 tarihi itibariyle yazılarında 65 bin 904 kez Burdur’dan, Burdurlu’dan sözetmesi,
4. Burdur ağırlıklı olmak üzere, değişik kuruluşlara 29 bin 920 kitap ve dergi bağışında bulunması,
5. Türkiye’de birden fazla gazetede günlük yazması, (Bu gazetelerde yazılanların gün, ay ve yıl olarak tespiti yapılmıştır, yapılmaktadır)
6. Aynı gün, ülke genelinde onlarca yazısının yayınlaması,
7. Edebiyatımızın her türünde 129 ayrı kitap yayınlanması,
8. Hakkında 137 şair ve ozanın, 254 ayrı şiir yazması (Bana Yazılan Şiirler, adıyla kitap olarak yayınlanmıştır)
9. Türkiye genelinde 2 bin 750 şairin, 11 bin 420 şiirine gazetelerdeki köşe ve sütunlarında yer vermesi,
10. Azerbaycan çıkışlı, 1.674, Irak’taki Türkmenler için 805 makale yazıp yayınlaması,
11. Azerbaycan’daki kişi ve kuruluşlara gönderdiği bütünlük içindeki gazete ve kupür sayısının 29 bin 445’e ulaşması,
12. Azerbaycan yazılarının (yayınlanmış makalelerinin- Azerbaycan’a gönderilen) cilt sayısının 18’e ulaşması,
13. Azerbaycan yetkililerince; “Sovyet dönemi ve bağımsız sonrası dönem dâhil, hiçbir yazar İsa Kayacan kadar, Azerbaycan’la ilgili yazı yazıp yayınlamamıştır. Bu rekorun sahibi de İsa Kayacan’dır” yorumunun yapılması,
14. “Türk dünyasının korkmaz ve yiğit askeri, Türk dünyasına ışık saçan insan”olarak kabul edilmesi,
15. Gazetelerde yayınlanan makalelerinden oluşan kupürlerini A4 kâğıt boyutu üzerine yapıştırarak, bu sayfaların boşluklarına aynı yazının yayınlandığı gazete- dergi adları ve tarihlerini, sayılarını kaydederek yıllık veya belirli zaman dilimlerine ait cilt düzenlemesinde muhafaza etmesi,
16. PTT aracılığıyla, değişik adreslere gönderdiklerinin yılda ortalama 4-5 bin rakamlarına ulaşması, adına gelenlerin de bu rakamların yarısından fazla olması,
17. “Kendi istatistiğini tutan adam” olarak bilinmesi,
18. 2006 yılında, Ankara ve Burdur’da “Türk Kültür ve Basın- Yayınında 50. Hizmet Yılı”nın hazırlanan belgesel ve etkinliklerle kutlanması,
19. Doğum yeri olan, Burdur-Tefenni Ece Köyünde açılan “Prof. Dr. İsa Kayacan kütüphanesi”nde kitap ve dergi sayısının 8 bin 150’ye ulaşması,
20. “Birgün O’nu tam anlatabilecek bir sözcük veya terim bulunursa, o sözcük veya terim asrın icadı olabilir” denilmesi,
Gibi özelliklerinin bir başka örneğinin fazla olmadığı düşünülerek; İsa Kayacan’ın “Guinness Rekorlar Kitabı”na başvuru kitap yayın hazırlıkları sürdürülmektedir.
Sizin, İsa Kayacan’ın yayıncılığı- yayımcılığı gibi özellikleriyle ilgili görüşleriniz varsa, hazırlanan yayın çalışmaları çerçevesinde değerlendirilmek üzere;
1. İsa Kayacan ve çalışmalarıyla ilgili söyleyeceklerinizle,
2. İsa Kayacan’ın “Guinness Rekorlar Kitabı’na adaylığıyla ilgili düşüncelerinizi yazılı olarak göndermenizi rica ediyor, teşekkürlerimizle, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
İsa Kayacan’ın Çalışmalarını
Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu
İletişim:
            PK. 15  A.Ayrancı- Ankara             ***
NİLÜFER DURSUN
Nilüfer Dursun’dan: 
Türk Dünyası Şairleri Antolojisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Eğitimci, yazar, şair ve çevirmen Nilüfer Dursun, “Türk Dünyası Şairleri Antolojisi” hazırlıyor.
Nilüfer Dursun’un yaptığı açıklamaya göre; Azeri şairlerle, Kıbrıs, Yunanistan, Türkmenistan’lı şairler başta olmak üzere, değişik ülkelerden onlarca şairin bu Antolojide yeralması için çalışmalar sürdürülüyor.
Yaklaşık 114 şairin 350 sayfalık Antolojide yeralmalarının beklendiği ifade ediliyor.
Katılmaları, sözkonusu antolojide yeralmaları beklenen isimlerden bazılarının sıralanışı şöyle karşımıza çıkıyor:
Rıza Akdemir, Hayrettin İvgin, İsa Kayacan, Elçin İskenderzade, Abdullah Çağrı Elgün, Dursun Tombul,
Can Akın, Abdülkadir Güler, M.Nuri Parmaksız, M.Atilla Maraş, Naile Duman, Recep Garip, Erhan Tığlı,
H.Rıdvan Congur, Ahmet Sevgi, Orhan Vergili, Mustafa Doğan, Adem Efiloğlu, Ebru Nil Us, Arife Güleşir,
Onur Sancak, Murat İnce, İsa Karatepe, Nurten Remzi (Bulgaristan), Osman Baymak (Kosova), Avni Engüllü (Makedonya)…
Antolojinin (Kitabın) hazırlayıcısı: Nilüfer Dursun’un hazırladığı 17 maddelik katılım sözleşmesinden bazı maddeler şöyle efendim:
1. Kitabın Adı: Türk Dünyası Şairleri Antolojisi,
3. Şair, Nilüfer Dursun’a 4 adet şiir ile birlikte 1 resim ve kısa özgeçmiş gönderecektir,
4. Şiirler, ndursun7@gmail, e-posta adresine gönderildikten sonra, adı geçen antolojide yayınlanmasına izin verilmiş sayılacaktır,
5. Kitapta, iki şiiriyle katılan her şaire 3 sayfa ayrılacaktır. Şiirlerin seçimini Kültür Ajans veya Ajansın görevlendireceği kişi yada kurum yapacak, her katılımcı şaire 5 adet kitap gönderilecektir.
13- Şairler; kitabın çevirisini yapan Nilüfer Dursun’un tespit ettiği 100 TL katılım ücreti; 00158007298287574 nolu T.Vakıflar Bankası Mersin Pozcu şubesine Nilüfer Dursun hesabına, sözleşmenin imzalanmasına müteakip 31 Mart 2011 tarihinden önce yatırılacaktır.
14- Sözleşmeyi kabul eden şairler; Nilüfer Dursun’a,Batıkent Mhl.2612 sok.İdeal Evler Sitesi B-Blok, Kat.2-3 Yenişehir- Mersin adresine mektup ile banka dekontu ile birlikte göndereceklerdir.
            ***
            MEKTUP:
Değerli dost, sayın İsa Kayacan; İleri görüşlü insanlar, içinde her şeyi süzerler, ortaya doğruyu sererler. İnsanların duygularına tercüman ve yardımcı olurlar. Sizi kimseyle kıyas edemem.
Siz ayrı bir üstünlüğün abidesisiniz. Sebil uğraşınız, sizi göklere taşımaya devam ediyor. Ama, bunun kaç kişi farkına varıyor? O meçhul.. Olsun. Siz her halinizle mükemmel bir yaradılış, gözbebeklerde nazar değmeyen mavi boncuk benzeri, dünyaya bir ışıksınız.
(Kemal Petricli 11.01.2011, Köln- Almanya) ***
Coşkun Mutlu’dan: 
Firari gecenin çaresiz sürgünü
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şairlerimiz, öncede şair adaylarımız, yazdıkları, yayınladıkları şiirleriyle, kitaplarıyla biliniyor, takdir topluyor veya kısa sürede unutulup gidiyorlar.
Ankara’da yaşayan ve şiirleriyle takdir ettiğim, isim ve imzalardan biri, Coşkun Mutlu.
            Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 68 ncisi olarak günyüzü gören “Firari Gecenin Çaresiz Sürgünü” adlı şiir kitabıyla (önceden tanıdığım ve şiirlerinin  değerlendirilişini değişik gazetelerdeki köşelerimde yayınladığım, Hüznün Şairi) Coşkun Mutlu sanat ve edebiyat dünyamıza merhaba diyor.
            O’nun şiirlerindeki genel görüntü ve mısralar itibariyle yapılan değerlendirmeler, şiirimizdeki “olgunluğa giden” yolun yolcularından biri, önde geleni olduğunu gösteriyor.
            176 sayfalık “Fidari Gecenin Çaresiz Sürgünü” içerisindeki şiirlerin mısraları arasındaki gezintimizden önce, usta kalem Prof. Dr. Hayrettin İvgin, üç sayfalık önsüzünün bir yerinde ne diyor? Bakalım:
            - “Coşkun Mutlu, genç bir şair. Bu kitabı okuduğunuzda kanaat getireceksiniz ki, Türk şiirinin kaynağı kurumamış, Türk şiirinin geleceğine iyimser bakabiliriz.” cümlelerindeki gerçekler etrafında birleşmeli, önce Coşkun Mutlu’yu, sonra Hayrettin İvgin hocamızı alkışlamalıyız.
            Kitap içinde yeralan Coşkun Mutlu şiirlerinin büyük bölümü (hatta tamamı) hece vezniyle yazılmış. Sayfalarda yer yer aruz vezniyle yazılanlara da rastladığımız oluyor.
            Sayfa 12’deki “Hüznün Şairi” adlı, başlıklı şiirden iki dörtlük naklederek, Coşkun Mutlu’yu kutlayalım efendim:
-Gönlümün soluğuyla düşlere dalan hüzün,
Sisten gömlekleriyle yüzüme perde çeker.
Hasretin sancısıyla camlarda solan yüzün,
Ömrümün son demine ölüm toprağı eker.
*
Buhranlar içindeyken ağlamasın lâl gözüm,
Gök kubbenin altında vurun ki aksın kanım.
Hüzün şairi oldum bitiyor artık güzüm,
Giderim bu şehirden, vuslata ersin canım.***
Kümbet Altında 
Dergisinin yeni sayısı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Kümbet Altında Dergisi Tokat ilimiz merkezinde üç ayda bir yayınlanıyor. Bana ulaşan 43 ncü sayısı, yine pırıl pırıl bir baskı ve zengin içerikle okurlarıyla buluştu, buluşturuldu.
            Derginin kimliğine bakıyorum, gördüklerim: Sahibi; İrfan Yıldız, Genel Yayın Yönetmeni; Osman Baş, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü; İsmail Polatcı, Yayın Kurulunda 19 isim ve imza yeralıyor. Ayrıca, 10 kişiden, isim ve imzadan oluşan Yayın Danışmanları sıralaması var.
            İrfan Yıldız, Genel bir değerlendirme yapıyor, dergilerine destek veren, yazar ve şairlere teşekkür ediyor. Hemen bundan sonra 3 ncü sayfada Osman Baş’ın “III.Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi” başlıklı yazısı ve yakışıklı bir fotoğrafı bizimle selamlaşıyor.
İki cümlesi Osman Baş’ın: “Adını sevda koymuşuz. İlmek ilmek sevgi ile süslemek niyetiyle gönül dostluğunun ötesine doğru yürümüşüz kimseye aldırmadan, takılmadan, oyalanmadan akşamdan sabaha”…
            Dergi içinde yeralan yazılar ve şiirler, bir başka ifadeyle yazar ve şairler içindekiler bölümünde iki ayrı bölümde verilmiştir.
Yazarlardan:
İrfan Yıldız, Osman Baş, İsmail Polatcı, Nail Tan, Hayrettin İvgin, Prof. Dr. Hayati Akyol, Bestami Yazgan, Aşık Şeref Taşlıova, Abdülkadir Güler, Ünal Kar vd.
            Şairlerden:
Ali Akbaş, Mustafa Erol, Asım Kısbet, Hayrettin İvgin, Uğur Kılıç, Ali Rıza Nevruz, Mualla Kâtip, Elçin İskenderzade vd. Derginin 37 nci sayfasındaki Elçin İskenderzade’nin “Martılı Sevdalar” adlı, başlıklı şiirinin girişinden efendim:
- Güneşin gülümsemesinde,
Annesine naz yapan,
Afacan çocuk gibi,
Dalga dalga yayılan,
Altın renkli sular.
*
Mavi, Masmavi dalgaların,
Sevdasının çilesine dayanamayan,
Beyaz, bembeyaz martılar,
Martılar.
***
Burdur Gazetelerinin 
köşe yazarlarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
             Burdur ilimiz merkez ve ilçelerinde yayınlanan gazetelerde yeralan, köşe yazarlarının ortaya koydukları bütünlük içinden, birer- ikişer cümle alarak, bir koalisyon oluşturmak istedim. Buyrun, birlikte göz atalım, kim ne yazmış? Ne söylemiş?:
1. Türkiye’de önemli olaylar oluyor, hergün her an. Hangi gazete iktidarın aleyhinde olan haberleri, baskılara dayanarak halka ulaştırabiliyor. (Süleyman Taraşlı,  Burdur Gazetesi, 11 Ocak 2011)
2. Yerel Gazetelerin Burdur’da giderek kendini göstermeye başlaması, ilimizin geleceği açısından bir gelişme. “Rekabet” basın sektörünün olmazsa, olmazı (Kürşat Tuncel, Yenigün Gazetesi, Sayı:17234)
3. Her olayın bir görünen ve bilinen yüzü, bir de görünmeyen ve bilinmeyen yüzü vardır. Olayları salt görünen yüzüne bakarak değerlendirdiğimizde, yaptığımız değerlendirmenin eksik ya da yanlış olma olasılığı yüksektir (Mustafa Taştekin, Çağdaş Burdur Gazetesi, Sayı:1856)
4. Doktorunuzda nasıl konuşulacağını bilmeniz, ihtiyacınız olan bilgiyi almanıza yardımcı olur (J.Opr. Dr.Caner Sönmez, Burdurlu’nun Sesi Gazetesi, Sayı:2624)
5. Bir yıl daha yaşlandık. Bir özeleştiri yapsak kendimizle, kendi iç dünyamızla. Gönül ülkemizdeki yitik ülkeye bir yolculuk yapsak. (Av.Mehmet Ali Alagöz, Ses-15 Gazetesi. Bucak, Sayı:2009)
6. İlimizin yetiştirdiği ender şahsiyetlerden Prof. Dr. İsa Kayacan hocamızın 61 ilde yazdığı gazetelerde, gazetemiz Gündem’i irdeleyip tanıtması, bizim için gurur kaynağı oluşmuştur (Bülent Okunakol, Gölhisar Gündem Gazetesi, 14 Ocak 2011)
7. İyi, doğru, güzel, masum, mazlum,haklı, yararlı, akıllı, doğal…Yerine her nedense kötü, yanlış, çirkin, suçlu, zalim, haksız, zararlı, taklit, özenti, gösteriş, alıntı, çalıntı ve türevleri çoğu zaman itibar görmekte maalesef!...(Zekeriya Başgün, Gölhisar Pınar Gazetesi, 19 Ocak 2011)
8. Kültür ve Turizm Bakanlığı Burdur’da da tarihi sokaklara restorasyon hizmeti veriyor. Burdur’un tanınmış münevverlerine gelince; İbrahim Zeki Burdurlu, Prof. Dr. İsa Kayacan, Fakir Baykurt, Mustafa Balbay, Abdullah Aşçı, Hüsnü Aktaş, Türk Halk Müziği sanatçıları AhmetYamacı, Sümer Ezgü, Kabak Kemane ustası Salih Urhan, Bağlama sanatçısı Hamit Çine,Ressamlar; İsmail Altınok, İlçin Çetiner, Atila Özer, Zafer Özkütük, Mustafa Karaca. Ve Burdur Milletvekili olarak ünlü siyasetçilerin başında ise Fethi Çelikbaş, Fahrettin Altay gelir (Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Yenigün Gazetesi, Sayı:17228)
9. Milli Eğitim Bakanımız, son M. Eğitim Şurasında tartışılan, İstiklal Marşımız ve Andımız için “insanımızı tek tipleştirme dayatması” yorumunda bulundular. Bu “tek tipleştirme” kelimesini sevemedim. Böylesi tanımlar, Türkçemizde yok (Osman Erenalp, Ses- 15 Gazetesi, Bucak- Sayı:2012
10. İnsanlar öncelikle karşısındakine inanmalı ki, iletişimleri sağlam temeller üzerine kurulsun (Mehmet Şener, Çağdaş Burdur Gazetesi, Sayı:1848)
11. Kaldırımın kenarında insanlara bir şeyler anlatmaya çalışan tekerlekli sandalyedeki teyzeyi izleyen ben..O’nun dilendiğini düşünerek yüzüne bile bakmadan yürüyüp giden insanlar (Hilal Kaya, Yenigün Gazetesi, Sayı:17227)
            ***
Burdur’dan yeni bir türkü:
Dermansız bir derdim var
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur folkloruyla ilgili, Burdur folklorunun içinde önemli yer tutan kaynakları belli olanlarla, anonim olan Burdur türkülerinin anlam ve önemini anlama gayretimi sürdürürken, araştırmacı, şair, yazar ve gazeteci Osman Akkoç anlatımlı “Yakım şeklinde bir Burdur türküsü” nün öyküsü ve sözlerini, Gölhisar ilçemizde haftalık yayınlanan “Gölhisar Gündem” Gazetesinin 14 Ocak 2011 tarih ve 257 nci sayısının 8. nci sayfasındaki Osman Akkoç köşesinde görüp okuduk... Buradan aldığımız, “Dermansız bir derdim var” adlı, yakım şeklinde bir Burdur türküsünün öyküsü ve sözlerine doğru bakalım, gördüklerimizle yaşayalım. Buyrun:
            - Burdur’da bir bahar günüdür. Çiçek açan ağaçlarla dolu bir parkın boş kanepesinde, hayalleriyle baş başa oturan bir genç kız, kanepenin öteki ucunda hayalinde yaşattığı yakışıklı bir delikanlıyı görür. Hemen delikanlıya karşı ilgi duyar, âşık olur. Kızın amacı, hedefi bu delikanlıyla tanışmaktır. Önce kendini nasıl gösterebileceğini düşünür. Parkın çay ocağında çalışan garson kızın imdadına yetişir. Kız garsona yüksek sesle: Bana bir çay, erkek arkadaşımı da ne içecekse sor” deyince, bir kızın yanına oturduğunun farkında olmayan delikanlı “kalkıp kızın yanına” yaklaşır. Sohbet koyulaşır. Zaman hızla geçmeye başlar.
            Kız, “Bu delikanlı tam benim aradığım kişi, bununla ömür boyu yaşayabilirim” diye düşünmeye başlar. Delikanlı ise; “Artık geç oldu, kalksak iyi olur. Çünkü evimde beni bekleyen çocuklarım ve eşim var. Senin gibi insan bulunmuyor, teşekkür ederim, ayrılmak zorundayım” diyerek oradan ayrılır. Kızın dünyası yıkılmış, perişan olmuştur. Delikanlının ardından, için için günlerce ağlasa da, yaralar açılsa da artık yapılacak bir şey kalmamıştır.
            Kız, yeniden buluşma imkânlarını arar “hiç olmazsa haftada bir buluşabilsek” diye hayaller kurar, düşünür, düşünür. Ama ne adresini, nede telefon numarasını almamıştır. Çaresizliği giderek artmış, içindeki yaranının kanı daha da hızlı akmaya başlamıştır. Delikanlıyla evlense de, evlenmese de birkaç kez buluşmaları yetecektir, bir çare olacaktır. Delikanlının eşi ve çocuklarının olması büyük bir engeldir.
            Bir gün, yine aynı yerde, aynı kanepenin üstüne otururlar. Yine garson gelir, bu kez kız garsona; “Bana bir çay, şu aileye de ne içecekse sor” deyince, yine delikanlının haberi olur. Aile kızın yanına gelir, “İşte sana bahsettiğim kız, tanıştırayım, eşim ve çocuklarım” der. Delikanlının eşinin kendinden güzel olduğunu gören kız, “Böyle bir adamla evlendiğin için, mutlu olman lazım. İnanır mısın, evli olmasaydı evlenme teklifi yapar, evlenirdim” diyerek konuşmasını bitirir. Kız, zamanın geç olduğunu, evlerinde annesinin ve babasının beklediklerini, sonra merak edeceklerini bildirir ve oradan ayrılır. O yara her zaman kanamış, hasretlik daha da artmış, ama kız ömür boyu evlenmemiştir.
            Osman Akkoç, bu türkünün öyküsünü, yer ve mekân olarak bildirmiyor. “Bildirmememde yarar var. Çünkü sülale ve kişi ismi verdiğim zaman, değişik sorunlar ortaya çıkıyor” diyor. Ve “Bu türküyü ve hikâyesini, Tefenni’nin Hasanpaşa kasabasında oturan, Orman Muhafaza Memurluğu yapan, sonra emekli olan Mehmet Yıldıran amcamızdan dinlemiştim” diye ilavede bulunuyor. İşte kızımızın aşkını anlattığı, kendisinin yazdığı şiirin mısraları, türkünün sözleri:
            Er sabah kalkarım, şafaklar sökmez,
            Bahçemde, bağımda bülbüller ötmez,
            Çekerim derdini, yıllardır bitmez,
            A yârim seni ben görmez olaydım.
            *
            Geceleri uyku girmez gözüme,
            Deli gönlüm tutmadı hiç sözüme,
            Çok aradım, hiç bakmadı yüzüme,
            A yârim seni ben görmez olaydım.    
*Kaynak kişi: Osman Akkoç

Hiç yorum yok: