22 Mayıs 2013 Çarşamba

HABER :: "AZERBAYCAN’IN TÜRKİYE’DEKİ KÜLTÜR ELÇİSİ DOÇ. DR. TAMİLLA ALİYE’VA (ABBASHANLI) PROFESÖR OLDU"

AZERBAYCAN’IN  TÜRKİYE’DEKİ  KÜLTÜR  ELÇİSİ DOÇ. DR. TAMİLLA ALİYE’VA (ABBASHANLI) PROFESÖR OLDU
            2012 yılı, Ağustos ayında Türk vatandaşı olan Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Tamilla Aliyeva (Abbashanlı) 9 yıllık doçentlik sürecinde 3 bin puanlık çalışmalarını içeren bilimsel verilerini 3 klasörde toplamış ve yetkili mercilere sunmuştur. Çalıştığı Üniversitede üstlerinin de takdirini kazanan Abbashanlı 2013 yılı, Mart ayında profesör olmuştur.
            Profesörlük tezi olarak da “Çağdaş Türkiye ve Azerbaycan Şairlerinin Şiirlerinde Evrensel Temaların Karşılaştırılması” adında, 4 yıllık, yoğun bir çalışma sonucu kitaplaştırdığı bir eser yazmıştır.
Sayın Abbashanlı’nın profesörlüğünü onaylatan bu eseri, bu yazımla, kısa bir tanıtım bile olsa sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle ki:
            Eser,
            1-Giriş ,
            2- Çağdaş Türk Şiiri,
            3- Çağdaş Azeri Şiiri,
            4- Türk Şairler,
            5- Azeri Şairler,
            6- Çağdaş Türk ve Azeri Şairlerinde Evrensel Temaların Karşılaştırılması,
            7- Sonuç diye yedi bölümden oluşmaktadır.
            Şair olarak Türkiye’den Feyzi Halıcı, Muharrem Kubat, Abdullah Satoğlu, Azerbaycan’dan Bahtiyar Vahapzade, Memmed Araz ve Neriman Hasanzade alınmış. Sözü edilen şairlerin şiir kitapları tek tek taranmış, şiirlerine konu ettikleri vatan, doğa ve aşk konuları karşılaştırılmıştır. Hatta bu karşılaştırılmalarda zaman zaman dünya şairlerinden de alıntılar yapılmıştır.
            Yazar, kitabında konu ettiği şairlerin şiir dünyasını Feyzi Halıcı için: “Dünya ve Türk kültürünün, özellikleri, folklodu, şiir sanatını çok derinden bilmektedir.” (S.45)
            Muharrem Kubat için: “Çağdaş Türk şiirimizin önde gelen şairlerinden biridir. Şiir kitaplarının sayısı 10’u geçmese de yazdığı şiirler insanların kalbinde taht kurmuştur.” (S.62)
            Abdullah Satoğlu için: “Çağdaş Türk şiirinin ağırılığını omuzlarında gezdiren şairlerden biridir.” (S.77)
            Bahtiyar Vahabzade için: “Şiirlerinde tükenmez hayat kuvveti halk hayatı ile sıkı temasta, halk arzularına, dileklerine, düşüncelerine kırılmaz tellerle bağlı olmasıdır." (S. 94)                                         
            Memmed Araz  için. “Şiirlerinde Azerbaycan ruhu, vatan duygusu ideaları önde gelmekteydi.»”(S.112)
            Neriman Hasanzade için : “Azerbaycan tarihini de derinden bilen, onun karanlık sayfalarına inebilen, bu karanlık sayfalara şiirlerinde ışık tutabilen şairdir.” (S.136) diye tanımlamıştır.
            Ayrıca, bahsi geçen kitapta şairlerin özgeçmişini, yazdıkları şiirlerde evrensel tema olan vatan, doğa, aşk konularında dile getirdikleri şiirleri enine-boyuna, hatta mısra mısra incelemiş, Türk ve Azeri edebiyatına armağan etmiştir.
            Vatan konusunu işlerken, örneklemek gerekirse, Feyzi Halıcı vatan için:
            “Seni duydum, seni bildim, yaşadım çiçek-çiçek,
            Seni söyleyeceğim bütün gücümle ölene dek.” (S.49) derken,
            Bahtiyar Vahabzade:
            “Elime, obama ben vurulmuşum             
            Bir elde doğulup,                  
            Hoşbahtım ki ben,                
            Büyük bir vatana oğul olmuşum.” (S.99) demektedir.
            Muharrem Kubat Anadolu’yu
            “Bitektir toprağın, yücedir dağın,
            Salkım salkım üzüm yüklüdür bağın,
            Koca yunus olmuş  sevgi yumağın,
            Çayına , seline kurban olayım.” (S.68) diye şiirleştirirken,
            Memmed Araz:
            “Ana yurdum her taşıma yüz koyum,
            Her derende çaldığım saz yaşıyor.
            Kimi  senin omzunda                          
            Sen kiminin                                      
            Şöhretini yaşatan az yaşıyor, (S.182) diyor.
            Abdullah Satoğlu:
            “Suların şifadır bütün ağrına,
            Erciyes bulutu çekmiş  bağrına,
            Feda olsun canım senin uğruna,
            Kapında bekleyen kulun olayım.”(S.168) diye vatan sevgisini dile getirirken
            Neriman Hasanzade:
            “Gırav düşe, sazak kalkar,
            Eser sabah yeli Kür’ün.
            Yarganından bulak kaynar,                            
            Bizim sesli- köylu Kür’ün.” (S.195) Kür nehrine olan duygularını böyle kaleme alır.
            Sevgili okurlar, bahsi geçen eserde aşk konusu da, doğa konusu da bu denli emek ve göz nuru verilerek işlenmiş.
            Yazar, eserinin “Giriş" bölümünde: “Şairlerin şiirlerinde öyle konular vardır ki, bunlar klasikleşip nesilden nesil’e geçerek şiirlerde ebedi bir yer tutmuşlardır.
            Okurlara takdim ettiğimiz bu kitap, fikrimizce yeni bir alanı kapsamaktadır, belki de bu konuyla ilgili basılan ilk kitaptır.” (S.1)
            “Sonuç” bölümünde: “Bu eserde amacımız, bu benzer ve farklılıkları ortaya koymak, nedenlerini açmak oldu. Bir de Azerbaycan şairlerinden üçünü Anadolu bilim, şiir, sanat camiasını tanıtmak esas emelimiz oldu. İnanıyoruz ki, ister ilim, ister sanat camiasında birçok insan bu kitaptan faydalanacaktır, uğurlar dileriz.” (S. 319) diye duygularını dile getirmiştir.
            Ayrıca, Türk şairlerinin her zaman özgür olduklarını, ilgi duydukları konuları istedikleri gibi şiirleştirebildiklerini, ama, Azerbaycan şairleri Rusya’ya bağlı oldukları için şiirlerini özgür bir ortamda yazamadıklarını hem “Giriş” bölümünde hem “Sonuç” bölümünde ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.
            Doç. Dr’luktan Profesörlüğe yükselen Sayın Tamilla Aliyeva (Abbashalı) Türkiye ile Azerbaycan arasında, kelimenin tam anlamıyla bir kültür elçisidir, Bu eseriyle, bu denli görevini bir kez daha yerine getirmiştir. Sözcük yerinde olur mu bilmem yaptığı hizmetin tapusunu almış; Türkiye’de görev aldığı on yılı aşkın süre zarfında Türkiye’nin pek çok yerinde yapılan şiir toplantılarına, sempozyumlara katılmış, adeta, Azerbaycan'la Türkiye arasında bir köprü kurmuştur.
            Biz Eskişehirli Şairleri olarak Azerbaycan’ın Karabağ sorununu, Hocalı katliamını, Azerbaycan şiirini ondan öğrendik. Yaptığımız her şiir toplantısına katıldı. Sevecen ve tatlı bir dille Azerbaycan’ı anlattı. Azerbaycan geleneğini, göreneğini anlattı. Öz olarak, bize Azerbaycan edebiyatını, Azerbaycan şiirini sevdirdi.
            Yazar, ayrıca, bu eseriyle Azerbaycan ve Türkiye şairlerini, vatan, doğa, aşk konusunda karşılaştırarak şiir dünyasında buluşturmuştur. Yani, bir başka söyleyişle “İki devlet, bir millet” özdeyişini bütünleştirmiştir.
            Ailesini vatanını, milletini aşırı derecede seven, bu, Türkiye sevdalısı bilim insanı ve bilge öğretmeni candan kutluyor, daha niceleri diyor, kendilerini saygı ile selamlıyorum.
            ***
            BU HABERİ, DÜNYA'YA O DUYURDU
            "Ermeniler, esir aldıkları Azerilerin organlarını dünyaya satıyor"
            (Yurthaber: Eskişehir, 25 Şubat 2012)
            Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Tamilla Aliyeva, Hocalı katliamının ardından esir alınan Azeri sivillerin organlarının Ermeniler tarafından halen satıldığını iddia etti. Aliyeva, "Bizim cezaevlerinde Ermeni esirler yoktur. Ama bizim esirlerimizin onlar organlarını çıkartıp dünyaya satıyorlar." dedi.
            Eskişehir Osmangazi Üniversitesi´nde Hocalı katliamının yıldönümü nedeniyle 'Bir insanlık dramı Hocalı katliamı' konulu konferans düzenlendi. Konferansta, Hocalı katliamının iç yüzünü ve batılı devletlerin katliama sessiz kalışını anlatan Doç. Dr. Aliyeva, ilginç iddialarda bulundu. Ermenilerin Hocalı katliamını yapmasının asıl sebebinin bu şehirde bulunan Azeri havaalanı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aliyeva, Hocalı şehrinin katliamın yapıldığı ay içinde şehir statüsü aldığını, bunun da Ermenileri çok rahatsız ettiğini kaydetti. Bu nedenle Azeri vatandaşların soykırıma uğradığını anlatan Doç. Dr. Aliyeva, Ermenilerin, Azerileri şehri terk etmeleri yönünde tehdit ettiğini fakat Azerilerin buna uymadığını, akabinde bunun bedelini çok ağır ödediğini söyledi.
            Ermenilerin birçok Azeri’yi katlederken vahşice yollar izlediğinin altını çizen Doç. Dr. Aliyeva, özellikle Guba bölgesinde yapılan kazılarda çok sayıda sivil vatandaşın kemiklerinin dahi işkenceler nedeniyle tahrip olduğunun belirlendiğini ifade etti. Çıkartılan cesetleri inceleyen bilim adamlarının bu durumu itiraf ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Aliyeva, "Azerbaycan’ın Guba bölgesinden arkeolojik kazıntı zamanı çıkan mezardan yüzlerce insanın cesedi çıktı ve bu cesetlerin üzerinde bir tane kurşun olmadı. Ama onlar bu insanların başlarına çivi takarak öldürmüşler, başlarını taşla ezmişler öldürmüşler. Asıl soykırım burada olmuştur. Fransız parlamentosu duymadı mı?" diye konuştu.
            Ermenistan´ın Hocalı katliamının ardından esir aldığı Azerilerin organlarını sattığını iddia eden Aliyeva, halen Ermenistan cezaevlerinde birçok Azeri Türk´ün bulunduğunu ifade etti. Azerbaycan cezaevlerinde hiç bir Ermeni´nin bulunmadığını kaydeden Aliyeva, dünya ülkelerinin ve özellikle Avrupa´nın Ermenistan´ın yaptığı katliama sessiz kaldığını vurguladı.
            "Bugünlerde Ermenistan dünyaya insan organları satıyor." diyen Aliyeva, "Ermenistan’da organ yok ki organ satılsın. Onlar oradaki esirlerimizin onlar organlarını çıkartıp dünyaya satıyorlar. Ve o insanları alırken onlar ömürlük sakat olmuşlar. Artık onlara bir şey denmiyor. Avrupa bu olanlara karşı ‘sağır rolü’ oynuyor. Ama biz onlara diyeceğiz ki, (soykırıma maruz kalan biz Türkleriz. Ermeniler değiller." ifadelerini kullandı.

Hiç yorum yok: