25 Nisan 2013 Perşembe

02 NİSAN - 26 NİSAN 2013

M. Kemâl Yılmaz dostlarıyla helâlleşerek
aramızdan ayrıldı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            İnsanlar, ölümle yüzleşmek, yüz yüze gelmek için sıranın kendilerine gelmesi için bekliyorlar. Bu bekleyiş ne zaman, nasıl olacak kimse bilmiyor.
Şair, yazar, eğitimci, araştırmacı, parlamenter, hayatını Aydın iline, Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk ilkelerine adamış iyi insan, üretken kalem sahibi, 1965-1973 döneminde Aydın Milletvekili olarak TBMM’de görev yapan M. Kemal Yılmaz, benim Ankara’da dost sesim heyecan depomdu.
Sıklıkla görüşür, ondan gelen posta gönderileriyle bilgi zenginliğim artar, O’nun güven veren kişiliğiyle moral bulurdum. Kelimenin tam anlamıyla, bir Aydın Sevdalısı, bir Türkiye sevdalısıydı. Aydın’dan, ilçelerinden gelen gazete ve dergiler hakkında, mutluluk duyguları içinde konuşur, o bölgeden gelen, şair, yazar imzalarıyla, övünürdü, gururlanırdı. Bu gururlarından biride, Abdülkadir Güler’in “M. Kemal Yılmaz” adlı kitabıydı.
            Vefat haberini, Salim Savcı ağabeyimden öğrendim.
Sonra yakın akrabası Birsel Oğuz’un değerli eşiyle görüştüm.
Arkasından, evlatları kadar yakın Abdülkadir Güler’le vefatıyla ilgili konuştuk. Sonra Kerim Özbekler’le konuştum.
Vefatından birkaç gün önce çok sıkıldığını söyleyerek, Aydın’a giden M. Kemal Yılmaz’ın burada bazı şair ve yazarlarla bir araya gelerek hasret giderdiğini, “Artık vakit geldi, gidiciyim, hakkınızı helal edin” dediğini, vedalaştığını, helâlaştığını anlattılar.
             M. Kemal Yılmaz hocayla ilgili pek çok anım var.
O’nunla ilgili, eserleriyle ilgili onlarca yazı yazdım, değişik gazetelerde yayınlayıp, kendisine ulaştırdım.
Mekânı cennet olsun.
            M. Kemal Yılmaz:
1921 yılında Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Cincin Köyü’nde doğdu. Öğretmenlik, Ataşelik yaptı. 1965-1973 döneminde CHP’den Aydın Milletvekili olarak TBMM’de bulundu.
İlk kitabı “Toprak Soyu”yla okuyucularıyla tanıştı.
Pek çok kitabı makale ve araştırması yayınlanan, onlarca ödül alan 92 yaşındaki M. Kemal Yılmaz, 10 Mart 2013 tarihinde Aydın’da vefat etti. 13 Mart 2013 tarihinde Aydın Merkez Bey Camiinde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra, Umurlu’da aile kabristanında toprağa verildi.
***
Usta siyasetçi, usta kalem Ali Naili Erdem’den
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Siyasette usta, yazdıkları, yayınladıklarıyla usta, konuşma sanatında en üstte bir başka usta, Sanayi, Çalışma ve Milli Eğitim eski Bakanlarından Ali Naili Erdem’in “Hazreti Pir Mevlana Okyanusundan bir damla” başlıklı, adlı konuşmasının satırları arasında mini bir gezinti yapmak istiyorum:
            Sayın Erdem; “Onbirinci yüz yılın ortalarında yeni bir yurt bulmak için Orta Asya’dan Anadolu’ya akanlar, Türkistan’dan geçerken, Ahmet Yesevi adlı gönül erinin hikmet dolu sözlerini de beraberlerinde götürüyorlardı” diye söze başlıyor.
            Ali Naili Erdem’in 12 sayfalık konuşmasının satırları arasından aldığımız cümleler şöyle sıralanıyor efendim:
            1-  Hazreti Pir Mevlana Moğol istilasının taş taş üstüne bırakmadığı Konya’ya göç ettiği zaman, çaresizlik içinde kıvrananlar, Tanrıdan sadece huzur istiyorlardı.
            2- Böylesine elim ve muzdarip ortamda, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli birer Allah dostu olarak şifa kaynağı oldular. Bu gönül sultanlarından Mevlana evrene sığmayacak kadar yüce bir varlıktır.
            3- Mevlana her şeyin insanda olduğunu ve evrenin insan için var edildiğini söyleyen dildir. İster gönül gözüyle bakıldığında onun yolunun aşk ve ahlak yolu olduğu anlaşılır.
            4- Mevlana’nın, Şemsin ölümünden sonra, kendini tamamiyle şiire verdiğini öğreniyoruz. Şiirlerini her ortamda Yıkanırken, gezerken, otururken ve sema ederken kısacası her fırsatta Hüsamettin Çelebi’ye yazdırmıştır.
            5- Mevlana’yı anlamağa çalışırken, zamanı aşmanın ve zamanı aşarak yaşamanın da bir olgunluk meselesi olduğunu görüyoruz.
            6- Mevlana bir arayışın adamıdır. Bu arayışının en güzelini bir ilahi hasretin doğurunda bulmuş, onu şiirle söylemiş, şiirden taşan duyarlılığı da sema ile bezemiş ve yepyeni ilahi bir musikiyi yaratmıştır.
            7- Bütün bir dünya Mevlana’ya koşarken, bizim ondan uzaklaşmamızın anlaşılır bir yönü yoktur.
            8- Hazreti Pir, insanı Kur’anın Tin suresindeki “Biz insanı en güzel biçimde yarattık” ayetiyle benimsemiştir. Yaratılışımızın özünde şer ve ıstırap yoktur. İyilik, sevgi ve hayır vardır.
***
Türk Ostomi Cerrahi Derneğinden:
İleostomi ile yaşam
                                                                                             Prof. Dr. İSA KAYACAN 
           Ülkemizde değişik hizmet alanlarında faaliyet gösteren Derneklerin sayısı giderek artarken, bu dernekler arasında öne çıkan, faaliyetleriyle, yöneticilerinin ortaya koyduğu etkinlikleriyle duyulan ihtiyaçların ön sıralarında yeralanlar vardır.
            Sözünü etmeye çalıştığımız Derneklerden biri, önde geleni, Çukurova, Gazi, Dokuz Eylül, Uludağ Üniversitelerinin Tıp Fakülteleri bünyesinde şubeleri bulunan, Adana ve Ankara iletişim adreslerini içeren, Türk Ostomi Cerrahi Derneği yayınlarının ilki olan, hasta bilgilendirme kitapçığı var masamda.
            Büyük boy kitap boyutunda l6 sayfayla hazırlanan söz konusu yayın hastalar için bir el kitabı, niteliği taşıyor.
            İç kapakta verilen bilgiler şöyle sıralanmakta kitapçığın içeriğiyle ilgili:
            1- İleostomi ile yaşam,
2- Kolostomi ile yaşam,
3- Ürostomi ile yaşam,
4- İnkontinas ile yaşam.
Türk Cerrahi Derneğinin Ankara adresi: Koru Mahallesi, Ihlamur Caddesi No: 26 Çayyolu /Ankara. Telefonu: 0312-241 99 90
            Elimde, masamda bulunan, Türk Ostomi Cerrahi Derneği yayınlarının birincisi olan İleostomi İle Yaşam, adlı kitapçığın hazırlanışında, bu konuda uzman olan, yetkili olarak görülenlerin isimleri yer alıyor iç kapakta.
            Bu isimler, değişik kitapçıkların hazırlanışında da görev yapmışlar, bilgi ve tecrübelerini sayfalara aktarmışlar. Dört ayrı kitapçığın hazırlanışında bilgi katkıları bulunan isimlerin sıralanışı şöyle bir tablo üzerinde karşımıza çıkıyor:
            Yasemin Akıl, Ömer Alabaz, Zehra G.Baykara, Rabia Cihan, Neslihan Coşkun, Gülay Eşrefgil, Deniz Harputlu, Ayişe Karadağ, Hatice Korkut, Bülent Menteş, Ersin Öztürk, Seçil Taylan, Cem Terzi, Birgül Ulusoy, Tuncay Yılmazlar.
            Elimizdeki kitapçığın içindekiler bölümüne bakıyoruz, gördüklerimizden:
Sindirim sitemi, Stoma, Stomanın özellikleri,
İleostomi torba–adaptör sistemleri;
Torba-adaptör sistemlerinin değiştirilmesi;
İki parçalı torba-adaptör sistemini değiştirme;
Günlük yaşam, cilt bakımı, banyo, giyim, beslenme, ishal, gaz-koku, fiziksel aktivite; İşe dönüş, seyahat, kişisel ilişkiler, cinsel yaşam, ilaç kullanımı, ibadet, hamilelik ve acil durumlar...
            Sıkça sorulan sorular sıralanıyor sonra. Bunlar; Dışkı çıkışını nasıl kontrol edeceğim?, Dışkı sızıntısı durumunda ne yapmalıyım?, Hangi sporları yapabilirim?, Gece yüzüstü yatabilir miyim?, Gaz sancısı yaşadığımda ne yapmalıyım?, Gıda blokajı ile karşılaştığımda ilk olarak ne yapmalıyım?, Stoma çevresindeki kılları nasıl temizlemeliyim?.. Bu ve buna benzer onlarca sorunun cevabı, görüntüleriyle, şekilleriyle birlikte sayfalara aktarılmış.
            Böyle önemli ve kalıcılığı, aranılırlığı yüksek bir yayını hazırlayan,  yayımını sağlayanlar başta olmak üzere, uygulamada emeği geçen sağlık personelinin, alkışlanması, kutlanması gerektiğini unutmayalım.
            Burada kaydedilmesi gereken önemli bir nokta daha var. O da şudur: Yavuz ve Şerife Keyik’lerle, Gazi Üniversitesi, Gazi Hastanesi Stomoterapi Ünitesinin başarılı, güler yüzlü hemşireleri, Zehra G. Baykara, Aysel Ören Hin, Emine Akar, Hülya Acarlar’ın kutlanması, tebrik edilmesi gerekiyor.
            ***
Naciye Ambarcı’dan:
Azeri Kızın Simav Destanı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şair, yazar ve araştırmacı, Aysel Al tarafından bana ulaştırılan şiir kitaplarından biri: Naciye Ambarcı imzalı, “Azeri Kızın Simav Destanı” adını taşıyor. Yıldızlar Yayıncılık, yayınları arasında Günyüzü gören 80 sayfalık şiir kitabının editörü: Aysel Al.
            Rahmetli Asım Kısbet’in bir sunuşu, Aysel Al’ın Önsözü dikkat çekiyor. Her iki imzadan birer cümle:
            1- Azeri Kızın Simav Destanı şiir kitabının severek okuyacağınızdan eminim (Asım Kısbet)
            2- Naciye Ambarcı hanımefendinin şiirlerini okurken, onun ruh dünyasının zenginliklerine dalıp gidiyor insan (Aysel Al)
            Yedi dörtlükten meydana gelen 7. sayfadaki ‘Ana Vatan’ adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle sesleniyor Naciye Ambarcı:

Erzurum dağları aralarında,
O geniş yollardan geçtim de geldim.,
Çok şehirler gezdim, yollardan geçtim,
Sonra gelim Simav’da bir yuva kurdum.

            1961 yılında Azerbaycan Nahcıvan’a bağlı Vayhır’da dünyaya gelen, 1995 yılında ülkesinden ayrılarak Türkiye’ye gelen Naciye Ambarcı, Türk vatandaşlığına geçerek Türkiye’de Simav’a yerleşti. Yazışma adresi: Karabük Mhl. Çınaroğlu Hacı Ahmet Sk. No: 44 Simav-Kütahya.
            Hecevezni türüyle kaleme alınmış Naciye Ambarcı şiirlerindeki duygu zenginliği, mısraların dışına taşıyor. 32. sayfadaki “Gelir Mevlam” adlı, başlıklı şiir dört ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bir dörtlüğü bu şiirin:

Naciye aşkınla, gezer dolanır,
Seni ananları oda ki anar,
Aşkınla alışıp, aşkınla yanar,
Herkesi aşkınla yandır ey Mevlâm…

            Naciye Ambarcı’nın önümüzdeki ay veya yıllarda, yeni yeni şiir kitaplarıyla karşımıza çıkacağı yönündeki düşüncelerimi ortaya koyarak, tebriklerimi sunuyorum efendim.
            ***
Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, Hatay ilimizin, İskenderun ilçesi merkezinde yaşıyor. Sıklıkla arayan, yazan kalem sahiplerimizden biri Süleyman Özcelik.
            Türkmen Ozanı Süleyman zçelik, 01.08.1951 tarihinde Hatay iline bağlı Reyhanlı ilçesinin Kücükkuletepe köyünde doğdu. İlk, orta ve liseyi Reyhanlı ilçesinde bitirdi.
            Yurduna ve milletini olan sevgisiyle bilinen, tanınan ozanımız, aşk, sevda şiirleriyle yazıp yayınlayarak başladı. Sonra, sosyal içerikli şiirleriyle dikkat çekti. Saz çalın ozanımız, değişik konserlerde görev aldı, çalıp söyledi.
            Önceleri Süleyman Özçelik imzasıyla okurlarının karşısına çıkan ozanımız, sona “Türkmen Ozanı” ismiyle yazıp, yayınladı. “Türkmen Ozanı Süleyman” adıyla yayınladığı şiir kitabı ilgiyle karşılandı. ‘Nazların senin’ adlı şiirinden iki dörtlük alarak devam edelim:

Saçların ipektir, gözlerin yıldız,
Işığı söndürür gözlerin senin. 
Dilin baldan tatlı okşuyor ruhu,
Alemi yandırır közlerin senin.

Türkmen Ozanı’yım gün gelir ağlar,
Alları indirip, karalar bağlar
Bu aşk en sonunda yüreğim dağlar,
Gönlümü indirir hazların senin.

            Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, dağlara çıkar,  turnalarla konuşur, ‘O lad oeğim ki?’ diye sorar. Değişik antolojilerdeki şiirleriyle de dikkat çeken, Türkmen Ozanı Süleyman Özçelik, uzunca bir şiirinde İskenderun kızlarından sözeder. Bu şiirden?

İskenderun Yeditepe,
Tepeleri açık söpe,
İskenderun’un kızları,
Kulağında altın küpe.

Türkmen  Ozanı söyledi,
Kapısında kul eyledi,
İskenderun’un kızları,
Yaktı beni, kül eyledi.
            ***
Trakya’lı Şair Alâeddin İkican’dan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şairlerimiz yazarlarımız arasında vefalı olanların sayısı fazla değil. Vefayı İstanbul’da değil, gönlünde taşıyan şairlerimiz, yazar ve araştırmacılarımızdan Alaeddin İkican Kırklareli şehrimiz merkezinden sesleniyor. İki şiiri var masamda İkican’ın.
            Bu şiirlerden biri, “Toprağım” adını taşıyor. Beş ayrı dörtlükten meydana gelen bu şiirde, toprağın, ana, ata değerindeki öneminden sözediliyor. Toprağın, hasret, özlem kaynağı olduğu noktasından hareket ediliyor. İki dörtlüğünde şöyle deniliyor?

Kubbe kubbe ağaçlarını yok ettim,
Mavi gözlü sularını tükettiğim,
Seni üretimden, bereketten ettim,
Toprağım, öksüzüm, gaip bakışlım.

Muhtaç kaldım, otuna, çiçeğine,
Doğa imali, gül pembe gelinciğine,
Muhtaçsan bana ölmeden, bas beni bağrına,
Toprağım, alın yazım, kader ocağım.

            Alaeddin İkican’ın masamda bulunan bir başka şiirinin adı “Gönlüm seni seviyor” olarak karşımıza çıkıyor. Bu şiir üç ayrı bölümden oluşuyor. Ayrılan yollardan, üzüntülerden sözediliyor burada. Tertkedip gitmeler hüzün getiriyor. Girişindeki mısralardan bu şiirin….

Bu gece yine hüzünlüyüm,
Sonbahar yaprakları rüzgârda uçuşuyor,
Göz bebeklerim ağlamaklı, kupkuru,
Durduramıyorum hislerimi.
İsyan edesim geliyor,
Beraberliğimizin bir parçası kopuyor,
Yıllardır hareketsiz duran varlıklar,
Çiğ gibi gönlüm seni,
Sen olduğun için seviyor.
            ***
M. Kemâl Yılmaz duygularından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Eğitimci, şair, yazar, araştırmacı ve parlamenter M. Kemal Yılmaz hocanın yayınlanmış kitapları, yazıları, şiirleri geliyor sıklıkla. Bunlardan seçtiklerimiz var. “Atatürk’ün Eli” adlı, başlıklı şiir bunlardan biri… Şöyle başlıyor?

Daha ben,
Atatürk’ü doya doya göremeden,
Beyaz treni ağır ağır gelip geçti bizim köyden

Son vagonda,
Son pencerede o güzel adam,
El eder durur bana..

            Sökeli yedi köylü, başlıklı M. Kemal Yılmaz şiiri, uzun soluklu bir anlatım. Aslanyaylası köyünden söz ediliyor. Bu anın girişindeki duygular?

Aslanyaylası köyünde,
Yedi kocamış aslan,
Bulutlardan bakar gibi,
Süzüyordu Söke Ovasını yukardan

Ovada gül gül açmış pamuk tarlaları,
Ovada, gelin, kız,
Ovada çoluk çocuk kızan,
Sökeli yedi köylü,
Her biri yüz yaşında,
Her biri ulu çınarla akran.

            Ve Sevgili şehitlerimiz, adlı, başlıklı M. Kemal Yılmaz hocanın şiiri. Duygu zenginliği içinde karşımıza çıkan çıkarılan mısralar. Giriş bölümü bu şiirin?

Adamı boşuna almazlar askere,
Bazen tez gelir,
Bazen hiç gelmez o tezkere.

Kocamaz her dem genç,
Her dem taptaze bu şehit,
Her dem kahraman o,
Ve de yiğit mi yiğit..

Not: Bu yazı hocanın (10 Mart 2013)  vefatından önce yazılmıştı.
            ***
Bahattin Altun’dan:
Hatıralarım
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan, Payda Yayıncılık’ın sayfalara can ve hayat veren, başarılı çalışmalarıyla editörlük alanında örnek olma özelliğini sürdüren Gülendem Gültekin aracılığıyla gelen kitaplardan biri, Bahattin Altun imzalı 212 sayfalık “Hatıralarım” adlı kitap.
            Prof.Dr. Necdet Şükrü Altın imzalı bir önsöz var iki sayfada şekillenmiş, ortaya konulmuş. Bir yerinde? “Babamın anılarını bir araya getirip bizlerle paylaştığı bu kitapa önsöz yazmak benim için büyük bir onu. 1932 yılında Şavşat İlçesinin Tepeköyü4nde doğan babam, 30’lu yılların sonlarından itibaren yaşadıklarını anlatıyor” deniliyor.
            Eski Nahiye Müdürü ve emekli Sivil Savunma Uzmanı olan Bahattin Altun, bir adamın hikayesini anlatarak söze başlıyor, anılarnı sayfalara aktarmaya başlıyo. İlk anılar başlangıcı “Adamın hikayesi” başlığını taşımakta. İlk sayfada söze başlanılıyor. Başlangıç anlatımı şöyle?
            “1932 yılının bir Şubat gününde Tepeköy’ün Arişet Mahallesinde, kadir gecesinde dünyaya gelmişi. Oldukça soğuk bir geceymiş”..
            Bahattin Altun, hayatının başlangıcından itibaren yaşadıklarını sayfalara döküyor. Okul hayatından, çocukluk yıllarından, Ortaokul Müdürü Hasan Yavuz’un üzerinde bıraktığı etkilenmelerden, okul yıllarının satır başlarından sözediyor. Bir yaz tatili hikayesi de anlatımları arasında yeralıyor.
            Kars lisesi günleri bu anlatıların önemli bölümleri arasıda karşımıza çıkıyor. Güreş müsabakaları başlığıyla verilen bölümün ortalarında, Ilıca Köyünden olan Aşık Zarrafi’nin “Müdür Bey” adlı şiiri yer alıyor. Yedi ayrı dörtlükten oluşan bu şiirin bir dörtlüğü şöyle:

Vilayetin Artvin şavşat kazası,
Köyün Tepeköy, Aslan gözesi,
Gelen pehlivanlar vatan mezesi,
Asaletin ispat ettin Müdür Bey.
            ***
Servet Somuncuoğlu’ndan:
Don Kazakları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Servet Somuncuoğlu’nun 270 sayfalık ‘Don Kazakları’ adlı araştırması, kitabı merkezi İstanbul’da bulunan Timaş Yayınları, kitapları arasında günyüzü gördü.
            Üç sayfalık bir önsöz dikkat çekiyor. Bir yerinde: “Kazakların peşinde koşarken Kars Malakanları ile kesişti yolum. Hikayeleri benzerdi ve kesişen noktaları vardı. Malakanları anlatamazsak kitabımızda bir eksiklik doğacaktı. Bu sebepten, 1961 yılında Kars-Tiflis treni ile Türkiye’den ayrılan Malakanlara da yer verdim. Malakanların izlerini sürerken, ayrı bir macera başladı. Çıldır Gölü akşamlarına ve Arpaçay’a Kars’a uzanan bir macera bu” denilişi önem ve anlam taşıyordu.
            Bir Karşılama ile başlıyor anlatımlar. 13 ncü sayfadaki başlangıç: “Hayatın içinde koşturur dururuz oradan oraya. Bir şeylere ya geç kalmışızdır, ya  da bir an önce yakalamak isteriz onları.. Bu kşuşturma yaşamın bütün güzel detaylarını da alır götürür”..
            Manyas Kazaklarının günlük yaşamlarından sözedilirken, yer yer şiirlerden örnekler de veriliyor. 76 ncı sayfanın ortalarında, ‘Kazaklar Manyas Gölü Kıyılarında’ adlı, başlıklı mısralar var. Bunlar?

‘Oy, siz benim dertlerim,
Hepsi Maynos dertleri,
Siz hiçbir şeysiniz dertler,
Sökülmüş dağlar gibi,
Beyaz sıcak taşlar gibi.

            Servet Somuncuoğlu, çok önemli bir araştırma ve değerlendirmenin gerçekleştirilmesini sağlamış. Tarihe not düşen bir yayın çalışmasını ortaya koymuş. Tebriklerimizi sunuyorum buradan.
            Servet Somuncuoğlu: 14 Mayıs 1964 tarihinde Bursa-Karacabey’de doğdu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümlerinden mezun oldu.
            Halen, TRT İstanbul Radyosu’nda Prodüktör olarak çalışmalarını sürdürüyor. Türk Edebiyatı ve Atlas Dergilerinde, yazılarıyla okurlarının karşısına çıkmaktadır. Yazışma: P.K.50 Sirkeci-İstanbul.
            ***
Nilüfer Dursun’dan:
Kara Zifaf
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Nilüfer Dursun, eğitim, şair, yazar, çevirmen, ressam..
Yazdıkları yayınladıkları ses getiriyor.
            Merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık yayınları arasında 64 sayfayla günyüzü gören “Kara Zifaf” adlı öyküler kitabı, Nilüfer Dursun hocanın yayınladığı son kitap. Yenileri gelecektir inşallah.
            Kitaplara, yayınlara can veren, usta editör, bilgisayar uzmanı Gülendem Gültekin’in elinden çıktığı her haliyle billi olan kitaplardan biri olan Kara Zifaf, adlı kitap Anadolu kadınlarımızdan yaşanmış öykülerin getiricisi. Önsöz bu satırların yazarı İsa Kayacan’a ait. Bendeniz “Nilüfer Dursun’an yeni bir nefes, yeni bir ses” olarak değerlendiriyorum bu kitabın gelişini. Gerçekten de öyledir. Nilüfer hocanın her yayını, yeni bir yeni bir sestir. Hemde gür çıkan, duyulan, hissedilen bir nefes ve sestir efendim.
            Yağmur başlıklı öyküyle, anlatımla söze başlanılıyor. Buranın girişi:”Meryem’in Serdar oğulları çiftliğine gelin olarak gelişinin üzerinden tam tamamına on yedi yıl geçmişti. Yörenin ağaları oğullarına Meryem’mi almak için adeta yarışmışlar, ancak yarışı Serdar oğullarının ortanca oğlu Ali kazanmıştı. Bu konuda Meryem’in de üzerine düşeni yaptığı inkar edilemezdi”cümleleri başlangıç olarak veriliyor, görülüyor.
            Sonraki sayfalarda, Koku, Beyaz Sayfa, İyi bir asker, Vah Naim bey vah, Flamenko, Kağıt parçası, Kuru Şadiye, İlk adım, Hzır, Bir yaşam mühendisi, Tren, Tutsak, Yaşam Ekspresi, Kara Zifaf, Tren faresi, Göç, Yazgı, Hayatın delisi öyküleri karşımıza çıkıyor.
            Kitabın adı olan “Kara Zifaf” öyküsü 49. Sayfada başlıyor. Girişi bu öykünün? “Nihal ile Özgür Fakültenin açıldığı ilk hafta ortak bir arkadaşları tarafından tanıştırıldılar.. Tam tamamına altı yıl aynı sınıfı, aynı sırayı paylaştılar”..
            Bugüne kadar 11 ayrı kitabın imza sahibi olan elimizdeki kitapla 12. Yayının onurunu yaşayan Nilüfer Dursun hocamızı kutluyor, sevgi ve saygılar sunuyorum.
            ***
Mersin’den ‘Maki’ Dergisi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dergilerle ilgili değerlendirmelerim çerçevesinde, bugün gündemimde yeralan dergi, Mersin Şairler ve Yazarlar Derneğinin yayın organı, kültür, sanat ve edebiyat Dergisi “Maki” yer alıyor.
            Üç ayda bir sevimli görünümüyle, sanat ve edebiyatseverlerin karşısına çıkan, çıkarılan Maki’nin 84. sayısı masamda. Önce kimliğine bakmak istiyorum bu derginin:
            Sahibi ve yayın sorumlusu: Abidin Güneyli, Yayın kurulu var beş isim ve imzadan oluşan. Yönetim yeri: Bahçelievler Mhl. 1840 sk. Serhat Apt. Zemin Kat No:15-E Yenişehir Mersin. Tlf: 0532 492 89 99
            Türkiye genelinde temsilcileri var. Dergi sayfalarında pek çok isim ve imzanın yazı ve şiirleri yeralıyor. Masamda bulunan 84 ncü sayının kapağında, Nafiz Nayır imzalı bir şiir ve bir fotoğraf yeralıyor. Maki’nin her sayısında, kapakta bir şair şiir ve fotoğrafıyla yeralıyor. Doğru bir değerlendirme olarak gördüğüm bu uygulamanın onurlandırıcılığı olması bakımından önem taşıdığını kaydetmeli, tebriklerimi sunmalıyım öncelikle.
            Nafiz Nayır’ın dört bölümlük, beşer mısralık bölümlerinden ilki şöyle karşımıza çıkıyor:

Düşmanım pencereyle,
O sesliyor korkumu,
Ağır bir testereyle,
Kesiyorlar uykumu,
Boşluğa düşüyorum.

            Maki Dergisi sayfalarında imzalarıyla karşımıza çıkanlardan bazılarının sıralanışını şöyle görmekteyiz:
            Abidin Güneyli, Dertli Kazım, Harun Özmen, Kevser Kabalcı, Simuzer Nusretbeyli, Cemil Tosunbaş, Fahrettin Köseoğlu, Halil Gürkan, Halise Tek baş, Fikri Akdeniz, Sami Yılmaz, Remziye Çelik,  Hava Köseoğlu, Cemal Tuzcuoğulları, G.Hakan Koçman, R.Mithat Yılmaz, Sinan Atasever, Şasize Çelikler, Gülgin Koçman, M. Cem Yiğit, Coşkun Karabulut, Doç.Dr. Tamilla Abbashanlı, vd. Abidin  Güneyli imzalı, altı dörtlükten meydana gelen ve arka iç kapakta yeralan “Tek Milletiz Biz” adlı başlıklı şiirden:

Donuyorken, hasret iken sıcağa,
Saltanat sinmişti, köşe bucağa,
Al kanla boyanmış şanlı sancağa,
Sahip olan asil tek milletiz biz.

Dünyada benzeri doğmadı, doğmaz,
Adı tarihlere sığmadı, sığmaz,
Yüz yıllardır yeri dolmadı, dolmaz,
Bir Ata’ya sahip tek milletiz biz.
            ***
Dergiler Dostumuzdur
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Belirli aralıklarla, periyotlarla yayınlanan dergilerden bize ulaşanların sayfalarındaki gezintilerimiz sürüyor. Bunlardan, gündemimizde yeralanlar:
            1- KARINCA DERGİSİ: Ankara’da Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından aylık yayınlanıyor 911. sayısı Günyüzü gören Karınca’nın sahibi: Prof. Dr. Nevzat Aypek.
            2- KARDEŞ KARINCA: Türk Kooperatifçilik Kurumunca yayınlanan ‘Karınca’ Dergisinin eki olarak, çalışakan dergisi olarak Günyüzü görüyor. Karınca’nın Kasım 2012 ayı eki olarak bize ulaştı.
            3- ÇINGI DERGİSİ: Kayseri ilimiz merkezinde iki ayda bir yayınlanıyor. 16. sayısı bize ulaşan Çangı’nın sahibi: Süleyman Karacabey.
            4- YENİSES DERGİSİ: Osmaniye ilimiz merkezinde ayda bir yayınlanıyor. 204. sayısı bize ulaşan Yenises’in sahibi: Hasan Bölük.
            5- MAKİ DERGİSİ: Mersin Şairler ve Yazarlar derneğinin yayınorganı olarak iki ayda bir yayınlanıyor. Sahibi Abidin Güneyli olan derginin 85. sayısı bize ulaştı.
            6- YESEVİ DERGİSİ:İstanbul’da aylık yayınlanıyor. 228. sayısı bize ulaşan derginin sahibi:Erdoğan Aslıyüce.
            7- ERCİYES DERGİSİ: Kayseri ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. 420. sayısı bize ulaşan Erciyes’in sahibi: Nevzat Türkten,
            8- İDAKÖRFEZ FANZİN DERGİSİ: Balıkesir-Akçay’da iki ayda bir yayınlanıyor. 25. sayısı bize ulaşan bu derginin sahibi: A.Yılmaz Tencer.
           9- DE MAGAZİN DERGİSİ: Almanya’da Türkçe olarak yayınlanıyor. Bu derginin 3. sayısı bize ulaştı.
         10-  TÜRK OCAĞI DERGİSİ: Kayseri Türk Ocağı Şubesince iki ayda bir yayınlanıyor. 126. sayısı bize ulaşan bu derginin sahibi: Satılmış Başaran.
         11- İSTİKLAL GAZETESİ: Kayseri ilimiz merkezinde aylık yayınlanıyor. 101. sayısı bize ulaşan bu gazetenin sahibi: M.Emin Batur.
         12- DÜNYADA KİLİS BÜLTENİ: İstanbul Kilis Vakfı’nın iki ayda bir yayınladığı bülten. Sahibi: Yaşar Aktürk. 155. sayısı yayınlandı.
         13- CUMHURİYET KADINLARI DERGİSİ: Cumhuriyet Kadınları Derneğinin Aydın Şubesince yayınlanıyor. 2. sayısı bize ulaştı. Sahibi: Selma Egesoy.
         14- ANADOLU’NUN SESİ GAZETESİ: Anakar’da aylık olarak, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce yayınlanıyor. 312. sayısı bize ulaştı bu gazetesin.
***
                                 Güzide Gülpınar Taranoğlu mısralarından
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Şiirlerin getirdikleri. Güzide Gülpınar Taranoğlu şiirlerinin mısralarından bize yansıyanlar. Bu yansımaların sütunumuza aktarılışı:

AŞK DOĞURUR

Güzelliğin anasını
Aşk doğrur aşk doğurur
Sevgilerin temasını
Aşk doğurur aşk doğurur

Öfke-kavga neye yarar
Sevgilerde güzellik var
İnsan olan bunu arar
Kötülüğün kin yoğurur

Dünya işi gelgeç olur
Çalıştıkça er-geç olur
Ya çok erken-ya geç olur
Bir ses bizleri çağırır

Gecelerden korku olmaz
Bu dünyanın çarkı durmaz
Yavaş yavaş ve de az az
Mutlak şafaklar ağarır

Yeter ki sen iyi can ol
Tatlı-sıcak heyecan ol
Aşka bağrını açan ol
Güzelliği aşk doğurur
Kötülüğü kin yoğurur

BUMU DİYORUM

Düşüncelerime sınır yok
Umutlarımsa hudutsuz
Arzularımı ölçemiyorum
Yaşamak bumu diyorum

Bir kahkaha bir gözyaşı
Durmaz yüreğin savaşı
Doğumdan ölüme sürdür telaşı
Yaşamak bu mu diyorum..

Ömrümüzün ölçüsü yok
Kimimiz aç, kimimiz tok
Böyle yazmış CENAB-I HAK
Yaşamak budur diyorum…
***
Mehmet Aydın’dan:
Türkçe Derleme ve Tarama Sözlüğü
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Mehmet Aydın hocamız soyadı gibi, dünün, bugünün, yarının ümit önderlerinden.
            Yazdığı, yayınladığı kitaplarıyla ses getiriyor, dikkat çekiyor. Bana ulaşan son kitabının adı: Türkçe Derleme ve Tarama Sözlüğü. 144 sayfayla, merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans yayınlarının 185. olarak Günyüzü görmüş.
            Kültür ve Turizm Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve geliştirme Genel Müdürü, değerli ağabeyimiz Nail Tan’ın üç sayfalık bir önsözü var. Bir yerinde:
            -“ Türk diline, halk bilimine, halk ağzından en çok söz varlığı derleyen Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden biri de Mehmet Aydın’dır” deniliyor.
            Mehmet Aydın hocanın; Şairliğinin, öğretmenliğinin yanı sıra hiç ihmal etmediği ana çalışma alanı, halk kültürü, özellikle de sözcük, atasözü, deyim, masal, fıkra derlemeciliğinin ön sıralarda yer aldığını da ifade ediyor Nail Tan hoca.
            “Benliğini, ülke kültürüne adamış Sayın Prof. Dr. İsa Kayacan’a yüreğimin en sıcak duygularıyla” cümlesiyle 15 Şubat 2013 tarihinde imzaladığı, Türkçe Derleme ve Tarama Sözlüğü adlı kitabında Mehmet Aydın hoca, Afyonkarahisar ve Çevresi derlemelerini kitabın ilk bölümünde yer vermiş. Sonra, Ankara ve Çevresi, Anadolu yörelerinde yapılan derlemeler iki ve üçüncü bölümlerde yer alıyor. IV. Bölümde ise öteki illerden yaptığı derlemeler veriliyor. Bu iller, Adana, Ağrı, Antalya, Artvin, Aydın, Bolu, Bursa, Çankırı, Çorum şeklinde bir sıralamayla veriliyor. Bu sıralama 32 il adıyla şekilleniyor.
            Afyonkarahisar ve çevresinde, Bolvadin ilçesi derlemelerine bakalım, birkaç örnek verelim:
            - Abanlamak: Yürürken adımlarını uzun atmak,
            - Ağdırmak: Yükte ağır basmak,
            - Ağrık: Yolculuk eşyaları,
            - Aktarmak: Alt üst etmek,
            - Alacalı: Karışık renkli,
            - Aldatı: Hile, aynak.
Burada görüyorum ki, Bayat ilçesinde söylenen kelimeler, Burdur ilimizde söylenenlerle örtüşüyor.
            ***
Nusret Ertürk’den: Aklın Atları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Merkezi Ankara’da bulunan,  başarılı yayın çalışmalarıyla, editörlük zirvesindeki düzenlemeleriyle bilinen, alkışlanan Gülendem Gültekin yönetimindeki Payda Yayıncılık yayınları arasında 272 sayfayla Günyüzü gören, Nusret Ertürk imzalı, “Aklın Atları” adlı kitap, Cumhuriyet yazılarından oluşuyor.
            Kitabın adı olan “Aklın Atları” adlı, başlıklı yazı 7 nci sayfada bizimle selamlaşmaya başlıyor. Girişi bu yazının:
            Melih Cevdet Anday, ‘Rahatı kaçan ağaç’ adlı şiirini Ankara’da yazmıştı. Etlik bağlarına yakın o ağaç mutludur, rahattır. Ama ağacın bir büyük eksiği vardır: ‘Kötülemiyor karanlığı’. Ozan şiirinde diyor ki, ‘Ona bir kitap vereceğim/Rahatını kaçırmak için’.. Ozan ağacın bile karanlığa karşı sessiz kalışını içine sindiremiyor.
            Bu giriş, bu anlatımlar başlangıcı Nusret Ertürk hocanın. Yazıların, anlatımların altında, yazılış, bitiriliş tarihleri var. Anlatımların içinde, yeri gelmişken, imzalarından sözedilen, örnek olarak verilen şiirlerle de karşılaşıyoruz. Bunlar Nusret Ertürk hocanın anlatım zenginliği. Sayfa 47’ de başlayan “Türkülerin Yeri”ne bakalım. Odam kireç tutmuyor, türküsünden sözediliyor, “Polat Alemdar solcu türkü söyledi” diye söze başlanıyor. 31.01.2010 tarihli gazete haberlerinden sözediliyor. Bu türkünün ikinci bölümünden, ikinci söylenişinden örnek veriliyor. Şöyle:

Odam kireçtir benim,
Yüzüm güleçtir benim,
Hangi taşa sarılsam,
Emeğim boştur benim.

            Nusret Ertürk: Öykü, deneme yazarı. 1945 Ardanuç-Artvin doğumlu. Cılavuz Öğretmen Okulu (1963). Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü (1970) ve Anadolu Üniversitesi (1991) mezunu. Ağrı’nın, Rize’nin köylerinde İlkokul öğretmenliği, Trabzon Artvin, Ankara’da Türkçe öğretmenliği yaptı. Yelken, Varlık gibi pek çok dergide yazdı. Yayımlanmış pek çok kitabı bulunuyor.
            Adnan Binyazar, Nusret Ertürk için; “Cumhuriyet’teki kısa, özgün buluşlarıyla inandırıcı örneklerle düşünsel yoğunluk kazandırdığı yazılarında Hamlet’in yolunu seçiyor” diyor.
            ***
Dr. Kazan Dağyakalı şiirlerinden mısra mısra
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Dr. Kazan Dağyakalı, sütunumuzun bilinen isim ve imzalarından. Ankara’dan sesleniyor şiirleriyle. İki şiiri ile bugün sütunumuzda.
Birinci şiir: Dil, adlı olanı.
Uzunca bir şiir.
Kısaltarak alıyoruz bu şiiri ikinci şiir sen hep o anlarda geldin, adıyla bize ulaştı. Kısaltarak aldığımız ve ikinci şiir:

DİL

Artık yaşanmıyor eskisi gibi,
Baharlar karıştı Kış ile Yaza,
Gönül dayanmıyor bu kadar naza.
Sabır için kalkar eller niyaza,
Her günü zehretmek zorunda mısın?

Yanlış anladılar hep sevdiklerim,
Kimi bakışıyla kimi gözüyle,
Kimi arı gibi sokan sözüyle,
Kimi bıraktığı gönül iziyle,
Herkes kendi isteği gibi olsun istedi,
Kırmak istemedim yine de kimseyi,
Kısmet deyip, her sıkıntıda yine içe yöneldim.

SEN HEP O ANLARDA GELDİN

Başımı omzuna yasladığımda,
Tek kişilik yalnızlığımı paylaştığına,
Seninle huzur bulduğuma inandım..
Sana söylenecek o kadar şey var ki,
Susup ta yıllardır içimde biriken öyle çok şey..
Sen hep o anlarda geldin, Söyleyemedim..

Sahte olsa,
Kemse kayıtsız kalamaz ki sevgiye..
İçimde sardım sevgimi, teselli ettim ruhumu,
Kanmadım şeytanca düşüncelere,
Tek kişilik gönül hücremde,
Acımı da sevgim gibi asil yaşadım…
            ***
Güzide Taranoğlu’ndan iki şiir
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Edebiyatımız duayenlerinden, yıllarca yaptığı yayın ve kültür hizmetleriyle takdir gören Güzide Gülpınar Taranoğlu şiirlerinden ikisi efendim.

KIŞ GELMESİN

Ak çarşaf dağların tepelerinden,
Adım adım şehre iner bu mevsim,
Müthiş soğuk yayılır zamanın ellerinden,
İnsanları dondurur yeryer bu mevsim.

Yem çabasına düşer kurtlar kuşlar heryerde,
Solar yaprak-çiçekler o güzel bahçelerde,
Dağlarda bembeyaz örtü görünür,
Zira bütün dünya aka bürünür,
Şimdi artık rüzgar bora, fırtına,
Bu haller zararlar verir yurduna,
Ehven geçse diye böyle karakış,
Bütün yüreklerde yakarış..

GÜNLERDE BİR MUCİZE VAR

Bir gece yarısında gökte sağnak – gözde sağnak,
Islak rüzgarların serinliği çevrede,
Suya hasret çiçekler gibi,
Yaprak yaprak dökülmüş duygular,
Dörtyanda hatıra kırıntılar,
Rüyalardan, hülyalardan artakalmış…
Bekle sabah olacak,
Güneş nazlı nazlı doğacak,
Yırtılacak zulmet perdesi gözlerinden,
Dayanma gücün çoğalacak ışıklar gibi…
Gündüzde bir mucize var dertleri parlak gibi,
Duygular canlanır yeniden tek tek,
Baharı bekleyen yaprak gibi,
Işıklar geceyi silip süpürür,
Hayatlar yarına yarına yürür…
Bekle sabah olacak güneş doğacak,
Günlerde bir mucize var,
Dertleri parlar…

Hiç yorum yok: