8 Ekim 2012 Pazartesi

14 EYLÜL - 06 EKİM 2012

Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’dan:
Karaca Oğlan derki
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocamızın her yayını, her makalesi dikkatle izleniyor. Feyzalınan ağırlıklarıyla belliklerimizde yer ediyor.
Yenilerde bir kitabı daha geldi. Adı: Karaca Oğlan Der ki (Eleştiri yazıları). 276 büyük sayfayla Kömen Yayınları arasında Günyüzü görmüş.
Kitap oniki bölümden oluşmuş. İlk bölümde, “Bir eleştirmen var idi” hazırlatmasından sonra, sıralanıyor:
Bilimsel eleştiri, ya da bilim ahlakı,
Bilimsel hakemlik mi, bilimsel soykırım mı?,
Yüzyılın bilimsel eleştirisi:
Eleştirinin, eleştirmenin ve hakemlerin namusu ya da,
Eleştirinin şefaleti ve intihalin zaferi,
Zalimana  bir “Bilimsel eleştiri”,
Bir yazı başlığı: Beni eleştirme!
Öteki bölümlerde, (2. bölümde) Okumadan eleştirilen kitap: Karaca Oğlan-I,II,III’den sözediliyor. Zaten Prof.Dr.Saim Sakaoğlu hoca, masamızdaki bu kitabını, Dürüst eleştirmenlere, bilim ahlakına uyanlara ve yalanlar karşısında doğruyu savunan bütün kalem sahiplerinin armağan etmiş.
Öteki bölümlerde, Karaca Oğlan’ın sopasından sözederek Başkalarının da intihal yapacağından, hafıza tazeliyen yazılardan, düşündüren belgelerden örnekler verilmiş.
-“Elinizdeki kitabı yorumlamakta güçlük çekebilirsiniz. Bu kitap niye yazıldı diye sorabilirsiniz dendikten sonra açıklamalarda bulunuluyor.
-“Bilim tarihinin büyük çabalarla aklanan! en fiyakalı intihali ile, en rezil eleştirisi bu kitabın satırları arasında buluştular. Mutluluklar diliyorum” denilişini de dikkatle izliyoruz.
16 ncı sayfaya bakıyoruz. Bu sayfanın ortasında bir ara başlık; Şairene bir vasiyet. Şöyle başlıyor:
Şiir de yazan ve bu ürünlerinde Duacı takma adını kullanan Selçuklu tarihçisi Kamil Şahin’in intihalden canı yanmış, 2004 tarihli bir vasiyetini aşağıya alıyoruz:
Evlatlarım sakın ha, intihal yapmayın,
Sakın kimsenin ilmini çalıp kapmayın.
Çünkü her araştırmada, ararlar bir şek,
Benden intihal yapan eş…. şek,
Duacı sen onlara bırak, var işine git,
Benden hırsızlıkla ilim çalan i.oğlu.t.
***     
Mukadder Özakman’dan: Karagöz
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Oyunlar ve çevreci Ortaouyunu.. Karagöz. Hayrettin İvgin dostumun bana ulaştırdığı Mukadder Özakman imzalı 240 sayfalı büyük boy bir kitap.
            Merkezi Ankara’da bulunan (Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği) Türkiye Milli Merkezi Yayınları arasında Günyüzü görmüş.
            Önsöz, UNIMA Türkiye Milli Merkezi Başkanı Mevlüt Özhan’a ait. Üç sayfalık önsözün bir yerinde:
            -“Karagöz oyun metinlerinin yayınlanması Osmanlı’nın son dönemlerinde başlar. UNESCO tarafından 2009 yılında Türkiye’nin Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak kabul edilen Karagöz’ü yaşatmak, tanıtmak ve geliştirmek için değişik çalışmaları gerçekleştirmeliyiz” deniliyor.
            Mukadder Özakman’ın şiirleriyle, Karagöz anlatımının zenginleştirilmesini sağladığı görülüyor iç sayfalarda. Hacivat-Karagöz söyleşileri, atışmaları, birbirlerine karşı, söz üstünlüğü sağlamak için gösterdikleri çabalar, örnekleriyle kitap sayfalarında verilmiş.
            Sayfa 41’deki “Karagöz 1974” başlığı altında verilenlerden, yazılanlardan: Karagöz, pencereye bakar. Efekte alkış sesleri işitilir. Hacivat görünür. Efekte alkış sesleri duyulur. Hacivat, aşağıdaki semaiyi müzik eşliğinde okur: (Semai 12 dörtlükten meydana geliyor):
Bir ışık hızıyla geçiyorlar,
Dopdolu beklerken, boş kazan geldi!.
Hani sayın baylar, nerde adaylar?,
Ramazan gitmeden, Ramazan geldi.

Ne bakan, ne müdür, Mukadder bilir,
Eski dost üstüne yenisi gelir,
Onlar bir göçsün bak, İşler düzelir,
Gerçeği böylece bir yazan geldi!..
            Hacivat ve Karagöz resimleri, sembolleşmiş, görüntüler, kitabın iç sayfalarında görüntü zenginliği sağlamış. Mukadder Özakman, oyunların içeriğiyle ilgili değerlendirmelerini şiirlerle sunmuş. Hacivat ve Karagöz’ün oyunlarını, söyleşilerini karşılıklı konuşma, atışma, söyleşi biçiminde sürdürürken, bakıyorsunuz, Hacivat veya Karagöz bir şiir okuyorlar.. Mukadder Özakman şiirleri bunlar. Sayfa 164’deki “Cep Telefonu Destanı” vermek istediğimiz örneklerimizden. Destan 8 ayrı dörtlükten meydana geliyor. Son dörtlüğü:
Uzar gider, Cep Telefon Destanı,
Ey Mukadder, ceplileri sen tanı
Kontör olsa kurtaracak vatanı,
Mangalda kül bırakmıyor,cebi var!..
***llhhe
Hemşehrim Uğur Serttaş’ın Şiirlerinden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’da olup, biten her olaydan her gelişmeden, her üzüntü ve seviçten etkilenirim.
Hemşehrim Uğur Serttaş “Emekli Çöpcü” ünvanıyla, şiirlerini Burdur Merkezde yayınlanan Yenigün Gazetesindeki köşesinde okurlarıyla paylaşıyor. Anadolu Basınının en önemli özelliklerinden biri de, yeni isim ve imzaların ortaya çıkışını sağlamasıdır. Yenigün Gazetesinin yöneticileri bu önemli görevi yerine getiriyorlar, Uğur Serttaş’ın şiirlerini yayınlayarak.
            Uğur Serttaş, şiirleri üzerine başlık koymuyor. Yani şiirler isimsiz. İsimsiz şiir olur mu?. Demek ki oluyor.. Ama, her şiirin bir ismi olmalıdır. Başlıklar, şiirin içinden kendiliğinden çıkar zaten.
            Uğur Serttaş şiirlerinden mısralar almaya başlayalım: Dört ayrı dörtlükten meydana gelen “Dostum, arkadaşım bacım” mısrasıla  başlayan şiirden bir dörtlükle devam edelim:
            Toprak olmuşsun genç yaşında,
            Başucundaki fidan ağaç olmuştur,
            Beklemişsindir bir dal çiçek, bir dua,
            Yıllar sonra öldüğünü, biliyorum mu sandın?.
            Uğur Serttaş, duygularını şiirlerleştirirken, yaşanmışlıklardan yola çıkıyor. Yorumları, ifade edişleri, arkasından soruları sıralanıp giderken, anlatım yumuşaklığını ortaya koyuyor. Yedi dörtlükten meydana gelen “Denizden uzak, bozkırdaki evimde” mısraıyla başlayan şiirden iki dörtlük alalım:
            -Bulgur tanesi koydum önüne,
             Bir tas su ile birlikte, bakmadı bile,
             Başını yavaşça, kaldırıp aldım elime,
             Gagasında bezgin bir haykırış sessizce.
             Martı iyileşince duracak mı penceremde,
             Deniz kuşu O,ne bulacak bozkırda,
             Kanat çırpacak biliyorum çok yakında,
             Uygun bir rüzgârı bekleyecek sessizce.
             Üçüncü Uğur Serttaş şiiri 5 ayrı beşlikten meydana gelen “Genç dediğin dalgalanır” mısraıyla başlıyor. Buradan bir beşlik:
            Esen rüzgarlar, kopan fırtınalar,
            Kabartsa da dalgalarını,
            Lodos olsa da limanlarda,
            Esintide yaratır yaz sıcağında,
            Deniz dalgalı olur be aga….
***
Murat Duman’ın iki yeni şiirlerinin mısralarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Murat Duman’ın Ankara’lı şairlerimizden olduğunu önceleri de belirttik. İki şeni şiiriyle bize ulaştı Murat Duman. “Bir çınar devrildi” adlı olanı, rahmetli Rıza Akdemir’e ithaf edilmiş. Bu şiirlerden dörder bölüm alacağız.
Çünkü sütunumuz sınırlı.
BİR ÇINAR DEVRİLDİ
Durmadan topluma bilgiler sundun,
Düğümler çözerdin akdemir Hocam…
İlim ırmağında her zaman yundun,
Deryada yüzerdin Akdemir Hocam,

Rize’nin köyünde dünyaya geldin,
Hasret bahçesinde dağları deldin,
Bağrında kanayan ayrılık buldun,
Özlemler dizerdin Akdemir Hocam…

Sahneye çıkınca coşar akardın,
Sevgiler sunarak tura çıkardın,
Cahile zalime kurşun sıkardın,
Cahilden bezerdin Akdemir Hocam

Duman oğlu gamda sende ölmedin?
Köşem de yerin boş neden gelmedin,
Dostlar yaşlar saldı kalkıp silmedin,
Dostlara yazardın Akdemir Hocam…
TÜRKİYE’M
Türkiye’m cennetimsin var mı senin emsalin,
Uğruna baş koyduğum otağımsın sen benim,
Türklere bahşetmiş hak yoktur asla misalin,
Uğruna baş koyduğum otağımsın sen benim.

Dağların türkü söyler ovaların bir başka,
Mutludur sana gelen sevenler düşer aşka,
Dört mevsimi yaşarız gönüller döner köşke,
Uğruna baş koyduğum yatağımsın sen benim…

Medeniyetler kurdun nice çağlar kapattın,
Sen bu necip millete özünden sevgi kattın,
Nehirlerin çok hırçın denizleri kabarttın,
Uğruna baş koyduğum otağımsın sen benim…

Mehmetçiğim can verdi yeşil bağrında senin,
Atalarım tarih yazdı gönül ağrında senin,
Duman oğlu hazırdı her an çağrında senin,
Uğruna baş koyduğum metağımsın sen benim,
Anadolu’m mabedim otağımsın sen benim…
***
Aşık Yoksul Derviş’ten
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Hayrettin İvgin’in hazırladığı; Aşık Yoksul Derviş’ten, Hz. Ali Mevlüdü-Düvaz İmamlar, Nevruziyetler, adlı kitap 168 sayfayla şekillenmiş. Büyük boy olan bu kitabın önsözü (Prof.Dr.h.c.) Hayrettin İvgin’e ait. Aşık Yoksul Derviş yani Şemsettin Kubat’la ilgili değişik bilgiler verilmiş.
Afyonkarahisar ilimizin Emirdağ İlçesinin Karacalar Köyünde oturan Şemsettin Kubat’ın vefayla arası zaman zaman açıktır.
Yrd.Doç.Dr.İrfan Görkaş’ın, Günümüz Afyonkarahisar Aleviliğinde Mevlid: Şemsettin Kubat örneği, başlıklı bir araştırmayla kitabın metin bölümleri başlatılmış. Burada Şemsettin Kubat, hayatı ve eserlerinden örnekler veriliyor, düşüncelerinin temellerinde bulunanlar üzerinde duruluyor.
22 nci sayfada şiirlerle anlatımlar başlıyor. “Dinleme” başlığıyla uzun soluklu verilenler dikkat çekiyor. 14 ayrı dörtlükten meydana gelen “Dinleme”nin iki dörtlüğü:
- Başlıyorum sözü dikkat,
Aç gözünü gör hakikat,
Ali sana verir berat,
Bu mevlidi dinler iken..

Yoksul Derviş böyle demiş,
Dinle sözü ne söylemiş,
Manaların anla demiş,
Bu mevlidi dinler iken.
Kitabın 133 ncü sayfasında, Yrd.Doç.Dr.Abdullah Şengül imzalı bir inceleme var.
Aşık Yoksul Derviş duyguları enine-boyuna inceleniyor, yorumlar getiriliyor burada. Girişinde;”Emirdağ-Karacalar örneğine geçmeden önce, Alevi-Bektaşi kültüründe Nevruz kutlamalarına kısaca bakmak yerinde olacaktır” deniliyor. Kitabın arak kapağına bakıyoruz, “Nevruz Bayramı’nda” başlıklı bir şiirle karşılaşıyoruz. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirin ik dörtlüğü efendim:
-Kardeşlik, dostluk bağını,
Kurduk Nevruz Bayramı’nda,
Gönüle sevgi ağını,
Ördük Nevruz Bayramı’nda.

Aşık Yoksul Derviş Sözü,
Kutlayalım bu Nevruz’u,
Şükür olsun, dostlar sizi,
Gördük Nevruz Bayramı’nda.
Nevruz-Nevruziye, kitabın son sayfalarındaki şiirlerle daha derinden, daha geniş kapsamlı anlatılmış.
***
Avrasya Kurumu Yeni Sempozyum Bildirileri
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Uzunca bir isim: 8. Nizami’den Yunus Emre’ye, Kemal Atatürk’ten Haydar Aliyev’e uzanan sevgi ve barış yolu sempozyum bildirileri. 23-24 Mayıs 2011 tarihlerinde Azerbeycan’ın Başkenti Bakü’de gerçekleştirilen sempozyuma sunulan bildirilerin bir araya getirildiği 176 sayfalık büyük boy bir kitap.
(Prof. Dr.) Hayrettin İvgin tarafından hazırlanmış. Önsöz (Prof. Dr.) Bahaeddin Güney’e, sunmuş Hayrettin İvgin’e ait. Açılış konuşmaları yapılmış, Bahaeddin Güney, Prof. Dr. Celil Garipoğlu Nağıyev ve Prof. Dr. Elçin İskenderzade tarafından. Sempozyuma değişik imzaların bilirdi sunduğu görülüyor. Bu isim ve imzalardan bazıları;
(Prof. Dr.) Nail Tan, Doç. Dr. Nezaket Hüseyinkızı, Prof.Dr. Meherrem Ceferli, Doç. Dr. Ayten Aydınkızı, Dr. Yaşar Kalafat, Gardaş Elişoğlu.
Sayfa 47’ deki (Prof. Dr. Hayrettin İvgin) imzalı, 19.Yüzyıl Aşığı Deli Boran ile yeni kaynaklar ve şiirler, başlıklı bildirinin bir yerinde, Deli Boran’ın az bilinen deyiş ve şiirlerinden örnekler veriliyor. “Yar Bize” başlıklı şiirden:
Terki diyar edip gidiyorum gayri,
Gülsün yarenlerim ürüşan olsun,
Bir sitem süreyim özüme bari,
Bu yara sinemde bir nişan kalsın.

Boran der ki, kisbim oldu kar bize,
Ben bülbülüm mesken oldu zar bize,
Dede Garkın olur ise yar bize,
Varsın cümle cihan hep düşman olsun.
            Kitabın, 147 nci sayfasında, bu bölümde “(Prof.Dr.)Nail Tan seksiyonu bildirileri yeralmış. Burada, Nail Tan hocayla ilgili değişik ve önemli görüşler ortaya konulmuş. Bu bölümdeki görüşlerden:
1-                 Aslında, Prof.Dr.Nail Tan Türk kültürüne yapmış olduğu büyük ve şerefli hizmetlerine göre, çok nadir şahsiyetlerden biridir. (Prof.Dr.Elçin İskenderzade)
2-                 Nail Tan, Azerbaycan edebiyatının, aşık sanatının her vesileyle Türkiye’de tanıtılması, şairlerin-aşıkların bir araya gelmesi konusunda Valiliklere, Belediye Başkanlıklarına tavsiyelerde bulundu. Genel Müdürlük yaptığı ve yazar olarak belli bir tanınmışlığı olduğundan, tavsiyeleri çoğu zaman dikkate alındı. (Prof.Dr. Hayrettin İvgin)
3-                 Nail Tan, Türklerin hayatında önemli ehemmiyeti olan bayramlara da öz eserlerinde geniş yer vremiştir. Türklerin müşterek bayramı olan “Novroz” (Bahar hakkında kaleme aldığı makaleleri çok merak doğurur (Doç.Dr. Nezaket Hüseyinkızı)
4-                 “Nail Tan’a Armağan” adlı kitapda bir çok değerli yazılara nazar yitirdikde, Nail Tan’ın önemli özelliklerini görürüz. Kitapda çok yazıları buna misal getirmek olur (Gardaş Elişoğlu).
***
Yazı ve yayınlarıyla çınarlaşan hocamız Salim Savcı’dan: Niçin? Atatürk de Atatürk!..
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Salim Savcı hocamız, Çorum ilinin, Osmancık ilçesinin Çampınar Köyünden seslenmeye, yazdıkları yayınladıklarıyla bizimle selamlaşmaya devam ediyor. O yaşayan başöğretmenlerimizden, şair, yazar ve araştırmacılarımızdan.
            Yeni bir kitabı daha geldi. Niçin? Atatürk de Atatürk adlı 40 sayfalık, Salim Savcı hocanın 64. kitabı; “Benim vefalı dostum, Prof. Dr. İsa Kayacan’a, Size bu kitabımı imzalarken duyduğum mutluluğu bilmenizi dilerim, sevgi ve saygılarıyla, Saat 06.00 Çampınar, 20.06.2012” cümlesiyle imzalanmış ve bana gönderilmiş.
            Kitap içinde, Mustafa Kemal’e ait bilgiler, Mustafa Kemal’in ağaç sevgisi, Atatürk’ün çocuk sevgisi, Atatürkle ilgili çeşitli yazılar, bölüm başlıkları olarak veriliyor.
            Fotoğraflarla zenginleştirilen sayfalar, örneğin 6 ncı sayfasındaki “Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı” ara başlığı altında verilen fotoğraflardan: Atatürk’ün doğduğu ev, Atatürk’ün kimlik belgesi, Mustafa Kemal Paşa (1918) gibi cümlelerle, açıklamalarla verilenler, Niçin Atatürk de Atatürk, deyişimizin, dememiz gerekenlerin gerekçeleri anlaşılır biçimde ortaya konulmuş, anlatılmış, sayfalara aktarılmış. 34 ncü sayfaya bakıyoruz: Orta Anadolu’da Secigen (şimdiki adı Çampınar) köyünde yaşayan, adı Zeynep olduğu halde Zeynik adı ile anılan deli dolu bir köy kadını konuşuyor (uzunca bir şiirin girişi):
Çocuktum, sen kızsın dediler,
Eksik eteksin demeyi unutmadılar,
Saçım uzunmuş, aklım kısaymış,
Ben az bilsem de olurmuş…
            Ah şu töreler, ah şu Anadolu’nun sözde çok bilmiş amcaları, teyzeleri.. Şimdi, Salim Savcı hocanın, yukarıda adından söz ettiğimiz kitabıyla birlikte gönderdiği, düzgün ve iltifat dolu cümlelerinin yer aldığı satırları arasında gezmek, nakletmek istiyorum bu mektubu:
            Candan vefalı dost Prof.Dr. İsa Kayacan’a; Şu dünyada, arkadaş çoktur. Neden ise dost sayısı her insan için iki elin parmak sayısından azdır. Yine dostlar vardır, vefaları gün gelir kalmaz olur. Ama daima akılda kalan dostlar da vardır. İşte benim, en vefalı dostlarımdan birisi sizsiniz. Çünkü, yerel gazetelerde köşe yazısı yazma ilhamımı ben sizden aldım. 1974’den beri de sürdürüyorum.
            Gönderdiğiniz her yazıyı okurum, değerlendiririm. Başarınızı gördükçe, hayalen sizi içtenlikle kucaklarım. 64. kitabımı da ilk kez size imzalıyorum. Dünyaya geldik, bir günde gideceğiz. Sizi görmeyi Allahtan nasip etmesini diliyorum bir: Bir de bizim köyün deyimi ile sizi kucaklayıp sırtınızı okşamak (bizim köyde buna pıtıpıtı yapmak) diyorlar istiyorum, benim vefalı ve candan dostum! Bu da iki!.. Sağlıklı günler dileklerimle. (Salim Savcı) (Çampınar Köyü, 20.06.2012)
***
‘Özyalvaç’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Anadolu Basını içerisinde yer alan gazetelerden bana ulaşanların sayfalarındaki gezintimi sürdürüyorum.
            Bugün sütun konuğum gazete, Isparta ilimize bağlı, Yalvaç ilçemizde Pazartesi günleri altı normal sayfayla okurlarının karşısına çıkan ‘Özyalvaç’ Gazetesi.
            03 Şubat 1969 tarihinde rahmetli Ruşen Özgül (1943–2006) tarafından kurulan Özyalvaç Gazetesi 44. yayın yılı içerisinde bulunuyor.
            Özyalvaç Gazetesinin kimliğine bakıyorum: Sahibi: Ömer Ö.Özgül, Yazı İşleri Müdürü: Sibel Özgül, Tlf: 0246-441 53 27
            Yıllardır, zaman zaman yazdığım gazeteler arasında yeralan Özyalvaç Gazetesinde değişik makale yazarlarının imzalarıyla karşılaşıyoruz. Elimde masamda 2 bin 181,82 ve 2 bin 183. sayıları bulunan Özyalvaç sayfalarındaki makale yazarlarının isimleri şöyle sıralanıyor:
            Özgül Kaya, Cemil Kaynak, Mehmet Yeşeren, Kürşat Dayıoğlu, Ahmet Turan, Av.Zafer Arısoy, Mehmet Sesli.. Şimdi bu makale yazarlarından bazı cümleler alalım. Nakledelim:

1-     Memleketin meselesi. Üretim fakiri ilçemizin en önemli geçimi hizmet sektörü. İflas bayrağını çekmek üzere olan esnafımız için dışarıdan gelecek her çeşit öğrenci çok önemli (Özgür Kaya)
2-     Yorumunda, hey gidi günler hey diyerek bir zamanlar muhalif ve muvafık bütün Encümen üyelerinin Tekin Bayram’ın her dediğine el kaldırdıklarından bahisle (Cemil Kaynak)
3-     Aşiretten İmparatorluğa uzanan süreçte Osmanlı bir yandan kabuk değiştirirken, diğer taraftan da kuruluş felsefesinden uzaklaşmıştır (Mehmet Yeşeren)
4-     Umarım yazılarımız bizi takip eden değerli okuyuculara bir nebze de olsa faydalı olmuştur (Kürşat Dayıoğlu)
5-     Şehrimiz Isparta’nın ve neredeyse tüm ilçelerinin yaşadığı en önemli sosyal sorunlardan biri olan güç sorunu, mutlaka üzerinde durulması ve çözümler aranması gereken bir konudur (Ahmet Turan)
6-     Her birimiz evlatlarımızla gurur duyarız ve onların her yaptığı iyi işten dolayı çok seviniriz (Av.Zafer Arısoy)
7-     Havada aşk havası var/Kanadı kırık kuş yarası var/Bana küsmüş gidiyor gibi/Benden çok bir edası var/acep nedendir? (Nazan Öncel)
Özyalvaç Gazetesi haber başlıklarından: İşte Milli Eğitim’de başarı belgesi gerçeği Sultan Sofrası, halı sahanın da Sultanı/Yalvaç Medeniyeti safsatasıyla yüz binlerce lira boşa mı gitti?/İstanbul Sücüllüler Derneği yöneticilerinden gazetemize ziyaret/Patpat terörüne kim dur diyecek?/Isparta’da kırsal turizm yatırımlarına yüzde 50 hibe/Başarı Belgesi haberimiz ulusalda ses getirdi, ama yetkililerde ses yok vd.
***
İlhami Nalbantoğlu’ndan:
Kısa kıssa öyküler
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            İlhami Nalbantoğlu’nun 10. kitabı, Kısa Kıssa öyküler adıyla, 140 sayfayla bize ulaştı.
            Ahlat Kültür, Sanat ve Çevre Vakfı’nın 16 ncı yayını olan “Kısa Kıssa Öyküler” İlhami Nalbantoğlu’nun  bir başka yönünü daha ortaya koyuyor. Araştırmacı, yazar ve ressam Nalbantoğlu’nun koltuğundaki karpuz sayısı bir hayli fazla. Ama, maşallah hiçbirini yere düşürmüyor, başarıyla taşıyor.
            Kitabın önsözü “Ahlat’ın sesi olmak” cümlesiyle başlıyor, Hikmet Altınkaynak imzasıyla karşımıza çıkıyor. Altınkaynak Önsözünün bir yerinde:
            “İlhami Nalbantoğlu artık Ahlat’ın sesi olan bir öykücü. Onu içtenlikle kutluyorum, öykü yazarlığınd7a da yolunun açık olmasını diliyorum” diyor.
            Kitap içinde 38 öykü yer almış. Bunlar kısa kısa anlatımlar. Bazı başlıklar: Mito, Cin Sülo, Çelebi, Babam, Erkek güzeli, Çarşı savaşları, Tilki, Yurttaş, Abo dayı, Deniz Bayram, Neriman, Özgrür vd.
            Mito: ‘60’lı yılların başında lise eğitmi almak için Bitlik’e geldiğimizde ilk kez karşılaştığımız pek çok şeyin yanında, kısa boylu kara ve oldukça da çirkin bir adamın general üniforması içerisinde olağan dışı ve bir general ile örtüşmeyen tavır ve hareketleri dikkatimizi çekmişti’cümlesiyle başlıyor anlatım.
            İlhami Nalbantoğlu, düz yazı, öykü anlatımında başarılı. Dolambaçlı yollardan yürümüyor. Cümleleri biraz uzunca olsada, anlatacaklarını doğrudan, açık bir ifade biçimiyle ortaya koyuyor.
            Öykülerden, kısa cümleler alarak devam edelim efendim:
1-                 Kentin tek kasabıydı, sabahları erkenden kalkar, dükkanı açar, doğruca mezbahanın yolunu tutardı. Akşamdan mezbahaya getirdiği ortalama bey koyun ya da keçinin kesim işine başlardı (Bakara Memet, Sayfa: 22)
2-                 Ellili yılların bir Anadolu kentinde, onca yoksulluk ve fakirliğe karşın, uygarlığın ve ilericiliğin önde gelen bireylerinden biriydi. Fakirlik ve kentin hemen her ortamına tüm acımasızlığıyla yansıyorken, farklı bir mekan dikkatleri çekiyor (Topal Muzaffer, Sayfa:34)
3-                 Ne yeşil çim sahalar, ne rengarenk futbol ayakkabıları, ne de futbol oynamak için türlü türlü futbol topu vardı. Ama büyük bir futbol heyecanı yaşıyordu. Hemde ne heyecan (Tilki, Sayfa:66)
4-                 Erzurumlu bir demiryolu işçisinin dokuz çocuğundan biriydi Neriman. İlkokulu zorlukla bitirdi. Ailenin olanakları eğitimini devam ettirmeye elvermiyordu, diğer kardeşleri gibi (Neriman, Sayfa: 87)
5-                 Ankara’da, Kızılay’da Meşrutiyet Caddesi’nin girişinde bir üst geçit vardır. Çok yoğun bir güzergâh üzerinde bulunması nedeniyle günün her saatinde oldukça kalabalıktır. Bu kalabalıktan yararlanmak isteyen seyyar satıcılar, sokak şarkıcıları burayı mesken edinmişlerdir (Hakim, Sayfa: 99)
***
IV. Uluslar arası
Van Gölü Havzası Sempozyumu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Araştırmacı- Yazar İlhami Nalbantoğlu tarafından bana ulaştırılan, 22x31 cm boyutlu, ciltli 544 sayfalık (IV. Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu” adlı, Editörlüğünü Prof. Dr. Oktay Belli’nin yaptığı kitabın sayfalarında gezmek istiyorum:
            Geride kalan yıllardan birinde ve günlerde Ahlat’ta gerçekleştirilen Sempozyumla çok önemli bilgiler ortaya konulmuş.
            Düzenleme,  Danışma, Yayın kurulları var değişik isim ve imzalardan oluşan. Prof. Dr. Oktay Belli, bu yayının; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu, Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı, Ahlat Belediye Başkanlığı, TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu tarafından bastırılarak bilim dünyasına kazandırıldığını hatırlatıyor.
            Bildirileriyle sempozyuma katılan, araştırmalarını ortaya koyanlardan bazılarının isimleri şöyle sıralanıyor: Oktay Belli, Vedat Evren Belli, Emel Oybak Dönmez, Kadir Pektaş, Gülsen Baş, Mehmet Top, Yalçın Karaca, Hasan Almaz, Ahmet Demir, Dündar Alikılıç, Nevzat Keleş, Elif Kanca, Nihat falay Yaşar Kalafat, Ekrem Bektaş, İsa Yüceer, Sebahattin Vanlı Rahmi Tekin, Mustafa Oflaz, Önder Gülhabar, Nuray Elik, İlhami Nalbantoğlu vd.
            Prof.Dr.Mahmut Doğru, Abdülalim Mümtaz Çoban, İlhami Nalbantoğlu imzalı önsözler var. İlhami Nalbantoğlu, önsözünün bir yerinde; “Ahlat’ın, tarihin derinliklerine terk edilen o muhteşem ve parlak geçmişini yeniden kazanıyor olmasında bilimin önemi yadsınamaz. Son yıllarda Ahlat’ın değişik bilimsel ortamlarda yer buluyor olmasını büyük bir kazanım olarak alğılıyoruz” diyor.
            İngilizce  özet ve Türkçe olarak verilen metinler, yayının zenginliğini, kalıcılığını ortaya koymuş. Oktay Belli hoca, Van Gölü Havzası’nda Urartu bağcılığı ve şarap kültürü başlıklı bildirisiyle söze başlıyor 19 ncu sayfada.
            Oktay Belli hocanın “Urartu Krallığı Tuşpa’nın Van Kalesi kayalıklarının üzerinde kurulmasından dolayı, haklı olarak dünyada bir çok bilim insanı bu devleti Van Krallığı olarak da adlandırmaktadır” cümlesi dikkat çekiliyor.
            Bildirilerden, imza sahipleri esas alınarak bazı cümleler nakledelim:
1-                 Bitlis’in yakın tarihine bakıldığında nüfus hareketliliğinin detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir (Gülin Payaslı Oğuz-Işık Aksulu, Sayfa:285)
2-                 Ahlat, Doğu Anadolu’nun Yukarı Murat-Van bölümünde yer alır. Yüksek dağlarla çevrilmiş, Van Gölüne doğru eğimli platolar üzerinde kurulmuştur (Elmas Ceren Uluer-Şakir Savgın, Sayfa: 322)
3-                 Ahlat’ta kış aylarının uzun sürmesi, kar yağışının fazla olması nedeniyle, çevre köy ve kasabalarla ulaşımın ve iletişimin kesilmesi, buzdolabı, derin dondurucu gibi teknolojik olanakların bulunmaması, böyle bir hazırlığı zorunlu kılmaktadır (İlhami Nalbantoğlu, Sayfa: 533)
***
Nilüfer Dursun’dan;
Yeni bir nefes, yeni bir ses
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Nilüfer Dursun imzası, çok yönlülüğün, farklı çalışmaların net görüntüsüdür. O, şair, yazar, araştırmacı, ressam, bestekar ve daha pek çok özelliği koltuğunun altında taşıyan, İngilizce’den yaptığı veya İngilizceye çevirdikleriyle kültür dünyamızın önemli isim ve imzaları arasında yeralmıştır.
            Türkçe-İngilizce, çeviri ağırlıklı kitaplarıyla, özlemle beklenilen yayınların altına mütevazı yapısıyla imza atarken, şımarmamış, böbürlenmemiş geleceğe sabır ve azimle bakaşının görüntülerini sergilemiştir.
            Nilüfer Dursun yeni bir kitabıyla okurlarının, sanat ve edebiyatseverlerinin karşısına çıkıyor. Bu yeni eserlerinin adı: “Anadolu Kadınlarımızdan yaşanmış öyküler; Kara Zifaf”.
            Önceki eserlerinde de olduğu gibi, Nilüfer Dursun’un olaylara bakışındaki netliği, doğruluğu görürken, anlatımlarındaki yumuşaklığı hissederken, anlaşılırlık ilkesinden taviz vermediğini görürüz.
            Yağmur’la başlayan anlatımlar, Yazğı ile sona ererken, verilen mesajlardaki kısalığı, bu kısalık içindeki tutarlılığı satır satır okur, tutkuyla sayfalardan ayrılamadığınızı, birinden ötekine geçerken, ‘önceki ne çabuk bitti’ dediğinizi duyar, yaşarsınız.
            Bir örnek, ‘Yağmur’anlatımının girişi: “Meryem’in Serdar Oğulları çiftliğine gelin olarak gelişinin üzerinden tam tamamına on yedi yıl geçmişti. Yörenin ağaları Meryem’i almak için adeta yarışmışlar, ancak yarışı Serdar Oğullarının ortanca oğlu Ali kazanmıştı. Bu konuda Meryem’in de üzerine düşeni yaptığı inkar edilemezdi”.
            Buradaki giriş cümleleri, anlatılmak istenin ipuçlarını anlaşılır bir biçimde veriyor, Nilüfer Dursun anlatım zenginliğini, tutarlılığını gözlerimiz önüne sererken, yapılan yorumların, ortaya konulan görüşlerin doğruluğunu hissetmemizi sağlıyor, kabullenmemiz gerçeğini zihinlerimize yerleştiriyor.
            Birde, kitabın adı olan öykü var “Kara Zifaf” adıyla, Bu öykünün girişinden de birkaç cümle vererek, Nilüfer Dursun’la ilgili ortaya koyduğumuz görüşlerimizin doğruluğunu bir başka açıdan bakarak, netlik içinde gördüğümüzü hisseder, “hoca kalemin güçlülüğünü korusun” temennisinde, duasında bulunursunuz.
            -“Nihal ile Özgür. Fakültenin açıldığı ilk hafta ortak bir arkadaşları tarafından tanıştırıldılar. Tam tamamına altı yıl aynı sınıfı, aynı sıraya paylaştılar. Özgür Nihal’in gölgesi gibiydi adeta. Peşinden tuvalete bile geliyor, çıkana kadar kapıda nöbet tutuyordu. Arkadaşları ‘korkma oğlum, oradan kızı kimse kaçırmaz, kuş değil ki bu pencereden uçup gitsin’diye takılıyorlardı Özgür’e”.
            Nilüfer Dursun hocanın, her yeni eseri, öncekilerle yarış içindedir. Öncekiler gerilerde mi kalır, yenileri bir farklılık içinde okurlarının karşısına çıkar mı? Gibi soruların cevaplarının hemen verilmesi, ortaya konulması mümkün değildir. Kanaatim odur ki, Nilüfer Dursun’un tüm eserleri birbiriyle, bir ananın oğulları gibi, kardeşçe yarışırlar ama, derecelendirmeye tabi tutulmadan. Hepsi birbiriyle eşitlik içindedirler.
***
Burdur-Bucak’tan
‘Gündem’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdur ilimize bağlı Bucak ilçemizde yayınlanan gazetelerden biri: ‘Gündem’ Gazetesi. Naneci Grup-NNC’nin yayınladığı 6 sayfalık ‘Gündem’ Gazetesi 10. yayın yılı içerisinde.
            Haftalık olarak okurlarıyla buluşan, buluşturulan Gündem gazetesinin kimliğine şöyle bir göz atalım önce:
            İmtiyaz sahibi: İbrahim Nanecioğlu, Genel Yayın Yönetmeni: Mustafa N.Nanecioğlu. F.Muhabirler: Mahmut Kulunç, Hüseyin Taştekin, Osman Gencan. Hukuk sorumlusu: A.Abdullah Özel Tlf:0248 325 91 29
            Masamda, 672, 73, 74, ve 575. sayıları bulunan Gündem Gazetesinde, yerel haberler ağırlıklı olarak görülüyor.
            Masamda bulunan Gündem Gazetesi sayfalarına dönüp, siyasi olmayan sosyal içerikli haberlerden bazı örnekler vermek istiyorum:
-                     Kocaaliler Belediyesinde 2 trilyon 768.480 TL.lik büyük yatırım yapılıyor/Çamlık Hacıbağ İlköğretim Okulu bu yıl sonu okul gecesi düzenledi.
-                     Çebiş ilköğretim Okulu yıl sonu eğlencesi düzenledi/Bucak Ticaret ve Sanayi Odası da yöresel ürünlerle fuara katılıyor,
-                     Mermerciler Derneği olağan genel kurul toplantısı yapldı/Bucak Futsal galibi Milli eğitim,
-                     Karaaliler Köyünden 23 yaşındaki genç intihar etti/Atatürk İlköğretim Okulu şiir dinletisi düzenledi:
-                     Bucak Atatürk İlköğretim Okulu Kültür Sarayında şiir dinletisi düzenledi. İki saat süren şiir dinletisinde öğrenciler şiirler okurken, okul korosu şarkı ve türküler seslendirdi. Beğeni ile izlenen şiir dinletisinden sonra hatıra fotoğrafı çektirdiler.
-                     Burdur-Bucak Antalya Karayolu Boğazköyde kaza, 12 kişi yaralı/Bucak güreşlerinde baş pehlivan Ali Gürbüz, Ağa İsmail Başarır.
-                     Antalya 3. hediyelik Yöresel ve Geleneksel Ürünler Fuarı’nın gözdesi Burdur-Bucak oldu/Bucak Devlet Hastanesi inşaat ruhsatı alındı, inşaat başlıyor,
-                     Bucak Belediyesi Oğuzhanspor’un kuruluşundan bugüne kitabını yayınladı/Genç iş adamı Bucak güreş ağası İsmail Başarır,
-                     Bucak’ta tarihi eser kaçakcısına suçüstü/Hayır sever iş adamı Adet Tolunay 2012 yılı İlköğretim Okulu birincilerini yine İstanbul gezisiyle ödüllendirdi,
-                     Bucak Devlet Hastanesinde 4 uzman doktor göreve başladı/Temizlikçi yazar kitap geliriyle kütüphane kuruyor,
-                     Bucak İmam Hatip Liseli’ler pilav gününde buluşuyor/Çeltikçi ve Bucak ilçeleri TKDK ile AB Standardına kavuşacak/Bucak Malmüdürlüğünden 2/B hakkında açıklama, vd.
***
Burdur-Bucak’tan
‘Akca’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gazetelerle ilgili yaptığım genel değerlendirme yazılarından birisi de, Burdur ilçemizde haftalık yayınlanan ‘Akca’Gazetesi.
            Masamda 121, 22,23,24,25,26 ve 127. sayıları bulunan ‘Akca’ Gazetesinin 6 normal boyut sayfasıyla yayınlandığından sözederek kimliğine bakalım öncelikle:
            Kuruluş tarihi: 17 Şubat 2010, İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Halim Akca. Muhabir: Mevlüt Akca. Hukuk Sorumlusu: Av. Abdullah Özel. Tlf: 0248–325 46 22
            Akca Gazetesinde makaleleriyle okurlarının karşısına çıkanların pek rastlanmadığı görülüyor. Biz, siyasi olmayan, sosyal içerikli haberlerden bazı alıntılar yaparak incelememizi, yazımızı sürdüreceğiz efendim:
-                     Bucak Zeliha Tolunay Yüksekokulu Burdur’a mı taşınmak istiyor?/Sıcak asfalt başka bahara mı kaldı?,
-                     Gazi Caddesinde kanalizasyon yapım çalışmaları sürüyor/Burdur Adalet Sarayı ihale aşamasında,
-                     Burdur’da damacana sularına takip/Bucak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne Erdoğan Dinç atandı/Demirezenler Camii bahçesine parke,
-                     SBS’de okullarımız başarılı oldu/Polis hafta sonu düğünlerinde denetim yaptı/Gelenek bozulmadı, Haydi çocuklar sünnete,
-                     Bucak Belediyesi asfalt sezonunu açta/SBS’de Burdur başarılı/Bardur ve Denizli’de sahte emeklilik operasyonu,
-                     E-Reçete dönemi başladı/İmam Hatipliler Pilav Gününde buluştu/Çavdır’da Kabadayılar Gecesi düzenlendi,
-                     Burdur Belediyesi’nden park ve refüjlerde çalışma/Çavuşlar mahallesinde yol genişleme ve parke çalışması,
-                     Pazarda rastgele ateş açan şüpheli 6 kişiyi yaraladı/Türkiye’nin en hızlı 112’si iş başında,
-                     İlçe genelinde parke yapım çalışmaları sürüyor/Sağlık Müdürlüğü binası, kamu anlayışında yeni bir bakış açısı getirecek,
-                     Burdur DSYB Ağlasun Şubesi açıldı/Anbarcık köyünde 7. yayla şenliği/Çalınan kablolara suçüstü,
-                     Somililere yardım paketi/Antalya-Burdur karayolunda kazada 4 kişi yaralandı/Babayiğitlerin burunları bile kanamadı,
-                     Oğuzhanspor’un kitabı çıktı/Bucak Devlet Hastanesine 4 uzman doktor atandı/Okul birincileri İstanbul gezisinde,
-                     Burdur’da tenis sokağa indi/Toprak yapılarına göre yetiştirilecek ürünler belirlenecek vd.
***
Yine dergi sayfalarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerin sayfalarındaki gezintimi sürdürerek, tespitlerim arasında yer alanlardan kısa kısa yine söz etmek istiyorum.
1-                 GÖNÜL DERGİSİ: Ankara’da yayınlanıyor. 11. sayısı bize ulaşan Gönül Dergisinin sahibi Şenol İlhan.
2-                 FEYZ DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanan Feyz Dergisinin 253 ve 254. sayıları bize ulaştı. Sahibi:Şenel İlhan.
3-                 SARIZEYBEK DERGİSİ: Söke Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayınorganı. 54. sayısı masamda olan Sarızeybek Dergisinin Dernek adına Sahibi: Tülay Sarayköylü.
4-                 SAĞLIK VE İNSAN DERGİSİ: Ankara’da aylık yayınlanıyor. 7.sayısı masamda olan bu derginin sahibi: M.Esat Güzelgöz.
5-                 DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nca iki ayda bir yayınlanıyor. 150. sayısı masamda olan bültenin Sahibi: Yaşar Aktürk.
6-                 ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün yayınladığı aylık gazete. Gazetenin sahibi: Murat Karakaya.
7-                 ORTANCA DERGİSİ: Ankara’da yayınlanıyor. 36. sayısı bize ulaşan Ortanca’nın Sahibi: İbrahim Engin.
8-                 KUMRU DERGİSİ: Gaziantep’te yayınlanıyor. Sahibi: Abdulhadi Bay olan Kumru’nun 9. sayısı bize ulaştı.
9-                 ANTALYA SANAT DERGİSİ: Sahibi Gonca Aydemir olan bu derginin ilk sayısı, bize Kerim Özbekler tarafından gönderildi.
10-             SANAT SOKAĞI DERGİSİ: Bolu ilimiz merkezinde yayınlanıyor. Sahibi: Semra Kocabaş, 43. sayısı Günyüzü gördü.
11-             KÜLTÜR ÇAĞLAYANI DERGİSİ: Ankara’da yayınlanıyor. Sahibi Hayrettin İvgin olan Kültür Çağlaya’nın 14. sayısı yayınlandı.
12-             İDA KÖRFEZ FANZİN DERGİSİ : Balıkesir ilimize bağlı Akçay ilçemizde yayınlanıyor. Ahmet Yılmaz Turcer’in hazırladığı derginin 23. sayısı yayınlandı.
13-             KARINCA DERGİSİ: Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumunca aylık yayınlanıyor. Sahibi Kurum adına: Prof.Dr. Nevzat Aypek’in sahibi olduğu Karınca’nın 906. sayısı yayınlandı.
14-             ÇINGI DERGİSİ: Kayseri’de iki ayda bir yayınlanıyor. 14. sayısı Günyüzü gören Çıngı’nın sahibi : Süleyman Karacabey.
15-             YESEVİ DERGİSİ: İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 224. sayısı Günyüzü gören Yesevi’nin sahibi: Erdoğan Aslıyücü.
16-             YENİSES DERGİSİ.: Osmaniye’de aylık yayınlanıyor. 200.sayısı Günyüzü gören Yenises’in sahibi: Hasan Bölük.
***
Bir Çınar ‘Bartın’ Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Anadolu Basını içerisinde, bir elin parmaklarını geçmeyen ‘Çınar’ olarak kabul ettiğimiz gazetelerden biri, 06 Eylül 1924 tarihinde kurulan,  gururla yayınlamaya devam eden ‘Bartın’ Gazetesi bugün sütun konuğum.
            88. yıl içerisindeki yayınlarıyla, gurur kaynağımız olan Bartın Gazetesinin Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Esen Aliş.
            Bartın Gazetesinin 3.676.77,78,79ve 3680 sayıları masamda. Bu sayıların sayfalarında bir gezinti yapacağım, tespitlerimi aktarmaya çalışacağım efendim:
            4 büyük sayfalık ve birinci hamur kağıda basılan ‘Bartın’ Gazetesindeki haberler, ağırlıklı olarak yerellerden oluşuyor.
            Bu satırların yazarının zaman zaman Bartın Gazetesinde yazdığını kaydederek, sayfalardaki imza sahipleri üzerine bir göz atalım: Erkan Aşcıoğlu, Tarık Çıtak imzalarıyla karşılaşıyoruz masamdaki sayılarında Bartın Gazetesinin. Bu imzalardan:
1-                 Osmanlı döneminde mesleklerin değişik isimleri ve özellikleri vardır. 1800’lü yıllarda yayınlanan belde ve esnaf işleri ile ilgili Pazar ve Sanayi Erbabı Beyanında başlıca şu meslekler ve özellikleri yer almaktadır: Habbazan-Ekmek satan fırıncı, Kasaban-Kasaplar, Tabbahan-Aşçılar, Lokantacılar, Oduncular, Hayyatan-Terziler (Erkan Aşçıoğlu)
2-                 Kıvrıla kıvrıla akar ırmağın,
Götürür gönlümü Karadeniz’e
Suların ilahi diyorlar sana
O çifte koyların hayattır bize (Bartın’ım-Tarık Çıtak)
      3- Karikatürce başlığıyla, önemli ve anlamlı çizgileriyle, değerli dostum Hikmet Aksoy’un güncel karikatürleri.
            Bartın Gazetesi sayfalarında en çok etkilendiklerim arasında, fotoğraflarıyla verilen, vefat, anma yıldönümü haberleri duyurularıdır. Burada, vefa vardır, burada özlem ve hatırlama vardır. Temmuz 2008’de 464 sayfayla yayınladığım “Mezarlık Kültürümüzden Örnekler” adlı kitabımın, “Vefat Başsağlığı ve duyuru ilanları” bölümünde yer alanların bir kısmını Bartın Gazetesi sayfalarından seçtiğimi hatırlıyorum.
Şimdi, masamda bulanan Bartın Gazetesi sayfalarından seçtiğim bazı başlıklardan söz etmek istiyorum.
            Şimdi masamda bulunan Bartın Gazetesi sayfalarından seçtiğim bazı haber başlıklarından sözetmek isiyorum:
-                     Bartınlı Rumlar unutmuyor/Halkın en çok faydalandığı ve sevdiği İnkumu çay bahçeleri yıkılıyor mu?/Bartın’da yetişen işadamı Halil Çakır, 2 Atatürk heykeli armağan etmek istiyor/Edebiyat günleri farklı/2 Banka caddede yer alıyor,
-                     Bartın nüfusuna kayıtlı ünlü romancı ve şairimiz, gazetemiz yazarı Rıfat Ilgaz’ın vefatının 19. yılında saygıyla anıyoruz/Bartın, Avrupa Birliği Bakanlığının belirlediği 20 il içinde/Türkiye’nin havacılık ve uzay birimleri alanında ilk ihtisas üniversitesi olan Türk Hava Kurumu üniversitesi kuruluyor,
-                     Doğalgaz 2013 ilkbaharında/SBS’de Bartın birincisi Gülpembe’den/Üniversite giriş LYS’de Türkçe Sosyal puanlarda, Bartın Türkiye birincisi /Ömer tepesindeki 20 dönümlük karayolları arazisi Adliyemize verilmeli / İstikbal göklerde ve Bartın’daki. Türk Hava Kurumu Üniversitesi’ne yer tahsisi tamam vd.

Hiç yorum yok: