28 Ekim 2015 Çarşamba

ÖLÜM AYRILIK DEGİL… Unutulmaz Hocam İsa Kayacan’ın Aziz Hatırasına

ÖLÜM AYRILIK DEGİL…
Unutulmaz Hocam İsa Kayacan’ın Aziz Hatırasına
Prof. Dr. TAMİLLA ALİYEVA
Aziziyim su yazda,
Buz bağlamaz ayazda.
Sana hasretiz İsa Hocam,
Öten yaz da bu yaz da.
Ölüm haberini internetten okudum, anında şaşırıp kaldım, ilk dediğim söz bu oldu:- Hayır, olamaz.  Her telefon konuşmasında iyiyim, doktorlar diyor ki, tedavim iyi sonuçlar veriyor. Ne oldu? İyi sonuçlar ölüme mi götürdü. Şimdi anladım, doktorlar onu ümitlendirmek için böyle diyordular. Ben de burada inanırdım, aslında hastalığının ne olduğunu bana söylememişti, sadece bir az rahatsızım, ama doktorlar korkulu bir şey olmadığını söylüyorlar – demişti. Ben de ölümü ona yakıştırmadığım için ona da, doktorlara da inanmıştım. Hala da ölümü ona yakıştıra bilmiyorum. Haftada bir defa arardı beni, konuşurduk, şiirden, sanattan, Türk Dünyasından, yeni kitaplarımızdan, makalelerimizden… Her defasında telefonu kapatmadan bir gün mutlaka Eskişehir’e geleceğim, Azerbaycan mutfağını çok özlemişim – diyordu.  Hep bekliyordum… Hala da bekliyorum, her telefon sesinde İsa Hoca’mdır –diyorum. Ama yok. Bekleye bekleye bir sene de oldu, ben hala inanamıyorum. İnanmadığım halde bir gün beni İsa Hoca’mın ölümünün bir senesi münasebetiyle Burdur’a ve Ankara’ya davet ettiler. Burdur’dan Ahmet Ali Bilgen Hocam, Ankara’dan titrek sesiyle, gözyaşlarını içine dökerek İsa Hoca’mın sağ eli olan kızı Gül Kayacan aradı:-Babamın ölümünün bir senesi nedeniyle Ankara’da anma töreni olacak, gele bilir misiniz?  Derslerimin çok olmasına bakmayarak anında:-Mutlaka geleceğim – dedim.
Güzel bir son bahar gününde yüzümde dünyanın kederi Burdur’a giden otobüse bindim. Kafamda İsa Hocamla ilgili bir birine karışmış anılar vardı. Şaşkınlıktan telefonumu bile evde unuttum. Ne yapacaktım? Burdur’da arayacağım insanların telefon numaraları da o telefonda idi. Bir anlığa sanki ıssız bir adaya düştüm. Ne yapacağımı bilmedim. İsa Hocamın ruhunu çağırdım. Anında yardım etti. Yıllarca dostluk ettiği şair yazar Abdullah Satoğlu’yu aradım, sonra manevi evladı Mustafa Ceylan’ı buldum, sonra Ahmet Ali Beyi…
Otobüste yanımdaki yer boş idi, aslında İsa Hocam idi yanımda. Yol boyu konuştuk onunla. Azerbaycan anılarını paylaştık, sonra şair, yazar kardeşlerini çok “özlediğinizi” söyledi bana.  Ah, İsa Hocam nasıl da beyaz güvercin gibi göklere uçtunuz, mavi bulutların içerisinde kayıplara karıştınız. Belki de meçhul gemiye binip geri dönmeyecek şekilde bir yolculuğa çıktınız, sevenleriniz rıhtımda ve bu seyahatten elemli. Kızlarınız günlerce siyah ufuklara baktılar, gözleri nemli… Kim der ki, İsa Hocam gittiği yerden memnun…Sevdiklerinden ayrı kalmak:
Arazı ayırdılar,
Kum ile doyurdular.
Ben sizden ayrılmazdım,
Zülüm ile ayırdılar…
Toplantıyı Burdur Araştırmacı Yazarlar ve şairler Derneği, kısa adı BAYŞA-DER düzenlemişti. Panel başlamadan önce Prof.Dr.İsa Kayacan’ın aziz ruhuna dua okundu. Sonra ise Kayacan’ın hayat ve faaliyetini aks ettiren sinevizyon gösterimi oldu. Derneğin 1.Başkanı Ahmet Ali Bilgen, 2.Başkanı Yusuf Çakar’dır. Toplantı Prof.Dr.İsa Kayacan’ın hayat ve yaratıcılığı ile ilgili panelle başlandı. Panelde Yusuf Çakar ve Hüseyin Kayacan sunum eşliğinde İsa Hocamızın yaşam öyküsünü anlattılar. İsa Kayacan’ın yazarlığı ve araştırmacılığı ile ilgili  Sebahat Gümüş, Melahat Ecevit ve Zafer Azaklı, İsa Kayacan’ın yazarlığı M.Cem Yiğit, Turan Atasever, Anılarla İsa Kayacan konusunu Mustafa Ceylan, İsmail Kara, Gazetecilik Yönüyle İsa Kayacan adlı makale ile Burdur Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı  Ercan Taraşlı konuşa yaptı. Daha sonra Burdur Yeni Gün gazetesinin muhabiri  Kurşat Tuncel, İsa Kayacan’a yazılmış şiirler ve makaleler hakkında Ahmet Can, Adnan Taraşlı, Ömer Yurtseven, Şiirlerle İsa Kayacan konusunu Zeki Çelik, Ali Gözütok, Hüseyin Kaya, Anılar ve şiirler konusu Ahmet Canbaba, Hatice Canbaba, Mansur Ekmekçi, İsa Kayacan ve Türk Dünyası konusunu Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin öğretim Üyesi,  Azerbaycan Gazeteciler ve yazarlar Birliği Üyesi Prof.Dr.Tamilla Aliyeva  konuşma yaptı.  Panel Burdur’daki Atatürk Kültür Merkezinin salonunda oldu. Burdur ve çevresinden, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden İsa Kayacan Hocamızı sevenler salonda idi.  Antalya’dan İsa Hocamızın manevi oğlu Mustafa Ceylan ve Mansur Ekmekçi,  İzmir’den Turan Atasever,  Isparta’dan Melahat Ecevit, Zeki Çelik, Kütahya’dan Bekir Goncu, Ankara’dan her zaman hocamızın hizmetinde canla başla duran vefalı kızı Gül Kayacan ve en yakın arkadaşı İsmail Kara, aynı zamanda İsa Hocanın canı kadar sevdiği Azerbaycan’dan ve onu çok seven Azerbaycan Türkleri adından ben vardım.
Panel sona erirken İsa Kayacan’ın kızı Gül Kayacan ailesi adından Burdur Valiliğine, Belediye Başkanına, BAYŞA-DER’e babasına gösterdikleri saygı içi teşekkür etti.
İ.Kayacan’ın ebediyete kavuşmasının bir yılı ile ilgili Azerbaycan’dan, Türkmenistan’dan, Kazakistan’dan, Balkanlardan, Kerkük’ten çok sayıda şair, yazar aradı.  Azerbaycan’dan Bakı Devlet Üniversitesinden Öğretim Üyesi, şair yazar Sona Çerkez mektup göndererek İsa Kayacan’ın ölümünün 1 senesinde toplantı geçirildiğini, onun ruhu için dualar okunduğunu yazdı. Sona Çerkez daima İ.Kayacan’a yeni basılmış kitaplarını gönderiyordu, Hocamız da o kitaplar hakkında tanıtım makaleleri yazıyordu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden arayanlar bu toplantıyı düzenledikleri izin Burdur BAYŞA-DER’in Başkanı Ahmet Ali Bilgen’e, Şair ve Yazarlar Derneğinin her bir üyesine teşekkür ettiler. Onlar İsa Hocanın Türk Dünyası için gördüğü güzel işleri anlattılar. Anma töreninde İsa Hoca’nın kitaplarından oluşan sergi açıldı, her kes sergiye büyük ilgi gösterdi.
Sabahı gün İsa Hocanın anma törenine gelen misafirler ve İsa Hocamızı çok seven Burdurlu şair ve yazarlarla birlikte İsa Beyin doğup büyüdüğü bütün eserlerinde severek yazdığı Tefenni ve Ece köyüne yollandı. Yol boyu İsa Kayacan Hocamızla ilgili anılar söyledik, zaten o yanımızda idi, her zamanki gibi susuyor, bizleri dinliyordu. Bir az Tefenni’de kaldıktan sonra İsa Hocamızın doğduğu Ece köyüne yollandık. Doğduğu ev uçulup dökülmüştü. Ama İsa Hocanın şiirlerindeki ağaçlar, su kuyusu yerinde idi. Onlar da bizim gibi mahzun idiler, “dertten” dilleri lal olmuştu, bir şey söyleyemediler. Biz de onlar gibi İsa Hocanın hüznü ile yaşıyorduk. Onlar dertli biz dertli… İ.Kayacan Hocamızın kızı Gül hepimizi duygulandırdı. Elini İsa Hocamızın çok sevdiği elma, nar, ceviz ağaçlarını gövdesine sürdü, fısıltı ile:-Babam mutlaka sizleri özlemiş, her geldiğinde sizleri kucaklar, yüzünü gövdenize sürerdi. Şimdi babamın yerine ben sizi kucaklıyorum. Babamın sizinle ilgili çok anıları vardır. Babamı unutmayın…
Ece köyündeki camide Prof.Dr.İsa Kayacan’ın ruhuna dualar okundu, gelenlere helva dağıtıldı. Sonra İsa Kayacan’ın adını taşıyan ve İsa Beyin kendi eliyle kurduğu kütüphane ziyaret edildi. O anda İsa Hocamızı yanımızda his ettik. Her tarafta onun kitapları, onun elinin düzeni vardı. Kütüphaneyi ziyaret eden şair ve yazarlar kendi kitaplarını kütüphaneye hediye ettiler. Anma töreni köy meydanında – açık havada, İsa Hocanın çok sevdiği çınarların altında oldu. Toplantıya başlar başlamaz bir anlık rüzgâr geldi, o rüzgârdan heyecanlanan çınarlar yapraklarını ellerimize döktüler. Aslında o rüzgar sıradan bir rüzgâr değildi, o rüzgar İsa Kayacan idi, sevdikleri onu köy meydanında anarken  Ankara’da mezarda kalamamış, uçup Ece’ye gelmiş, çınardan yapraklar alarak bizim ellerimize dökmüştü, o yapraklar  İsa Hocanın elleri idi, bizim ellerimize dökülerek, ellerimizi okşayarak teşekkür ediyordu. Bu olay toplantıya gelenleri çok duygulandırdı, her kes elindeki yaprağı öptü, İsa Hocanın elini öper gibi..
Ece köyünün muhtarı, İsa Hocanın okul arkadaşları, köy aksakalları konuşmalar yapıp gelen misafirlere hem yerlileri İsa Kayacan’ın adını böyle onurlandıkları için teşekkür ettiler. Türkiye’nin dört tarafından gelen Kayacan severler onun hakkında anılarını dile getirdiler, yazdığı eserlerden konuştular.
İsa Kayacan’la bağlı toplantıların sunuculuğun hocamızın manevi kızı şair, yazar Aysel Al yaptı. Bütün toplantı iştikakçıları, BAYŞA-DER ’in Başkanları Aysel Al’a teşekkür ettiler.
Böylece, Burdur’dan ayrılmak zamanı geldi, ayrılık zor olsa da ayrılmak zorundaydık, çünkü İsa Kayacan Hocamızın ikinci anma töreni Ankara’da idi. Oraya yetişmek zorunda idik. Yolculuktan önce İsa Hocamı her zaman evinde ağırlayan emekli öğretmen, şair yazar Sabahattin Gümüş’ün misafiri olduk. Aslında bu misafirlik de sıradan misafirlik değildi. Bir şairin evinde Hocamızın aziz ruhunu yâd edecektik. Sabahat Hanım İsa Hocamızın çok sevdiği yemeklerden bize ikram etti, dualar okundu, helva ikram edildi. İsa Hocamızla ilgili anılar bizi gözyaşlarına boğdu. İsa Hocamın kutsal ruhunun bu kadar aziz tutulduğunu gördüğümde gözyaşlarımı sildim, sadece onurlandım, keşke her kes bu kadar sevilseydi. Ne güzeldir halk, millet tarafından böyle yüksek değerlendirilmek… İsa Hocam cennetten mutlaka bizi görmektedir.
Ankara yolculuğu başlandı. Mustafa Ceylan, Aysel Al ve ben. Yol uzunu söz, sohbet İsa Hocamız oldu. Bazen duygulandık, bazen tatlı sohbetlerini hatırlayıp gülümsedik.
Bu da   İsa Hocamızın yeniyetme çağından bir parça ekmek için geldiği, burada çok meşhur olacağını, buradan bütün dünyayı kucaklayacağını, burada ebedi  kalacağını aklının kıyısından geçirmediği Ankara…  Başkentimiz bizi moralsiz karşıladı. Her yan sis, duman, soğuk. Belki de Ankara İsa Hocamızla birlikte geleceğimizi “düşünmüştü”. Kim biliyor. Şimdi İsa Hocasız geldiğimizi gördüğünde yüzümüze bakmak bile istemiyordu. Ama biz gelmiştik, İsa Hocanın ruhunu sevindirmek için gelmiştik. Gelmeseydik ömür boyu kendimizi af etmeyecektik. Aysel’n fakirhanesinde onun alil acele kurduğu kahvaltılık sofrasında ekmeğimiz gözyaşıyla karışık yedik. Anılar, yine anılar.
Prof.Dr.İsa Kayacan’ın vefatının 1.Yıldönümü Anma Toplantısı Türk-İş Konfederasyonu Konferans salonunda idi. Toplantıya hem Ankara’dan, hem de Türkiye’nin çeşitli yerlerinden çok sayıda bilim insanı, eski bakanlar, eski Millet Vekilleri,  gazeteci, yazar, şair, İsa Hocanın dostları, aile üyeleri, sevenleri  katılmıştı. Paneli İsa Kayacan Hoca ile şiir, sanat yolunda birlikte adımlayan Kerkük Kültür Derneğinin Başkanı Dr.Şemsettin Küzeci açtı. Onu da diyelim ki, bu toplantının düzenlenmesinde Türkmen eli Kültür Merkezi, Gülce Edebiyat dergisi, İLESAM, Türkiye Gazeteciler Federasyonu,  Türk-İş, Dünya İletişimciler Derneği vs. içtimai birlikler el ele çalışmıştılar. Anma töreninin açılışında ilk önce İsa Kayacan’la çalışanlar söz aldılar, panelde ise Prof.Dr.Tamilla Aliyeva, Prof.Dr.İrfan Nasrettinoğlu, Abdulla Satoğlu, Mustafa Ceylan konuştular. Anma törenine katılanların her biri İsa Kayacan Hocamızın şiir, sanat dünyasından, vatan, millet sevgisinden söz açtılar. Gençlerin kalbinde yazıp yaratmak aşkının güçlenmesinde onun gördüğü işleri dile getirdiler. İsa Kayacan’ın torunu Filiz Kayacan’ın kızı Nazlı dedesinin örnek bir insan olduğunu, onun yolunu devam ettireceğini dile getirirken çok hüzünlendi, gözyaşları Nisan yağmuruna döndü. Gerçekten İsa Kayacan Nazlı’nın yazılarını, şiirlerini gazetelerde yayımlarken sanki dünya onun olurdu, yüzünde güneş doğuyordu. Nazlı sahnelere dedesinin elinden tutarak çıkıyordu. Şimdi gözleri salonda dedesini arıyordu, o ise torununa cennetten bakıyordu.
Anma töreninde İsa Kayacan’ın ruhuna dualar okundu, kızları Gül ve Filiz Kayacanlar babalarının ruhuna saygı gösterdikleri için toplantıya gelen, konuşmalar yapan her bir insana teşekkür ettiler:-Babamız bir daha kanıtladı ki, ölüm ayrılık değil, bu gün burada olanlar babamızın gördükleri işleri hatırlamakla onun ölmediğini dediler. Bu kadar eser veren, bu kadar insanın kalbinde sevgi tohumu eken, vatanı, milleti için canını feda eden insanları ölüm yenemez. İsa Kayacan yaşıyor, o ölmedi, onun ölümü ayrılık değil…

Hiç yorum yok: